Nokta, Avrupa Birliği (AB) ve insan hakları konularında uzman olan, Galatasaray Üniversitesi Uluslar arası Hukuk Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Işıl Karakaş ile bu konuyu görüştü...
Uluslar arası hukukta azınlık tanımı var mı?
Azınlık konusunda üzerinde uzlaşılmış, kesin bir tanım yok. Avrupa Konseyi'nin bu konuda "Çerçeve Sözleşmesi" var. Bu sözleşme, Türkiye'nin onaylaması gereken uluslararası anlaşmalar arasında yer alıyor.
Avrupa Konseyi'nin "Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşmesi"ni Türkiye, Belçika, Fransa ve Andorra haricinde tüm Avrupa Konseyi üyeleri imzalamış. Fakat bu sözleşme, AB'nin müktesebatı arasında yer almıyor. Yunanistan imzalamış ama onaylamamış.
AB'de her devlet kendi anladığı anlamda, yani azınlık kelimesine hangi anlamı yüklüyorsa, onu uygulayacaktır. Uluslararası hukukta devletler bir sözleşmeye taraf olduklarında, çekince koyma hakları da vardır.
Sizce Türkiye sözleşmeye taraf olmak zorunda mı?
Hayır. Çünkü konu AB müktesebatının içinde yer almıyor. AB'de önemli bir tek ilke var; o da ayrımcılık yasağı. Hiç kimseye dil, din, ırk, ulusal kimlik, vatandaşlık temelinde ayrımcılık yapılmaması gerekiyor.
Peki azınlık tanımındaki asgari müşterek nedir bu durumda?
Asgari müşterek, kültürel haklar diyebiliriz. Önceki komisyon raporlarının hiç birinde azınlık yoktu, azınlıkların korunması tabiri vardı. Ayrıca "kültürel haklar" bölümü yer alıyordu. Öte yandan AB'nin belgelerine baktığınızda da, yeni Anayasada da azınlıklarla ilgili bir madde yok. Sadece "kültürel çeşitlilik" var.
Azınlık kelimesi bakımından, Fransa'da Türk yaklaşımına uygun bir tavır gözleniyor. Fransa'da azınlık yok, çünkü Fransız halkı var. Ama Fransa'da, Bretagne'da Bretonca, Korsika'da Kors dili okullarda okutuluyor. Televizyonlar bu dillerde yayın yapıyor.
Türkiye ile AB ülkelerindeki azınlık haklarını karşılaştırmak mümkün mü?
Türkiye, Lozan Antlaşması'nda Ermeni, Yunan, Yahudi ve sonradan bir grup Bulgar azınlığı tanıyor. Yani Müslüman olmayan azınlıklar baz alınmış.
Bu grubun içine girmeyen bir tek Süryaniler var. Ama Kürtler tamamen farklı kültürel (etnik, dil, din, kültür) özelliklere sahip oldukları için, kültürel hak talebinde bulunabiliyorlar ve bu da çok doğal. Çünkü demokratik bir yapı içinde bu hakların yerine getirilebilmesi gerekiyor.
Türkiye'de ve yeni AB üyelerinde azınlık hakları uygulamalarında fark var mı?
On yeni üye içinde de uygulamada farklar var. Örneğin Macaristan azınlıklara grup hakları tanımış. Oysa grup hakkını ne Avrupa ne de Türkiye kabul ediyor. Fakat bu Macaristan'ın kendi tercihi olduğu için AB'yi ilgilendirmiyor. Bir başka örnek, yeni aday ülkelerden Estonya. Estonya en Rus azınlığı o tanımının içine katmamış.
İlerleme Raporu'nda "Alevi azınlık" ifadesi yer aldı. Bunun anlamı nedir?
Raporda Alevi azınlık ifadesine yer verilmesi çok yanlış. Ama bunu da çok dikkate almamak lazım. Fakat Diyanet meselesi, Alevilerin haklı bir talebi. Diyanet, İslam'ın bir koluna hizmet götüren kuruluş görünümünde. Oysa bu kurum Alevilerin, gayrimüslimlerin, ateistlerin de vergileriyle finanse ediliyor.
Türkiye "kültürel haklar" ve "azınlık hakları" konularında neler yapmalı?
Türkiye kendisine en yakın hissettiği örnek olarak Fransa'yı izleyebilir. Yani azınlık kavramını tanımlamadan, sadece kültürel haklar boyutunda, fiili engeller çıkartılmadan, hukuki düzenlemeler uygulayabilir. Ama devlet televizyonunda on dakika yayın yapmakla kültürel hakları tanımış olmazsınız. İfade özgürlüğü önemli. İnsanlar romanını, gazetesini, kitabını çıkarsın, televizyonunda yayın yapsın. Öte yandan eğitim hakkı da oldukça önemli. Bu henüz Türkiye'de yok. Burada kastedilen kurs değil. O dilin ek bir ders ile öğrenciye okulda verilebilmesi. Ama özetle Türkiye, hukuken gerekenleri yerine getirmiştir. (BB)