2025 yılı merkezi yönetim bütçesi toplamı, Cumhurbaşkanlığı tarafından, 2024 yılına göre, TL bazında yüzde 33 artışla, 14 trilyon 731 milyar 14 milyon 332 bin TL olarak TBMM’ye teklif edilmiştir. Oysa, TÜİK’in Eylül 2024’de açıkladığı yıllık enflasyon oranı yüzde 63,5’dir. Yıllık enflasyon oranı ile bütçenin artış oranı arasındaki fark 30 puanın üzerindedir. Bu durum, Cumhurbaşkanlığı’nın, 2025 yılı bütçesinin reel büyüklüğünü 2024 yılına göre, yaklaşık yüzde 23 oranında azalttığı anlamına gelmektedir.
Yanı sıra, açıklanan 2025 yılı bütçesinin gelirleri 12 trilyon 670 milyar 431 milyon 309 bin TL'dir. Buna göre, bütçe gelirleri toplam 2 trilyon 60 milyar 583 milyon 23 bin TL, başka bir ifadeyle yüzde 14 oranında eksikle TBMM’nin onayına sunulmuştur. Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanan Türkiye’nin 2025 yılı bütçesi planlama aşamasında dahi “denk bütçe” olabilecek durumda değildir.
Teklifte, eksik bölüm dışındaki toplam bütçe gelirinin yaklaşık yüzde 99,9’unun vergi gelirleriyle sağlanacağı belirtilmektedir. Vergi gelirlerinin de yalnızca yüzde 30,5’inin gelir ve kazanç ile mülkiyet üzerinden alınacak vergilerle, yüzde 69,5’inin ise katma değer, özel tüketim, damga vergileriyle harçlar gibi dolaylı vergilerden sağlanması planlanmaktadır.
Teklif edilen 2025 yılı bütçesinin vergi gelirleri arasında yer alan gelir ve kazanç üzerinden alınan vergilerin iki bileşeninden birisi olan kurumlar vergisinin payı yalnızca yüzde 44’tür. Bu pay, 2024 yılı için yüzde 52 olarak planlanmıştı. Bu yıl, alınması hedeflenen kurumlar vergisinde önceki yıla kıyasla, yaklaşık sekiz puanlık ya da yüzde 14’lük bir azalma söz konusudur. Tek başına bu durum bile AKP-MHP iktidarının 2025 yılında da patronları daha da koruyacağının bir işaretidir. Başka bir ifadeyle, 2025 yılında patronlar kemerlerini genişletirken, emekçilerden, köylülerden, yoksullardan, kendi hesabına çalışanlardan vb. kemerini daha da sıkması istenmektedir.
Bütçe 2025’in anımsattıkları
Sekiz yıl önce, 15 Temmuz 2016’da yaşanan “asker kalkışması” gerekçe gösterilerek, 10 gün içinde çıkartılan (hazırlanan değil) kanun hükmünde kararnamelerle fiilen uygulanmaya başlanan “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”, 16 Nisan 2017’de bir Anayasa değişikliği kapsamında pilebisit olarak oylandı. Oylama sonucunda Anayasa değişikliğinin yüzde 49’a karşı, yüzde 51 ile kabul edildiği açıklandı. Ve 24 Haziran 2018 tarihinde gerçekleştirilen genel seçim sonucuyla birlikte resmen uygulanmaya başlandı.
O tarihten itibaren parlamentoya dayalı güçler ayrılığı hukuken sonlandırıldı, Bakanlar Kurulu kaldırıldı. Cumhurbaşkanı bakanları, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay üyeleriyle Hakimler ve Savcılar Kurulu ve Merkez Bankası başkanı ile Valiler gibi üst düzey kamu görevlileri olmak üzere, hemen hemen tümünü atama yetkisine sahip oldu. Önceki sistemde yasama, yürütme ve yargıya ait olan yetkilerin neredeyse tümü, Cumhurbaşkanı’na devredildi; parlamento ve siyasi partiler etkisizleştirildi.
Önceki yıllarda başbakana ait olan Merkezi Yönetim Bütçe Yasa’sını yürütme yetkisi de ilk defa 2019 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Yasası ile birlikte, Başbakan’dan Cumhurbaşkanı’na devredildi. O nedenle, 2019 yılına ait olanlarla birlikte, Merkezi Yönetim Bütçe Yasa Teklifi ve Bağlı Cetveller ile Bütçe Gerekçesi, ilk kez Başbakanlık yerine, Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanıp, TBMM Başkanlığı’na sunulmaya başlandı.
Yasa teklifinden yasaya; genel bütçe nedir?
Resmi adı “Merkezi Yönetim Bütçe Yasası” olmasına karşın, kamuoyunda ‘genel bütçe’ olarak biliniyor-adlandırılıyor. Başlangıçta yasa teklifi iken, tüm yasalar için izlenen yasama sürecinde önce yasa tasarısı, ardından yasa haline gelir. Merkezi Yönetim Bütçe Yasa Teklifi, Cumhurbaşkanlığı tarafından TBMM Başkanlığı’na iletilip programa dâhil edilmesi ile birlikte yasa tasarısı olarak Plan ve Bütçe Komisyonu’na sevk edilir. Komisyon’da üye milletvekilleri tarafından değerlendirilir.
Bütçede yer alan ilgili her bir bakanlık ve kamu kurumunun yetkilileri tarafından Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kendilerine ayrılmış günlerde sunumlar yapılır ve ardından bütün bakanlıkların-kurumların bütçesi tartışmaya açılır. Her bir madde ayrı ayrı oylanır. Her bir öneri ve kabul edilen her bir değişiklik kayıt altına alınır. Tasarının oylanıp kabul edilmiş son haliyle görüşme tutanaklarını da kapsayan rapor, Plan ve Bütçe Komisyon Başkanlığı tarafından TBMM Başkanlığı’na gönderilir.
TBMM Genel Kurulu’nda önceden belirlenmiş olan takvim çerçevesinde yasa tasarısının her bir maddesi tek tek görüşülüp oylanır. Maddelerin tümünün ayrı ayrı oylaması tamamlanıp kabul edildikten sonra, bütünüyle ilgili görüşmeler yapılıp, yasa tasarısının tümü üzerinden bir oylama daha yapılır ve kabul edilmesiyle birlikte, tasarı yasalaşmış olur. Daha sonra, Cumhurbaşkanı’nın onayıyla Resmî Gazete’de yayımlanır ve yıl başından itibaren de uygulamaya girer. Özetle, genel bütçe bir yasadır ve diğer yasalardan farklı olarak uygulama süresi bir yıl ile sınırlıdır.
Sınıf mücadelesi göstergesi olarak bütçe
Merkezi yönetim bütçe yasasının-genel bütçenin içeriği, diğer yasalardan farklı olarak her zaman, toplumsal kaynağın nasıl oluşturulacağının ve kullanılacağının, kimlerden alınıp kimlere ve ne için verileceğinin bir göstergedir. Başka bir ifadeyle, genel bütçe, kapitalist toplumlarda sınıf mücadelesinin durumunu ortaya koyan bir belge özelliği de taşımaktadır. Bu durumu genel bütçe gelirlerinin önemli kısmının zenginlik, kâr, rant ve faizden alınan vergilerle mi yoksa, yaşayabilmek için çalışmak zorunda olanların (işçilerin, emekçilerin, köylülerin, esnafın, yoksulların, işsizlerin) hem gelirlerinden (maaş, ücret, kazanç) alınan doğrudan vergilerle hem de gelir vergisi ödemiş oldukları ücretlerini, maaşlarını harcamaları sırasında ikinci defa vergilendirilmesine dayanan dolaylı vergilerle mi oluşturulduğu üzerinden değerlendirebilmek mümkündür. Ayrıca, genel bütçe içinde toplumsal hizmet sunumları için ayrılan payın ne büyüklükte olduğu vb. birçok sorunun yanıtı ortaya çıkartılarak, sınıf mücadelesinin geldiği durum daha net bir biçimde de gözler önüne serilir.
Her bir bakanlık ve kamu kurumunun ayrıntılı bütçe cetvelleri henüz TBMM’ye iletilmedi. Bakanlıklar ve kurumlarından planlı bütçe sunumlarından genellikle bir gün önce paylaşılan bu belgelerle Türkiye’deki bölüşüm sorununu daha net bir biçimde ortaya koymak mümkün olacak. (OH/TY)
Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu'nun bianet'te yayımlanan tüm yazılarını görmek için tıklayın.