Birleşmiş Milletler (BM), dünya çocuklarının refah seviyesini yükseltebilmek amacıyla 14 Aralık 1954 tarihinde, her ekim ayının ilk pazartesi gününü "Dünya Çocuk Günü" olarak ilan etti. Dünyanın dört bir yanında çeşitli etkinliklerle kutlanılan Dünya Çocuk Günü, Türkiye'de ne yazık ki yeteri kadar önemsenmiyor. Türkiye'nin önünde, çocuk haklarının korunması alanında da daha ilerlemesi gereken uzun bir yol bulunuyor.
Avrupa Birliği (AB) 2010 İlerleme Raporu'na göre Türkiye'de çocuk hakları ihlalleri hâlâ hayli yüksek. Rapor, Türkiye'nin çocuk adaleti ve eğitimi konularında geçmişe oranla ilerleme kaydetmiş olduğuna da değiniyor. Raporda, 2010 yılının Temmuz ayından itibaren "terör suçu" işlemek ile suçlanan çocukların, yetişkin mahkemeleri yerine, çocuk mahkemelerinde yargılanmalarına karar verildiğine de değiniliyor.
Bunun olumlu bir gelişme olduğunun belirtildiği raporda; 17 Eylül 2010 itibariyle altı bin 233 çocuğun gözaltında bulunduğuna; bu çocukların bir kısmının hâlâ yetişkinlere ait hapishanelerde ve gözaltı merkezlerinde tutulduğuna da dikkat çekilmiş.
Hapishanelerdeki ve gözaltı merkezlerindeki "iyi yetiştirilmiş eleman eksikliğine" de değinilen raporda, çocuk işçiliğinin engellenmesinde büyük bir ilerleme kaydedilemediği belirtiliyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre Türkiye'de yaklaşık 17 milyon çocuğun bir milyonu çalışıyor. İş Kanunu'nda çalışmaya başlama yaşı 15 olarak gösterilmesine rağmen, hafif işler için bu yasalarla 13 yaşına kadar inilebiliyor.
Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) de çocuk işçi tanımındaki yaş sınırı 15, Türkiye'de ise çalışan bir milyon çocuğun yüzde 21'si 12 yaşında, yüzde 28'i 11 yaşında, yüzde 19'u 10 yaşında, yüzde 9.4'ü ise dokuz veya daha küçük yaşlarda iş hayatına başlayan çocuklardan oluşuyor. Türkiye'de 42 bin çocuk sokakta yaşıyor. 15 yaşından küçük çalışanlar, 18 yaşından küçüklerin yüzde 70.9'unu oluşturuyor. Üstelik bu çocukların yüzde 62.4'ü yine haftanın altı günü, günde 12 saatin üzerinde çalışıyor.
Raporda, "Başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki kızlar olmak özere, yaklaşık 200 bin çocuğun" okula gitmediğine de yer verilmiş.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nun (SHÇEK) birçok konuda kısıtlı kaldığının belirtildiği raporun en dikkat çekici tespiti ise; Türkiye'nin, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni imzalarken anlaşmaya koyduğu çekinceler. 1995'de BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni imzalayan Türkiye, anlaşmanın, "dil hakları ve kültürel kimlik" ile ilgili maddelerine koyduğu çekinceleri hâlâ kaldırmıyor. (IK/HK)