İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, hazır giyimin 2005 yılından itibaren yaşanacak sınırsız ticaret ortamından en çok etkilenecek sektör olduğunu söyledi.
Kotanın sonu : 31 Aralık 2004
Dünya Ticaret Örgütü'nün, Uruguay Round Ticaret Müzakereleri esnasında imzalanan Tekstil ve Hazır Giyim Anlaşması (ATC) ile dünya üzerindeki kota sisteminin 31 Aralık 2004 tarihinde sona ermesi kararlaştırıldı.
Özellikle tekstil sektörünü yakından ilgilendiren bu kararla birlikte dünya tekstil ticareti yapısal bir değişiklik geçirecek. Türkiye'de ortaya çıkacak yeni durumla mücadele etmek amacıyla iki yıl önce sektör temsilcileri Strateji Çalışma Grubu oluşturdu. Ancak bu süreçte henüz bir yol alınamadı.
Strateji Çalışma Grubu kuruldu
1994'te GATT anlaşması çerçevesinde alınan ilke kararının üzerinden dokuz yıl geçmesine ve Türkiye'nin bu anlaşmadan en başta etkilenecek ülke olmasına karşın, ciddi bir stratejik çalışma henüz göze çarpmıyor.
2001'de, tekstil ağırlıklı meslek örgütlerinin oluşturduğu Strateji Çalışma Grubu, 2005 sonrasına yönelik politikaları belirlerken, çalışmalarını henüz tamamlamış değil. Strateji Çalışma Grubu'nda Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri İTKİB, İHKİB, Türkiye Giyim ve Sanayicileri Derneği (TGSD), Tekstil Sanayi İşverenleri Sendikası gibi kuruluşların başkan ve yöneticileri ile bilim adamları bulunuyor.
Konu ile ilgili Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın da (DTM) ayrı bir çalışma grubu oluşturduğu öğrenilirken, iki ekibin de birlikte çalışması gerekliliği üzerinde duruluyor. İTKİB Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, Strateji Çalışma Grubu olarak kendilerinin çok iyi yol aldıklarını, ancak öngörülerinin henüz somutlaşmadığını söylerken, DTM ekibiyle de birlikte çalışacaklarını ve raporlarının 3-4 ay sonra tamamlanabileceğini bildirdi.
Türkiye'yi bekleyen tehlike
Türkiye'nin toplam ihracatının yaklaşık yüzde 35'ini gerçekleştiren tekstil ve hazır giyim sektörünü de 2005 sonrası nasıl senaryolar bekliyor. Uzmanlar, bu konuda oldukça endişeli.
Bu senaryoların altyapısını oluşturan bileşenler ise şöyle: Avrupa Birliği ile 5 Mart 1995 Anlaşması uyarınca 1 Ocak 1996'te yürürlüğe soktuğu Gümrük Birliği Anlaşması'na rağmen, Çin'in halen Avrupa pazarında önemli bir söz sahibi olması, Türkiye için ciddi bir tehlike oluşturuyor.
Zira Çin, Avrupa'daki pazar payını her geçen gün artırıyor. Türk ekonomisinde Gayrı Safi Milli Hasıla'nın (GSMH) yüzde 12'sini, istihdamın yüzde 10'unu, toplam ihracatın ise yüzde 35'ini gerçekleştiren tekstil sektörünün, 2005 sonrasında yeni bir krize girmesi, ekonomide zincirleme etki yaratacak. Bir anlamda tek pazara ve tek sektöre kendisin bağlayan Türk ihracatı, sahip olduğu önemli bir ihracat silahını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya.
AB ve ABD'de Çin istilası
Dünyanın önemli tekstil tedarikçileri arasında yer alan Kamboçya, Bangladeş, Pakistan, Nepal gibi ülkelerin ciddi araştırmalar ve acil eylem planları hazırladığı bu süreçte, Türkiye tehlikeyi hükümet düzeyinde yeni yeni ele almaya başladı.
Kotaların kalkması ile önemli tekstil ithalatçısı oan ABD ve AB, son yıllarda ekonomisini her yıl ortalama yüzde 10 oranında büyüten Çin üretimi karşısında kapılarını sonuna kadar açacak. Kota engeline rağmen ilgili ülkelerin Çin'den yaptıkları ithalattaki artış bunun somut bir göstergesi. ABD'nin 2002'de Çin'den yaptığı ithalat, bir önceki seneye oranla yüzde 140 artış gösterdi.
ABD tekstil pazarının yüzde 15'ini Çin menşeli ürünler ele geçirdi. Son bir yıl içinde 50'ye yakın büyük tekstil fabrikasının kapandığı Amerika'nın dış ticaret açığında Çin'in payı ise yüzde 20'lere ulaştı. ABD, ticarette en fazla gözetilen ülke statüsüne sahip Çin'den aldığı örme kumaşlar ve iç çamaşırına uyguladığı kotaları geçen yıl kaldırmıştı.
Avrupa Birliği de Çin için en önemli pazar niteliğinde. AB üyesi ülkelerin Çin'den yaptığı tekstil ithalatı 2002'de bir önceki yıla göre yüzde 15 artış kaydetti. 2001'de dünya çapında ticaretin yaklaşık 350 milyar euroluk kısmını tekstil oluşturdu. Tek başına AB'de tekstil ve hazır giyim sektörü doğrudan 2.1 milyon insanı yıllık 200 milyar euro ciro ile çalıştırıyor ve 45 milyar euroluk ihracatları ile Çin'den sonra dünyanın ikinci en büyük ihracatçısı. Avrupa-Akdeniz Bölgesi boyunca bu sektörün 7 milyon çalışanı bulunuyor.
Oran: Çin tehdit değil rakip
Peki Türkiye yaşanan bu süreci tersine çeviremez mi? 2005'ten itibaren Çin Türkiye için yeni bir pazar olabilir mi? Yani Türkiye Çin'i kendi silahı ile vurabilir mi?
TGSD Başkanı Umut Oran ise, Çin'i bir tehdit değil rakip olarak gördüğünü belirtti. 147 ülkenin Çin'i 2008 yılına kadar gözetim altına aldığını anımsatan Oran, Türkiye'nin doğruları yapması halinde pazar payını artırabileceğini söyledi. 2010 yılında Çin'e rağmen Türkiye'yi tekstil ve hazır giyim merkezi yapacaklarını öne süren Oran, bugün 11.5 milyar dolar olan ihracatlarını da 34.8 milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerini vurguladı.
Orakçıoğlu: Markalaşmaya gidilmeli
İHKİB Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, hazır giyimin 2005 yılından itibaren yaşanacak sınırsız ticaret ortamından en çok etkilenecek sektör olduğunu söyledi. Orakçıoğlu, "Bu bizim için gerçekten riskli bir dönem. Türk hazır giyimcileri olarak risk ağacının dalları arasında görünen tatlı meyvenin peşindeyiz. Sektörümüze dolayısıyla ülkemize ekonomik olarak yeni ufuklar açacak bu tatlı meyve markalaşmadır" dedi.
Yaykıran: Çıkış yolu verimlilik
Ege Giyim Sanayicileri Derneği (EGSD) Yönetim Kurulu Başkanı Timur Yaykıran da, Çin korkusu olmayan hazır giyim ihracatçılarından. Çin'deki tekstil ve hazır giyimin durumunu öğrenmek için iki kez Çin'e giden Yaykıran, bu ülkedeki tekstil fabrikalarında istihdamın verimli olarak kullanıldığına dikkat çekti. (EÖ/BB)