Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Taner Berksoy, Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cem Somel, İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sadi Uzunoğlu, Ekonomi Yazarı Prof. Dr. Güngör Uras, İstanbul Üniversitesi (İÜ) İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esfender Korkmaz, İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kerem Aklin ve İÜ İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Altuğ, Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) Iraka müdahalesinin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerini de açıkladı.
Berksoy, Somel ve Uzunoğluna göre;
Yüzde 70'ler seviyelerinde seyreden faiz oranları bütçe hedeflerini ve borçlanma maliyetlerini zorluyor.
2003 bütçesinde ortalama borçlanma maliyeti yüzde 45 olarak öngörülmüştü. Hazine'nin yüksek faizle iç borçlanmaya gitmesi, bu yıl 90 milyar doların üzerinde yapılacak iç borç geri ödemesini zora sokabilir.
Yüzde 6.5'lik faiz dışı fazla hedefini, zorlayan bir başka etken ise askeri harcamalar. İhracat ve turizmde yaşanacak riskler, Türk ekonomisinin döviz girişini sıkıntıya sokabilir.
Akademisyen ve öğretim üyelerinin görüşleri şöyle:
Prof. Dr. Berksoy: ABD yardımı riskleri azalttı
2003 yılı ile ilgili bir sıkıntı olacakmış gibi bir görüntü yok. ABD'den 1 milyar dolarlık bir öneri yapılması, en azından risk algılamasını yumuşattığından, reel faizin bir miktar gerilemesine neden oldu. Bu, 2003'ün daha kolay geçirilmesini sağlar.
Türkiye'nin içinde bulunduğu konjonktür, büyümeyi yavaşlatıyor. Ekonomi yönetiminde gösterilen beceriksizliklerden kaynaklanan riskler nedeniyle, reel faiz fevkalade yüksek. Bu koşullar devam ettiği sürece, borçların çevrilmesi gittikçe zorlaşabilir.
Prof. Dr. Somel: IMF'nin istediği model uygulanır
Tasarruflar, daraltıcı etki yaratıyor. Çünkü hükümet geniş kesimlerden vergi topluyor, bu vergi gelirlerini borçlara ve faize ödüyor. Bu mekanizma, tüketim eğilimi geniş olan kesimlerin gelirlerini toplamak ve az sayıdaki alacaklılara, yani tüketimi düşük olan kesimlere aktarmak şeklinde işlediği için ekonomiyi daraltıyor.
Borçlar ödendiği sürece Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) yeni bir talepte bulunmasını beklemiyorum. Bu tasarruf ve borç ödeme programı zaten IMF'nin istediği bir model. IMF, bizim borçlarımızı aksatmadan ödememizi istiyor. Bu yüzden daralma IMF'yi üzmez.
Doç. Dr. Uzunoğlu: Yalnız para politikasıyla olmaz
Reel faizlerin yüzde 30'un altına düşmediği bir ekonomide, kamu kesimi dengesinin sağlıklı bir şekilde kurulabilmesi, makro ekonomik istikrarın sağlanabilmesi, mümkün değil. Bu, orta ve uzun vadede kamu borcunun Milli Gelir'e oranını hızla artıran ve borçları çevrilemez noktaya getiren bir olgu olarak karşımıza çıkarır.
Çözüm ise bir B planı. Türk ekonomisinin sadece para politikası ile bir yere gidebilmesi mümkün değil. Sıkı bir maliye politikası ve bundan da önemlisi yapısal reformların çok ciddi anlamda uygulanabilmesi gerekiyor.
Prof. Dr. Uras: Turizm ve ihracatta sorun yaşanmıyor
Faiz oranları, geçen yılın ilk üç ayında da bugünkü düzeylerdeydi. Yani borç stokumuzun büyümesine neden oldular, ama borcun çevrilmesini güçleştirmediler. Çünkü, borcun çevrilememesi, faiz oranlarının yükselmesine rağmen, devletin tekrar borçlanamamasına bağlıdır.
Turizm ve ihracat, şu an Türkiye'nin önündeki çözümsüz tek sorundur. Harp kısa sürer ve turizm mevsiminden önce biterse, tabii sorun olmaz. Turizm de sorunsuz olursa, her şey yolunda gitmiş olur.
Prof. Dr. Korkmaz: İç borçlarda zorlanabiliriz
Hükümet, Irak Savaşı'nda acemi bir tutum sergiledi. Bu tavırlar halkta hükümete karşı güvensizlik yarattı. Bu faiz oranlarıyla 2003 bütçesinde 65.5 katrilyon olan iç borç faiz yükü 10-15 katrilyon artacaktır.
2002 sonuna kadar iç borçlarda ortalama vade 32 ayken Ocak-Şubat ve Mart'taki ihalelerde vade 16 aya indi. 2002'de aylık borçlanma ihtiyacı 2.3 katrilyonken 2003 Ocak ve Şubat aylarında bu ihtiyaç 4.8 katrilyona yükseldi.
Faiz dışı fazla hedefi tutturulabilir ama bütçe açığı da artmaya devam edecektir. Ancak artan faiz gideri olduğu gibi bütçe açığına yansıyacak. Reel faizdeki yükselme ve devletin borçlanma ihtiyacındaki artış, iç borçların çevrilmesini zora sokacak.
Doç. Dr. Alkin: IMF ile yeni bir anlaşma yapılmalı
Bu noktada, en ideal çözüm, IMF ile yeni bir stand-by ve istikrar programı süreci üzerinde anlaşmaya varılması şeklinde görünüyor. Böyle bir yöntem, hem Türkiye'ye yeni kaynak kullandırılmasını gündeme getirecektir; hem de IMF'ye 2004-2006 arası ödenecek olan 24 milyar dolara yakın borcun da yeniden yapılandırılmasını sağlayacaktır.
Bunlar yapılmazsa Türkiye Haziran'a doğru tıkanır ise, yükselen faiz ve kurların getirdiği yük 2004 Bütçesi'ni hazırlamayı bile imkansızlaştırabilir. İşte bu noktada, hükümet radikal bir reformu hayata geçirerek, yeni stand-by çerçevesinde 3 Yıllık Bütçe uygulamasını da hayata geçirebilir.
Prof. Dr. Altuğ: Ekonomimiz zaten kötüydü
Ekonomimizdeki zor durum için kimse savaşı bahane göstermesin. Savaştan önce her şey çok iyiydi de şimdi mi kötüye döndü. Ekonomideki tüm dengeler zaten hep açık veriyordu. Bütçe açık, dış ticaret dengesi açık, ödemeler ve istihdam dengesi açık, banka pozisyonları açık. Lafın kısası ekonomimizin her yeri açık. Bizimki tamamen striptiz ekonomisi.
Türk halkı kendini kurtaracak bir Mesih arıyor. Yok böyle bir şey. Yeniden yapılanma sağlanmadan, kayıtdışı ekonomi kayıt içine alınmadan, dolaylı vergi denen 'namert vergisi' yerine, adil vergi sistemi getirilmeden ve ekonomik disiplin kurulmadan kurtuluş olmaz.
ABD'nin korumalığına soyunduk. Belki bize bir sakal atar, borç verir dedik. Ama tavır belirleyemedik. Durum ortada.(NK/BB)