21 yaşındaki üniversite öğrencisi Nadide Karademir, bir yıl sonra mezun olacağını hatırlatarak, "gelecek kaygısından" dem vurdu; 16 yaşındaki lise öğrencisi Ali Kaynar, "öğrencileri tek tipleştiren eğitim sisteminden" yakındı.
Üniversite sınavlarına hazırlanan 19 yaşındaki Serhan Yazıcı, "üniversite sınavı nedeniyle yaşadığı stresi ve işsizlik korkusunu" anlattı; üniversitedeki ilk yılını yaşayan 18 yaşındaki Mertkan Sözer ise, üniversitede beklediği eğitimi alamamanın hayal kırıklığından bahsetti.
Öğrencilerin ortak görüşü, "Türkiye'de genç olmanın zor iş olduğu" idi...
Karademir: Bir sürü kalıpla kuşatılmış durumdayız
21 yaşındaki Nadide Karademir, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde reklamcılık okuyor. 19 Mayıs Gençlik Bayramı'nın kendisi için hiçbir şey ifade etmediğini belirten Karademir, Türkiye'de genç olmayı şöyle anlattı:
* Türkiye'de genç olmak gerçekten zor. Sadece belirli yerlerde, belirli alanlarda kendini ifade edebiliyorsun. Kendini var edebileceğin küçük bir dünya yaratıyorsun" dedi.
* Bir şekilde, toplumun sakat olan her alanından sen de etkileniyorsun. Çalışıyorsan başka şekilde, öğrenciysen başka şekilde... Çok dışında değilsin hiçbir şeyin... Ve sürekli baskı altındasın. Bir sürü imgeyle, bir sürü kalıpla, bir sürü kültürle kuşatılmış durumdasın...
* Motorize olmuş, programlanmış bir şekilde yaşıyorsun falan..."
Türkiye'deki genç kitlenin önemli bir kısmının "olan bitenden habersiz bir şekilde yaşadıklarını" belirten Karademir, bu gençlerin "para, aşk ve kariyer" kıskacında yaşadıklarını ifade etti.
* Ben Türkiye'deki gençleri ikiye ayırıyorum: Birincisi dünyayı, kötüye giden düzeni değiştirme derdinde olanlar, ikincisi ise, 'para, kariyer ve aşk' kıskacında yaşayanlar.
* Ne yazık ki, ikinci gruptaki gençler çoğunluktalar. Bunlar, kimseyi umursamadan, olup bitene aldırış etmeden, kendi hallerinde yaşayıp gidiyorlar...
* Hiçbir şey düşünmüyorlar. dünya, çok sancılı süreçler geçiriyor, yanı başımızda insanlar ölüyor, ama onlar hiçbir şey umursamıyor.
* Örneğin Irak Savaşı döneminde, dünyanın dört bir yananda savaş karşıtı hareketler gelişti. Bu, bir şekilde Türkiye'ye de yansıdı. Ama azımsanamayacak bir kesim, aynı süreci olanlardan habersiz geçirdi."
"Kadın sorununa duyarlı" sekiz arkadaşıyla birlikte "Dipsiz Kuyu" adında bir fanzin çıkaran Karademir, ilk sayısı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde çıkan "Dipsiz Kuyuyu"ya ilişkin şunları söylüyor:
* Biz, kendi aramızda sürekli kadın sorunlarını konuşuyorduk. Bütün bu konuştuklarımızın sadece bizim içimizde kaldığını, bunun başkalarına da anlatmamız gerektiğini düşündük ve kendi sözümüzü söyleyebileceğimiz bir fanzin çıkarmaya karar verdik.
* Gerçekten de hep kendi sözlerimiz var. Başkalarının ağzından alınmış, kalıplaşmış söylemler yok.
* Bu fanzini okulda dağıtıyoruz. Bazı insanlar hiç anlayamadığımız bir şekilde korkup çekiniyor, bazıları da ilgiyle karşılıyor.
* Fanzini çıkardığımızda altı kadındık. İlk sayıdan sonra aramıza iki kadın daha katıldı. Bizi anlayan iki kişinin daha aramıza katılması çok güzel."
Bir yıl sonra okuduğu okuldan mezun olmayı bekleyen Karademir, "üç yıl boyunca gördüğü derslerin kendisine hiçbir şey vermediğinden" yakındı:
* Başlangıçta çok severek girdiğim dersler vardı. Ama sonra fark ettim ki; bir derste sana bir yüz yılı anlatmaya çalışıyorlar.Yani her şeyi biraz biraz anlatıyorlar. Dolayısıyla hiçbir şeyi tam anlamıyla kavrayamıyoruz.
* Okulda, kulüpler de yok. Daha önce olan kulüplerin hepsi kaldırıldı, bir şekilde dağıtıldı. Bu da öğrencilerin bir araya gelememesine neden oluyor.
* Birçok öğrenci birbirini tanımıyor, üretemiyor, tartışamıyor, düşüncelerini paylaşamıyor... Kütüphanemiz bile yok. 'Biz bir kütüphane kuralım' dedik, ama destek veren de yok..."
Okuduğu bölümden memnun olmayan Karademir, geleceğe dair hiçbir plan yapmadığını belirtiyor.Karademir, "Kendime en yakın bulduğum meslek şu anda gazetecilik" dedi:
"Kafamda ne yapacağıma dair net bir karar yok, ama reklamcılık yapmak istemediğim kesin. Ne yapacağım konusunda zaman zaman karamsarlığa düştüğüm oluyor. Hatta bazen, her şeyi bir tarafa bırakıp garson olmaya karar veriyorum. Neyse ki, çok sevdiğim arkadaşlarım var. Ve onlarla birlikte kurduğum hayatta, bir parça da olsa kabuğumu kırabildim... Asıl önemli olan da bu belki de..."
Kaynar: Gençler asosyalleşiyor
Okulu ve okuldaki ilişkileri sevmediğini belirten Kaynar, "öğrenciyi tek tipleştirme savaşı veren bir eğitim sisteminin varlığını" vurguladı.
"Gençlerin, kendilerine gösterileni yapmaktan başka yapacak şeyleri yok" diyen Kaynar, pek çok gencin gündelik hayat içinde asosyalleştiğini anlattı.
Kaynar, sözlerini şöyle sürdürdü:
* Okulu da okuldaki ilişkileri de sevmiyorum, bana çok yapmacık geliyor. Eğitimin baskıya dayanmaması ve insanlara istemedikleri şeyler öğretilmemesi gerektiğini.düşünüyorum.
* Öğretmenler kendilerini daha üstün görerek öğrenci-öğretmen ayrımını doğuruyorlar, bunun yerine karşılıklı bilgi paylaşımı olmalı. Tarih ve sosyoloji ağırlıklı bir eğitim almak isterdim.
* Öğrenciyi tek tipleştirilme savaşı veren eğitim sisteminin işlemesi için öğrencilerin ve öğretmenlerin yapmacık olması gerekiyor.
* Okulda benim gibi düşünen arkadaşlarım olmasa okula devam edemem, psikolojik sorunlarım çıkar ya da öğrenci ve öğretmenlerle kötü şeyler yaşamak zorunda kalırım.
* Okul dışında maça gidiyorum, müzikle ilgileniyorum. Çoğu genç zamanlarını internet girerek geçiriyor ama daha çok günlük şeylerden, kız-erkek ilişkilerinden ve dedikodudan bahsediyorlar, bu şekilde asosyalleşiyorlar. Ben nete girdiğimde daha çok yazı okumaya ve çeviri yapmaya çalışıyorum.
* Gençlerin onlara gösterileni yapmaktan başka çareleri yok. Sadece gençlere özgü değil bu durum ama solcu dan da sağcıdan da tokat yemiş ve sömürülen bir kesim gençlik bence.
Yazıcı: Ders çalışmak dışında bir şey yapamıyorum
Üniversite sınavına hazırlanan 19 yaşındaki Yazıcı ise, "sınav stresi nedeniyle hiçbir şeyden zevk almadığını" anlattı.
"Kendim için iyi bir hayat ve kariyer istiyorum" diyen Yazıcı, lisedeki başarıya göre, sınav stresi yaşamadan üniversiteye girebilmeyi istediğini söyledi.
İşsiz kalmaktan korktuğunu belirten Yazıcı, şöyle konuştu:
* Üniversite sınavlarına hazırlanıyorum. Ders çalışmak dışında hiçbir şey yapmıyorum. İstanbul ya da Marmara Üniversitelerinde enformatik okumak istiyorum.
* Geçen sene üniversiteyi kazanamadım bu sene dershaneye gidiyorum ve aklımdaki tek şey sınavın bitmesi. Şu an hiçbir şeyden zevk alamıyorum.
* Kendim için iyi bir hayat ve kariyer istiyorum. İşsizlik, gençlik açısından büyük bir sorun.
* Üniversitelerin fazla olması ve lisedeki başarıya göre sınav stresi yaşamadan üniversiteye girebilmeyi isterdim. Günümüz gençliğinin çoğu internet kafelerde oyun oynuyor.
Sözer: Üniversite de liseden farksızmış
18 yaşındaki Mertkan Sözer, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde öğrenci. Üniversitede ilk yılını yaşayan Sözer, sınava hazırlandığı günleri "baskı, stres ve sıkıntı dolu günler" olarak tanımladı.
"Üniversiteye hazırlık dönemim çok sıkıntılı geçti. O günleri hatırlamak bile istemiyorum" diyen Sözer, üniversitede de beklediğini bulamadığını vurguladı.
"Ne dersler ne arkadaş ortamı değişti" diyen Sözer, üniversite ortamını "hâlâ lise muhabbetleri var" diyerek tanımladı; "Okul kulüplerine katıldım ama, birkaç ünlü kişiyi söyleşiye çağırmaktan başka bir şey yapılmıyor" diye de ekledi.
Sözer, üniversitede alan derslerinin fazlalaşmasının da önemli olduğunu söyledi. (GE/BB/NK)