avrupa birliği (ab) komisyonu'nun "türkiye 2012 ilerleme raporu ve genişleme stratejisi belgesi" 10 ekim 2012 tarihinde açıklandı.
ab bu raporuyla, her yıl yaptığı gibi türkiye ile birliğin ilişkilerini ve ab'ye girme sürecinde önemli değişimleri yapıp yapmadığını daha ortaya koyuyor.
rapor hükümet tarafından "önemsenmese" de aslında ab'ye katılım sürecinde nerede durduğumuzu gösteren önemli bir belge niteliğinde.
belge hazırlanırken mevcut duruma dair bilgilerin pek çok kaynaktan ve "dikkâtle" toplanmaya çalışıldığı zaman zaman ifade ediliyor. ama raporun tümüne bakıldığında bunun her alanda geçerli olmadığı anlaşılıyor. sağlık da bu alanlar arasında.
katılım sürecinde sivil toplum örgütleri
bunun nedenlerinden birisi de bu raporlarla ilgili süreçte "sivil toplum"un aslında yeterince "aktif olmaması". eğer gerçekten ab ölçütlerinin geçerli olduğu bir ülke olmak ve ab içinde gerçekten yer almak isteniyorsa; bu süreçte sivil toplumun ve örgütlerinin, aslında kendilerini de sürece "müdahil kılacak" şu üç temel görevi mutlaka yerine getirmesi gerekli.
başta hizmet ve toplumsal yaşam alanlarıyla ilgili stk'lar olmak üzere, tüm örgütlenmeler kendi çalışmaları ve yaptıkları izlemelerden yola çıkarak, raporların hazırlık aşamalarında, "kaynak olma" görevlerini yerine getirmelidir.
bunu türkiye'de ki "gelişmeleri, yapılanları ve yapılmayanları" ortaya koyarak yapmalı, sonuçlarını da hem doğrudan, hem de ilişkide oldukları uluslar arası sivil örgütler ve kişiler aracılığıyla ab'nin yetkili organlarıyla paylaşmalıdır.
ikincisi ise, "raporlar" yayınlandıktan sonra kendi alanlarıyla ilgili bölümleri gözden geçirilmesi, eksik, yanlış veya yanlı değerlendirmeleri, somut kanıt ve bilgileri de paylaşarak, geri bildirimde bulunulmasıdır.
üçüncü görev de raporda yazılı "doğru ve gerçekler"le ilgili olarak hem kamuoyunun bilgilendirilip aydınlatılmasıdır. hem de bu noktalarda "erk"i elinde bulunduran taraflara yönelik etkilerde bulunulmalı, gerekirse o "doğru ve gerçekleri" daha net ve itiraz edilemeyecek çalışmalar yapılmalıdır.
rapor sağlık için ne söylüyor?
son ilerleme raporunu genel olarak sağlık alanıyla ilgili değerlendirdiğimde üç temel noktanın öne çıktığını görülüyor.
bunlardan ilki cezaevlerindeki durum, tutuklu ve hükümlülerin sağlıklılık halleriyle ilgili saptamalar. (türkçe versiyon: 24. ve 91. sayfalar)
bu konuda "ceza infaz sisteminde sivil toplum derneği"nin (cısst) çok önemli çalışmaları var ve raporun hazırlanma sürecinde oldukça ciddi katkıları olduğu anlaşılıyor.
cezaevlerinde tutulanların sağlık sorunlarıyla ilgili açılmış bulunan "hapiste sağlık" adlı internet bloğu açık ve toplumun doğrudan katılımını mümkün kılan bir açık kaynak. bunun geliştirilmesi, toplumun düzenli ve sürekli biçimde etkin katkı ve katılımını sağlayacak bir izleme olanağı olarak kullanılması çok önemli. tüm hizmet alanlarında benzer kaynakları yaratılması bakımından da örnek alınmalı.
ikincisi türk tabipleri birliği'nin raporun açıklanmasından hemen sonra yaptığı basın açıklamasında da vurguladığı gibi, rapor "hükümetin sağlık çalışanları ve hekimlerin mesleki ve özlük (sendikal) örgütlenmelerine yönelik ciddi baskılarda bulunduğunu" belirtiyor ve özellikle bu örgüt yöneticilerine yönelik baskıları vurguluyor. (27.,28. sayfalar.)
sağlıkla ilgili asıl değerlendirme ise raporun 106-108. sayfalarında yer alan "tüketicinin ve sağlığın korunması" başlıklı "4.28. fasıl 28" bölümde ifade ediliyor.
burada yazılanlar, bilgilerin yalnız sağlık bakanlığı'ndan alındığını gösteriyor. çünkü raporda yalnızca yapılan "idari ve kurumsal düzenlemeler"den söz edildiği görülüyor.
bireylerin ve toplumun sağlığı ile ilgili saptamalara ve yararlandıkları sağlık hizmetine dair değerlendirmelere ise yer verilmiyor. bu bölümde özellikle söz edilen üç konudan ilki "tütün kontrolü" konusunda yapılanlarla ilgili ve olumlu bir değerlendirme olarak ifade edilmiş. ikincisi yeni açılan "ruh sağlığı merkezleri"yle ilgili. tek başına bu merkezlerin açılmasını yeterli saymak olanaklı değil. zaten raporda genel olarak bu durumdan söz ediliyor. ayrıca burada yapılan "olumlu değerlendirmeler"in raporun "ayrımcılığa maruz kalanlarla" ilgili bölümünde belirtilenlerle çeliştiği de görülüyor.
üçüncü tema olan hiv/aids'le ilgili olarak da "gerçek anlamda bir hıv/aıds politikasının bulunmamasından dolayı, görülme sıklığının arttığı bu hastalık hakkında kamuoyu farkındalığının arttırılması gerekmektedir" deniliyor.
"İşleyiş yakından izlenmeli"
sonuç olarak raporda yer alan "türkiye halk sağlığı konusunda yeni idari yapılar oluşturmuştur. bunların işleyişinin yakından izlenmesi gerekmektedir. bu konudaki hazırlıklar olumlu yönde ilerlemektedir" şeklindeki değerlendirmenin sağlık açısından "yeterli" bir değerlendirme olmadığı açıktır.
bu iddiamı doğrulayan çeşitli ibareleri raporun "kadın sağlığı" (özellikle "sezaryen ve kürtaj" konuları) (32. sayfa); "sosyal bakımdan korunmaya muhtaç ve/veya engelli kişiler" (34. sayfa); "iş sağlığı ve güvenliği" (82. sayfa); "sosyal koruma ve sağlık güvencesi" (84. sayfa) bölümlerinde görmek olası.
dolayısıyla hükümetin raporu niye görmezden geldiği sağlıkla ilgili değerlendirmelere bakıldığında da çok iyi anlaşılıyor.
bu resme bakıldığında başta da belirttiğim gibi "sağlık alanında örgütlenmiş" ve "hak temelli bakan" sivil toplum örgütlerinin ab sürecinde daha etkin rol oynamaları ve politika ve uygulamalarını bu açıdan da gözden geçirmeleri gerektiği açıkça görülüyor.