*Fotoğraf: Ali Aktaş
Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği (Ünivder), Boğaziçi Üniversitesi'ne 2 Ocak'ta rektör olarak atanan ve 15 Temmuz'da görevden alınan Melih Bulu'ya ilişkin Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanlığı'na açık mektup yazdı.
Mektupta, atanmasının ve görevden alınmasının gerekçesinin kamuoyuna açıklanması gerektiğine dikkat çekildi ve şöyle denildi:
"Boğaziçi Üniversitesi'ne 2021'in ilk günlerinde bir gece yarısı Cumhurbaşkanı kararnamesiyle atanan Prof. Dr. Melih Bulu, görevini öğrencilerin ve akademisyenlerin protestoları devam ederken 195 gün sürdürmüş ve yine bir gece yarısı yayınlanan kararnameyle görevden alınmıştır. Bu her iki olayın gerekçesi kamuoyuna açıklanamamıştır.
Her iki durum demokratik özerk üniversite ve evrensel üniversiter kriterlere aykırıdır. Bu durum YÖK'ün baskı/vesayet altında olduğunun açık göstergesidir. YÖK, Melih Bulu ile ilgili açıklamasında Bulu'yu hem savunmuş hem de övgüler dizmiştir. Bu kadar savunduğu bir rektörün görevden alınmasına karşı neden duramamıştır? Bu durum da YÖK'ün işlevsiz/yukardan talimat ile görev yaptığının açık göstergesidir.
Ünivder, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü için adaylık başvurularının 2 Ağustos'a kadar alındığını hatırlatıp "Bu sürecin ardından YÖK'ün elinde, Boğaziçi Üniversite'nden başvuru yapan ve üniversite paydaşlarından güven oyunu alan 17 aday ile güvenoyu alamayan iki aday bulunuyordu" dedi.
TIKLAYIN - Boğaziçi akademisyenleri nasıl bir rektör istiyor?
TIKLAYIN - Boğaziçi'nde "güven oylaması" sonuçlandı
Ünivder, Naci İnci'nin 20 Ağustos'ta Cumhurbaşkanı'nca Boğaziçi Üniversitesi Rektörü olarak atanmasıyla ilgili yanıt bekleyen soruları da sıraladı:
TIKLAYIN - "Ben yaparım olur' anlayışıyla kışla yönetilir, üniversite değil"
TIKLAYIN - "Melih Bulu'yu görevden almak zorunlu hale geldi"
Boğaziçi Üniversitesi bileşenlerinin, Bulu'nun atanmasıyla başlattıkları direnişin devam ettiğinin de hatırlatıldığı mektupta, "Boğaziçi Üniversitesi, hem Türkiye'nin hem de dünyanın sayılı nitelikli üniversitelerinden biridir. Ancak Cumhurbaşkanı ve YÖK'ün bu antidemokratik uygulamadaki ısrarcı tutumu sonrası üniversite kan kaybetmeye başlamış ve giderek tamiri mümkün olmayacak bir sürece doğru hızla gitmektedir. Hiçbir evrensel üniversiter kritere uymayan tepeden açılan fakülteler, öğretim elemanlarının derslerine ve işlerine son vermeler, tutuklanan ve gözaltına alınan öğrenciler, usulsüz alınan kararlar, usulsüz atamalar ve özellikle Hukuk ve İletişim Fakültelerine dışardan yapılacak personel ve akademisyen atamalarıyla üniversitenin giderek kimliğinin kaybedilmesi ve yozlaşmasının önü açılmış olacaktır" denildi.
YÖK başkanı Erol Özvar'a ve yönetimine seslenilen mektupta "Üniversitelerin, özellikle son aylarda Boğaziçi Üniversitesi'nin üzerinde uygulanan siyasi ve dini vesayetin kaldırılması hususunda girişimler yapmanızı bekliyoruz. Üniversitelerin kamusal, özerk ve demokratik (gerek yönetimsel gerekse mali yönden) bir yapıya kavuşması için girişimler yapılmasını, hukuksuz biçimde işine son verilen, kanun hükmünde kararnameler (KHK) ile işten atılan barış akademisyenleri dahil tüm akademisyenlerin işlerine iadesinin sağlanmasını, rektörlerin baskıcı keyfi uygulamalarının son bulmasını talep ediyoruz. Akademyanın olmazsa olmazı akademik özgürlüktür ve bu çerçevede eşitlikçi, kamusal, parasız, özerk ve demokratik üniversite talebimizi yineliyoruz. Üniversitelerin bu olumsuz gidişinde en büyük sorumluluk sizdedir" ifadeleri kullanıldı.
(DŞ)