"Çiftçilerin Sesi" gazetesinin kolaylaştırıcılığı ile Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde meclisler oluşturan ve örgütlenen çiftçiler, 13-14 Aralık'ta Ankara'da bir kurultay gerçekleştirecekler.
Çiftçiler, bu kurultayda Türkiye'nin tarım ve hayvancılık sorunları ile çözüm önerilerini belirleyip kamuoyuna deklare edecekler; örgüt modellerini belirleyip örgütlerini kurma hazırlıklarına başlayacaklar.
Çiftçilerin örgütlenme mücadelesini, Türkiye Tarımcılar Vakfı Genel Başkanı, "Çiftçinin Sesi" gazetesi genel yayın yönetmeni, yazar Abdullah Aysu anlattı.
Çiftçilerin örgütlenmesinin gereklerini ve Türkiye'de varolan örgütlerin eksiklerini değerlendiren Aksu, "bianet"in sorularını yanıtladı:
Çiftçiler neden örgütleniyor, örgütlülük ile ne amaçlıyorlar?
Çiftçiler, yok olmamak için diğer ülkelerin tersine ürün bazında sendika kurmayı önlerine iş olarak koydular. Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri'nin yönetimlerinin demokratikleştirilmesini, bu birliklerin kar payı almayı sağlayacak bir işleyişe kavuşturulmasını istiyorlar.
Çiftçiler, üretici birliklerinin oluşması için hükümetin üzerinde baskı oluşturmak üzere örgütleniyorlar. En önemlisi de Uluslar arası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası'nın Türkiye'ye dayattığı tarım ve hayvancılık politikalarını reddetmek, hükümetlerin bunları uygulamasının önüne engel oluşturmak için örgütleniyorlar.
13-14 Aralık'ta Ankara'da gerçekleştirilecek olan "Çiftçi Kurultayı" fikri nasıl gelişti, hangi aşamalardan geçerek bir kurultay hazırlandı?
Tarımın ve hayvancılığın olmazsa olmazı toprak ve sudur. Türkiye'de güdümlü politikalar sonucunda toprak ve suyun kullanılmaz hale getirildiğini gören bir grup arkadaş, buna dikkat çekmek için Tekirdağ Saray'dan Edirne Uzunköprü'ye kadar bir köylü yürüyüşü başlattı.
Dört bisikletli, bir minibüs ve iki araçla yola çıkıldı. İki gün sonra Edirne Uzunköprü'ye varıldığında 64 araç, 2 midibüs, 1 otobüs konvoyu ile toprağın ve suyun kirliliğine dikkat çeken bir basın açıklaması yapıldı.
Basın açıklamasını dönemin Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Genel Başkanı Ufuk Uras okudu. Daha sonra Cumhurbaşkanı Tütün Yasası'nı veto etti. Bunun üzerine, Uşak Eşme'den İzmir Ödemiş'e kadar tüm köyler taranarak IMF'nin Tütün Yasası'na karşı olunduğuna dair bir çalışma yürütüldü.
15 Eylül 2001'de bu çalışmanın sonucunda Akhisar'da çiftçiler bir araya gelip Tütün Üreticileri Kurultayı'nı gerçekleştirdi. Burada seçilen heyet iki kez Meclis'e giderek 500'er bildiriyi milletvekillerine dağıttı. "Eğer bu yasa çıkacak olursa bizim vekillerimiz değilsiniz, vekillikten azlediyoruz" diye şifaen söylendi.
Bu, diğer çalışmaları tetikledi. Daha sonra, Burhaniye'de Zeytin Üreticileri Kurultayı, Alaşehir'de Üzüm Üreticileri Kurultayı, Babaeski'de Ayçiçeği, Buğday, Hayvan Yetiştiricileri Kurultayı, Ordu'da Fındık Üreticileri Kurultayı, Rize'de Çay Üreticileri Kurultayı, Tokat Zile'de Pancar Üreticileri Kurultayı yapıldı.
Bu kurultaylarda, ÖDP'nin desteği ile çiftçilere bir kürsü hazırlandı. Bu kürsüde sorunlarını ve çözüm önerilerini dile getirdiler. Orada çiftçiler ilk kez mikrofon kullandılar, kendi sorunlarına kendileri sahip çıktılar, heyetlerini seçtiler.
Bu heyetler ile de 13-14 Aralık'ta Ankara'da merkezi kurultaylarını yapacaklar.
Kurultay organizasyonunu kim gerçekleştiriyor?
Organizasyonu "Çiftçilerin Sesi" gazetesi düzenliyor. "Çiftçilerin Sesi", sorunları ve çözüm önerilerini çiftçilerin söyleyip yazdığı bir gazetedir.
Gazetenin röportaj yapanın da, röportaj yapılanın da çiftçi olduğu bir politik hattı vardır. Bundan hedeflenen, çiftçilerin kendi sorunlarına sahip çıkmaları ve sorunlarını başkalarına havale etmeden çözmelerinin önünün açılmasıdır.
Çiftçiler neden yeni bir örgüt kuruyorlar? Örgütleri zaten yok muydu?
Cumhuriyet'ten bu yana çiftçinin gerçek anlamda örgütü olmamıştı. Ziraat Odaları Yasası, çiftçileri birebir savunmanın önünde engel oluşturan birçok maddelerle doludur.
Örneğin, Ziraat Odaları Birliği Yasası'na göre ziraat odaları, diğer sivil toplum örgütleriyle ortak bildirilerin altına imza atamaz; çiftçilerin hakkını aramak için gösteri yapamaz ve benzeri engeller vardır. Sadece bir kurum olarak adı "ziraat"tir. Onun ötesinde çiftçilerin ekonomik ve demokratik haklarını savunmaktan bir nevi men edilmiştir.
Yine, Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri... Ürün bazında bu birlikler vardır. Bu birlikler, 2000'e kadar demokratik bir yapılanmaya sahip değildi. Bu tarihte çıkarılan Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri Yasası ile demokratikmiş gibi bir görüntü verilmekle birlikte, gene demokratik yapılara kavuşturulamadı.
Şöyle ki, 2000'e kadar bu kooperatiflerin yönetimlerini üyeleri seçer; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın gönderdiği bir müdür, kooperatifi yönetirdi. Oranın alım, satım ve entegre tesisleri ile ilgili her türlü politikalarını atanmış olan genel müdür belirlerdi. Buna zaten dünya literatüründe devlet vesayeti altında kooperatifçilik denmektedir. Bağımsız değildir, demokratik de değildir. Çiftçi örgütü olduğu da tartışmaya açıktır.
Bu ve diğer nedenlerden dolayı çiftçilerin kendi bağımsız örgütlerini oluşturması gerekiyor. Bu örgütlerini oluşturamazlarsa, zaten şu anda kendilerini yok etmeye yönelik uygulanan güdümlü politikalarla yok olacaklar.
Bağımsız örgütlerle kast edilen, amaçlanan ne?
Çiftçiler tarım satış kooperatifleri birliklerinin yönetimlerinin demokratikleştirilmesi ve Dünya Bankası'nın istediği gibi şekillenmesini engellemek için mücadele etmek zorunda.
Bunu başarmanın yolu da örgütlenmekten geçiyor. Anlattığımız gibi, çiftçiler zaten bu doğrultuda zaten çaba gösteriyor. Hemen her ürün bazında bir araya gelip kurultaylar yaptılar; sorunlarını ve çözüm önerilerini açıkladılar. Bu sonuç bildirgelerini her platformda savunmak üzere kendi aralarında gönüllü meclisler seçtiler. Bu meclisler aracılığıyla örgütleniyorlar.
13-14 Aralık 2003'te gerçekleştirecekleri kurultayda da örgüt modellerini belirleyip onun üzerinden örgütlerini kuracaklar.
Kurultayın programı belirlendi mi?
Henüz netlik kazanmadı ancak, genel hatları şöyle: Birinci gün sorunlarını ve çözüm önerilerini kürsüde dile getirecekler. İkinci gün yabancı çiftçi sendikalarının yöneticileri söz alacak. Yine Türkiye'deki tarım örgütleri başkanları ve konfederasyon başkanları o gün örgütlülük üzerine sözlerini söyleyecekler. Daha sonra kurultay sırasında kendilerinin belirleyeceği örgüt modellerini hayata geçirmek için çalışmalarını sürdürecekler.
Kurultaya Fransa'dan Çiftçi Sendikaları Başkanı Jose Bove davet edildi. Ayrıca, Küba'dan bir temsilci gelmesi planlanıyor. Çünkü, Küba tamamen organik tarım yapıyor ve biz de çözümü organik tarımda buluyoruz.
Avrupa Birliği'ne (AB) giriş sürecini yaşayan ve bu süreçte tarım konusunda sorunlar yaşayan Polonya'dan da bir temsilci gelmesi için girişimlerde bulunduk. Bu temsilcinin yaşadıkları sorunları bizlerle paylaşmasını bekliyoruz.
Ayrıca, AB'ye giriş sürecini tamamlamış ancak, çiftçileri halen eylemlilik içinde bir ülkeden, Yunanistan'dan da temsilciler çağırdık. Bizlere deneyimlerini anlatmalarını istiyoruz.
Hindistan'da Dünya Ticaret Örgütü'ne karşı ciddi bir direniş var ve orada ciddi bir yoksullaşma yaşanacak. Sorunlarını ve çözüm önerilerini bizimle paylaşmak üzere Hindistan'dan bir konuşmacı davet ettik.
Birbirimize güç katacağımız, güç alacağımız bir kurultay yaşanmasını istiyoruz ve bunun içinde de yukarıdaki kişilerin gelmesini diliyoruz. Bu konuda girişimlerimiz de başladı. (BB)