"Türkiye'ye kuşkulu bakanlara mektuplar" (Lettres aux turco-sceptiques-La Turquie et l'Union Européenne) başlığını taşıyan ve Türkiye'nin AB üyeliğine ilişkin tarihsel ve ekonomik dayanakları ele alan kitap, Avrupa'da tutkulu klişeler, peşin tavırlar ve beylik sözlerin, 1959'da başlatılan ve Türkiye'nin adaylığının 1999'da Helsinki Zirvesi'nde tescil edilmesiyle süren uzun bir süreci hedefinden saptırma gibi bir etkisi olabileceği dile getiriliyor.
Levent Yılmaz, sosyolog Nilüfer Göle, sosyolog Ural Manço, uzman Handan Soğuk, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Türkiye Masası Şefi Rauf Gönenç, Prof. Dr. Asaf Savaş Akat'ın yazılarından oluşan kitabın önsözünü Aktar'ın yanı sıra "Türkiye Avrupalıdır" başlıklı metniyle Sosyolog Edgar Morin yazdı.
Aktar: İslamiyet'i gözden geçirme şansı
Avrupalının ortak bilinçaltında yerleşmiş Türk imajının değiştirilmesinin kısa vadede mümkün olmadığının altı çizilirken kitabın önemli bir amacının kamuoyuna ve siyasete yön verenlere, bugüne kadar yaygınlık kazanmış ve bayağılaşmış bilginin dışında, olgusal veriler sağlamak ve en azından kısa sürede görüş oluşturmasına yardımcı olmak olduğu belirtiliyor.
Kitapta dile getirilen diğer bir görüşse, Türkiye'nin üyeliğinin, hiç de yeni olmayan Avrupa'da İslamiyet olgusunun gözden geçirilmesi için olanak sağlayacağıdır.
Kitapta Aktar, Türkiye'nin AB üyeliği için öne sürülen gerekçelerin, çoğunlukla Avrupa'yı "durdurmak" için ileri sürülenlerle aynı olduklarına dikkat çekerek, Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkanların, Avrupa'nın genişlemesine, derinlik kazanmasına ve sonuçta güçlenmesine karşı çıkanlarla ittifak oluşturduklarını belirtiyor.
Morin: Avrupa, coğrafi değil medeniyetsel unsur
Avrupalılığın Ortaçağ Avrupalılığıyla dolayısıyla Hıristiyanlıkla karıştırıldığını savunan Morin, Hıristiyanlığın bir Avrupa dini değil, zamanla Roma İmparatorluğuna yayılan Ortadoğu'dan bir din olduğunu hatırlatıyor.
Avrupalılığın Hıristiyanlıkla özdeşleştirilmesinin ciddi bir indirgemelik oluşturduğunu anlatan Morin, Ortaçağ'da en büyük bilimsel katkıların (matematik, bilim ve felsefe vs) Arap dünyasından geldiğini, Yahudilikten de kuşkuculuk gibi önemli katkılar geldiğini hatırlatıyor.
Morin'e göre, bu örnekler Avrupa fikrinin ne denli karmaşık olduğunu, bir coğrafi unsur değil medeniyetsel bir unsur olduğunu gösteriyor.
Buna dayanarak Morin, bu tarihsel ve demokratik kimliklerin Türkiye'yi Avrupa'ya daha da yakınlaştırdığını savunuyor ve Türkiye tarihinde medeniyete dair iş düşümleri aktarıyor.
Dr. Ali Kazancıgil'in metninde ise, Türkiye'nin AB'ye girmesiyle hem uzun bir tarihsel ilişki sonuç verecek hem de tüm taraflar kazançlı çıkacak.
Göle: "İlişkiler tarihinde, arzular asimetrisi var"
Nilüfer Göle ise, "Türkiye: Rahatsız eden bir Avrupalılık arzusu" başlıklı yazısıyla, Türkiye'nin adaylığıyla ilgili Fransa'da, Türkiye'de insan hakları, Kürt ve Ege sorunlarından ziyade, Avrupa'nın coğrafi, tarihsel, dini ve kültürel sınırlarının tartışıldığına değindi.
Avrupa Konvansiyonu Başkanı Valerie Giscard d'Estaing'in "Türkiye Avrupalı değildir" tezine karşılık Fransa Cumhurbaşkanı Jeacques Chirac'ın, "60 milyon Müslüman Türk" denilmesine tepki göstererek buna karşılık neden "60 milyon Hıristiyan Fransız" denilmediğini sorduğunu hatırlattı.
Siyasi parti ve sivil toplumun Türkiye'nin AB'ye girmesi fikrinde birleştiğini buna karşılık aktaran Göle, "Batı Avrupa'nın batılı olmayan diğer ülkelerle olan ilişkilerinin tarihine, Batının kendi modernlik deneyimini bir evrensel ilke olarak dayatmasına dayanan bir arzular asimetrisi damgasını vurur" diyor.
Göle, yazısının "Evrenselcilik ile Avrupa merkeziyetçilik arasındaki Avrupa" bölümde, Müslüman dünyada en Batılı, Avrupa'ya aday ülkelerden ise en Müslümanı olan Türkiye'de İslami kimlikle Avrupa vatandaşlığına dair eşitlikçi ve laik ilkeleri uzlaştırmanın yarattığı tansiyonun yaşandığını ve bunun Avrupa'ya aksettirildiğine işaret ediyor.
Yazı "Devleti ile batılılaşma, siyaseti ile Avrupalılaşma", "İki Batı arasında Türkiye", "Müslüman Demokrat veya Laik Cumhuriyetçi" kavramlarını da geliştiriyor.
Ural Manço da, "Avrupa'da İslam'dan korkmak neye yarar?" diye sorarken üyeliğin ekonomik etkisini değerlendiren Asaf Savaş Akat, yazısında "Müzakerelerin başlatılmasının büyüme ve zenginleşme üzerindeki dolaylı etkisi"ne değiniyor. (EÖ/BB)