Tarih 11 Eylül 1973... O gün ve sonraki günler kırmızı, kan kırmızısı kanlar akar Şili'nin sokaklarında, caddelerinde, meydanlarında, evlerinde, yeryüzü ile gökyüzü arasında kalan yerlerde.
İnsan soyunun yüreğine -hani o bir yürekten bir yüreğe doğru sevgi duyan yürek- o yüreğin hüznüne, sevgisine, mutluluğuna, sesine, dizelerine, sözcüklerine, cümlelerine, kelimelerine, gitarına hedeflenirler.
Dünyaca ünlü şair Pablo Neruda'nın evi hemen o gün, o ilk kanlı gün, kuşatılır (Pablo Neruda 24 Eylül 1973'te evinde ölü bulunur).
(Fakat acı çektim mi?... Acı çekmedim... Sadece halkımın acı çekmesinden ötürü acı çekiyorum... Yaşıyorum içinde... Yaşıyorum anayurdumda... Bir hücre gibi o sonsuz ve alazlı kanda... Zamanım yok kendi acılarıma... Kimse acı çekmemi sağlayamaz... Bana temiz güvenlerini veren bu hayatlar olmadan... Ve bir hain gibi bıraktı ölü mağaranın dibine vursun diye... Ne ki geri döneceğiz oradan ve yükselteceğiz gülü... Acı çektim, sadece acı çekememekten ötürü... Biraderlerimin karanlık hapishanelerinden geçememekten ötürü... Bütün acılarımla bir yara gibi... Ve her bir topallayan adım yetişti bana... Senin sırtına inen her bir darbe paraladı beni... Senin şahadetinden her bir damla kan kanayan şarkıma sızdı gitti... Pablo Neruda)
Binlerce insan Şili Ulusal Stadyumu'na götürülür... Halkı gibi o da götürülür... Hem de yanında hiçbir zaman ayırmadığı "yoldaşım" dediği gitarıyla... Bedenine acımasızcasına işkenceler uygularlar... Ama o "bir gitar kadar mutlu ve hüzünlüdür" yine de... Her şeye rağmen gitarını çalmaya devam eder... Gitarını çalmasın diye ellerini kırarlar... Ancak o insanların bir parçasıydı, sesiydi, yüreğiydi... İnsanları kadar berrak ve yalın... İşkenceler görse de, elleri kırılsa da o, stadyumdaki binlerce insan için "bir yürekten bir yüreğe duyduğu sevgi" ile "Venceremos/Kazanacağız" şarkısını yürekten, sevgi ile söyler... Kafasını paramparça ederler bu kez... Ama o şarkısını kurşuna dizilene kadar söylemeye devam eder... Ölürken bir gitar kadar mutlu ve hüzünlüdür Victor Jara.
(Ne şarkı söyleme aşkımdan ne de sesimi dinletmek için değil bunca şarkı söylemem... Benim namuslu gitarımın sesi hem duygulu hem de haklıdır... Dünyanın yüreğinden çıkar... Bir güvercin gibi kanatlı... Kutsal su gibi şefkatli... Okşar gitarım öleni ve yiğidi... Şarkım amacına ulaşır Violetta'nın dediği gibi... Pırıl pırıl coskulu, durmak bilmez... Ve bahar kokan bir işçidir... Gitarım ne zenginlerin gitarıdır, ne de başka bir şeyin... Şarkım bir yapı iskelesidir... Eriştirir bizi yıldızlara... Katıksız gerçekleri şarkısında söylerken bir insan ölmek pahasına... Anlamını bulur o şarkı damarlarında atarken... Şarkım ne gelip geçici övgüler düzer ne de başkalarına ün katar... Yoksul ülkemin toprağına kök salmıştır... Orada her şeyin bittiği ve her şeyin başladığı yerde... Söylerim o her zaman yiğit ve derin, sonsuza dek yeni olan şarkıyı... Victor Jara)
1973'ün 11 Eylül gününde ABD destekli faşist darbeyle General Auguste Pinochet, Sosyalist Salvador Allende hükümetini devirir. Şili'deki bu kanlı, ölümlü, işkenceli, kayıp insanlarla dolu darbe dönemi on yedi yıl boyunca sürer. On yedi yıl boyunca insan soyunun yüreğine hedeflenirler. Bu dönem 5 Ekim 1988'de yapılan referandum sonucunda çıkan "hayır"lara kadar sürer.
İşte Pablo Larrain'in üçlemesinin son filmi olan "NO", Pinochet dönemi sırasında yapılacak olan referandum sırasında muhaliflerin yaptığı "Hayır" kampanyasını konu edinir. Hem de bir belgesel havasında izlettirir.
Larrai'nin üçlemesinin daha önceki iki filmi "Tony Monero" (2008) ile "Post-Mortem/Morg Görevlisi"ydi (2010).
"Tony Manero" 1978 yılının Şili'sinde geçer. Larrain, John Badham'ın yönettiği John Travolta'nın da başrolde oynadığı "Cumartesi Gecesi Ateşi" (1977) filmindeki Tony Monero'ya öykünerek dans yarışmalarına katılıp ünlü olmaya çalışan Raul (Alfredo Castro)'nun öyküsünü anlatırken arka fonda ise Pinochet yönetimi altındaki toplumun karartılmış, çürütülmüş, iğdiş edilmiş dünyasını gösterir. Film gösterildiği İstanbul Film Festivali'nde "Altın Lale" ödülünü almıştı.
"Post-Mortem/Morg Görevlisi" ise 1973 askeri faşist darbenin öncesinde başlayıp darbenin sonraki günlerine kadar uzanır. Filmin merkezinde bu kez komşusu Nancy'e büyük bir tutkuyla aşık olup kendi dünyasında ona dair düşler kuran içine kapanık morg görevlisi Mario (Alfredo Castro)'nun öyküsü üzerinden faşist darbeyi perdeye yansıtır. Nancy'e aşık olan Mario, darbe sonrası Nancy'i korumak adına kapatırdığı yerde sevgilisi ile birlikte onu öldürecektir.
Senaryosunu da Pablo Larrain'in yazdığı üçlemenin son filmi "NO"da "Motoksiklet Günlüğü", "Paramparça Aşklar ve Köpekler", "Yağmuru Bile" gibi filmlerin oyuncusu Gael Garcia Bernal (Rene Saavedra) başroldedir. Larrain'in Şili üçlemesinin ilk ikisinde de başrol oynayan Alfreda Castro (Lucho Guzman) üçlemenin sonunda da vardır. Yine Antonia Zegers (Veronica), Nestor Cantillana (Fernando) gibi oyuncular da filmde oynar.
Üçlemenin son filminde, on yedi yıl (1973-1990) boyunca ülkeyi kanlı bir şekilde yöneten Pinochet'nin iktidarda kalıp kalmayacağına dair yapılan referandum sürecine odaklanır. Filmde, bu referandum sürecinin nasıl şekillendiği, muhalefetin "hayır" kampanyası çalışmalarının gelişim aşamaları, İktidarın "hayır" çalışmaları karşısındaki tutumu, aldığı önlemler, baskılar bütün boyutlarıyla aktarılır.
1988'e gelindiğinde reel politik gelişmelerin de etkisiyle uluslararası baskılar sonucu Pinochet sekiz yıl daha iktidarda kalmak için referandum kararı almak zorunda kalır. Ama artık Pinochet için gitme zamanıdır.
Başlarda parçalı bir durum sergileyen muhaliflerin bütünü daha sonra (on altı tane muhalefet partisi vardır) kendi cephelerinden hep birlikte "hayır"lar demek için referandum sürecine katılmak zorunda kalır. Amaç en geniş kitlelere ulaşabilmektir. Amaç Pinochet'in gitmesidir. Bunun için de yaratıcı yöntemler ararlar. Çünkü ulusal televizyonda günde on beş dakikalık reklam haklarını en iyi şekilde kullanmak zorundalar da ondan. Reklam kampanyası için Rene Saavedra ile anlaşırlar. Saavedra genç, iddialı ve idealist bir reklamcıdır. Aynı zamanda ailesi de Pinochet rejimi sırasında baskı görmüştür.
Saavedra, "hatırlatma"ya dair değil, "umut"lanmaya dair şarkılı, danslı, gökkuşaklı reklamlar ve sloganlar hazırlar. Çünkü geçmişin acılarından, işkencelerinden, ölümlerinden, kayıplarından bahsetmenin zafer/oy getirmeyeceğine inanır. Şili halkı için "mutluluk gelecekte"dir ona göre... Muhalifler ise, Saavedra'nın bu reklam ve slogan stratejisine (Şili halkı, mutluluk çok yakında!) tepki verirler. Onlara göre halkın karşısına yaşanmış acıları, işkenceleri, ölümleri, kayıpları hatırlatarak gitmek gerekir.
Muhalefet ile Saavedra arasındaki bu tartışmayı "Yeni Şili"nin Pinochet sonrasında ne olacağına dairin göstergesi de olan Rene Saavedra kazanır. Referandumun sonucu da "hayır"lar olur. Yirmi yedi günlük kampanya sonunda yapılan referandum ile Pinochet 5 Ekim 1988 günü resmi olarak iktidardan düşer. Böylece Larrain'in üçlemesi de noktalanmış olur.
Larrain filmini 1980'lerin Şili'sinin görselliğini yansıtmak için televizyon teknolojisine uygun olarak 1983 model u-matic bantlara göre çeker. Yer yer belgesel izlenimi verecek şekilde gerçek görüntülere de yer verir. Bu da filmin izlenirliğine ve gerçekliğine katkı sağlar.
"NO" filmi, mutlaka görülüp izlenilmesi gerekilen bir film. Farklı zaman ve yerlerde Victor Jara ile Pablo Neruda'nın ülkesi Şili'dekine benzer faşist darbeler yaşana gelmiştir. Tıpkı, burada, yanı başımızda da yaşandığı gibi... (KT/EKN)