Bakkalcı'ya göre, hükümetin planı, "önce sağlık hizmetlerini tek elde toplamak sonra da sonsuz sayıda parçaya bölüp bütünüyle ticarileşen işletmeler aracılığıyla piyasaya açmak".
"Tasarı gerçekleşirse, Türkiye'deki 70 milyonun sağlık hakkı da hekim ve sağlık çalışanlarının çalışma koşulları da büyük ölçüde tahrip olacak" diyen Bakkalcı, bianet'in sorularını yanıtladı.
"Taslağın son biçimini bilmediğinden, değerlendirmelerini kamuoyuna daha önce yansımış taslak üzerinden yapmak" kaydıyla konuşan Bakkalcı, şunları söyledi:
Hükümet, imzaya açtığı taslağa "sağlık hizmetlerinin tek elden sunumu"nu gerekçe gösteriyor. Bu, sizin de başından beri savunduğunuz bir ilke değil mi?
Sağlık hizmetlerinin tek elden sunumu ve finansmanı, bir temel sağlık prensibidir ve TTB, öteden beri bu görüşü savunuyor.
Ancak, sağlık bütün insanlar için bir haksa, öncelikle ihtiyaçlar gözönüne alınmalı ve ihtiyaçların karşılanması prensibine göre finansman sağlanmalıdır. Finansmanı piyasa işleyişine bırakırsanız, sağlık hizmet sunumu da ticari işleyişe göre şekillenir. Bu, sağlık hizmetinin bütün bir toplum için hak olmaktan çıkması, herkesin sağlık hizmetlerine ulaşabilme imkanının ortadan kalması demektir.
Hükümet, sağlık hizmetlerinin sunumuyla finansmanını birbirinden ayırıyor mu?
Tasarının gerekçesinde, Anayasanın ilgili maddesine dikkat çekilip, "sağlık kuruluşlarının tek elde toplanacağı" belirtiliyor.
Ancak aynı hükümet, Meclis'ten geçip Cumhurbaşkanı'nın vetosuyla geri dönen Kamu Yönetimi Temel Kanunu'nda sağlık hizmetlerinin yerel idarelere devrini istiyordu.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu taslağında, Sağlık Bakanlığı, taşra teşkilatı olmayan bakanlıklar arasında yer alıyordu. Bunun anlamı şuydu: Hükümet, sağlık hizmetlerini Sağlık Bakanlığı'nın uhdesinden çıkartıp önce İl Özel İdareleri'ne ve İl Özel İdareleri aracılığıyla da piyasanın sonsuz sayıdaki unsurlarına devretmeyi öngörüyordu.
Bu çelişki, "sağlık kuruluşlarının tek elde toplanması" gerekçesinin gerçekdışı olduğunu ortaya koyuyor. Yaptıkları iş, sağlık hizmetini bırakın tek elde toplamayı, sayısı bilinmeyecek kadar çok parçaya bölüyor.
Bir yandan finansmanı ayırırken, diğer yandan sağlık hizmetlerini tek elde toplayamazlar. Sağlık hizmetlerinin tek elden sunulması gerekçesi, Türkiye'de yaşayan tüm insanlara hürmetsizliktir. İnandırıcılığı, gerçekliği yoktur.
Peki bu girişimin gerçek gerekçesi ne?
Bu sorunun yanıtını da henüz kamuoyu gündemine taşınmayan Sosyal Güvenlik Reformu taslağında bulabiliriz.
Bu taslak, sağlık hizmetlerini kamusal hizmet vasfından çıkartıp bir piyasa mekanizması içinde çalışacak tek tek işletmelere dönüştürme sürecinin hazırlığıdır.
Taslak, sağlığı bir bütün olmaktan çıkartıp paketleyecek, "genel sağlık sigortası" adı altında herkese ek vergi anlamına gelecek olan, insanların "parası kadar sağlığa" ulaşabileceği bir sistemin ön hazırlığıdır.
Toparlamak gerekirse, sağlık hizmetlerini önce tek elde toplayacak sonra da sonsuz sayıda parçaya bölüp bütünüyle ticarileşen işletmeler aracılığıyla piyasaya açacaklar.
Bu girişimin sağlık hizmetlerinden faydalanan SSK'lılar ve sağlık çalışanları açısından sonuçları neler olacak?
Bu, özellikle SSK sağlık kurumlarına ve çalışanlarına yönelik bir operasyondur. SSK'lar bu döneme kadar prim ödeyenlerindir. Çalışanların ve prim ödeyenlerin katkısıyla ortaya çıkmış bu yapılara el konuluyor ve bu yapılar piyasaya devrediliyor.
Özellikle SSK'larda çalışan hekim ve sağlık çalışanları da taslakla piyasaya devrediliyorlar. Bu kişiler, Kamu Yönetimi Temel Kanunu'nda açıkça ifade edildiği, Kamu Personeli Kanunu Taslağı'nda işaret edildiği gibi, iş güvencesinden yoksun bırakılacaklar. Çalışma koşulları, bugünkünden çok kötüleşecek. Sözleşmeli personel uygulamasına tabi olacaklar. Ücretleri de dahil olmak üzere, bugünkünden çok daha olumsuz koşullarda çalışmak zorunda kalacaklar. (BB/YS)