Akyol'a hitaben yazdığı açık mektupta "Türkiye'nin temel ve öncelikle çözülmesi gereken sorunu Kürt sorunudur" diyen Turan, "Bana göre çözümün en kolay yolu; sorunu gündeme taşıyan,bu güne kadar gündemde tutan, çözümü için yol haritası belirleyen meşru muhataplarıyla diyalog geliştirmekten geçiyor" diyor.
Akyol'un Abdullah Öcalan ve DEHAP'ın politikalarını eleştiren görüşlerine cevap veren Turan "DEHAP'ın temel özelliği 'Kral çıplak!' deme cesaretini göstermiş olmasıdır" diyor.
Hüseyin Turan'ın Akyol'a cevap olarak yazdığı metin şöyle:
"Sn. Akyol,
22Haziran 2004 tarihli Milliyet gazetesindeki "DEHAP'lı Kürtlere açık mektup" başlıklı yazınızı okudum.
Bana ve benim gibi milyonlarca Kürde hitaben yazılmış açık mektup.
DEHAP'ı destekleyen, politikalarını içtenlikle benimseyen, bu politikaların hayat bulması için yoğun emek harcayan bir Kürt bireyi olarak; ailemden, çevremden ve edindiğim politik kültürden, gelen mektuplara cevap vermeyi insani bir erdem belledim. Bu erdemdir ki, benim size, cevap vermemi zorunlu kılan.
Sn. Akyol,
DEHAP, Türkiye'de AKP, CHP, ANAP vb. partiler gibi Anayasa'ya ve Siyasi Partiler yasasına göre kurulmuş bir partidir. Program ve tüzüğü herkese açıktır. Bu konuda bir sıkıntı yok.
DEHAP'ı diğer partilerden ayırtan temel özellik, sizlerin de bugüne kadar ağzınıza almaya cesaret edemediğiniz, 'Kral çıplak!' deme cesaretini göstermiş olmasıdır. Bu cesaretidir ki, Kral ve dalkavuklarının yoğun saldırılarıyla karşılaşıyor.
Türkiye'nin temel ve öncelikle çözülmesi gereken sorunu Kürt sorunudur. Bunun herkes tarafından kabul edilmesi gerekir ki,çözüme gidilebilsin. Bu haliyle kabul edilip görülmedikçe, çözüme de gidilemez.
Tali sorunları ön plana alıp, temel sorunu görmezden gelirseniz, onu ötelerseniz, temel sorunun sık sık gündeme oturması da kaçınılmaz olur. Kürt sorununun nasıl çözüleceği, kimlerle çözüleceği ya da muhataplarının kimler olduğu değişik zamanlarda değişik program ve platformlarda ifade edilmiştir.
Bana göre çözümün en kolay yolu, sorunu gündeme taşıyan, bugüne kadar gündemde tutan, çözümü için yol haritası belirleyen meşru muhataplarıyla diyalog geliştirmekten geçiyor.
Siz ve sizin gibi, medyada köşe başlarını tutan, düşünsel anlamda ortaçağın gerilerinde saplanıp kalan sözüm ona aydınlar varola geldiğiniz müddetçe, Kürt sorununun çözümü için meşru muhataplarını işaret etme cesaretini gösteremediğiniz müddetçe, akan kanın durması da biraz hayal gibi görünüyor.
Türkiye'de barış taraftarı olmak, savaşa karşı çıkmak halen vatan hainliğine ve bölücülüğe eşdeğer tutuluyorsa, özellikle siz sözüm ona aydınların biraz oturup düşünmesi gerekmiyor mu? Hiç mi sizin sorumluluğunuz yok? Neden karşılıklı ateşkes ve diyalog çağrısı yapmıyor veya yapamıyorsunuz?
Sorunun kaynağını dışarılarda arayacağınıza, kendi beyinlerinizde oluşturduğunuz kalelerin duvarlarında arasanıza. Eminim ki, orada çözüm yolunu ve muhataplarını da göreceksiniz.
"Türkiye'de demokrasi gelişiyor ve dünya bunu takdir ediyor" ifadesinin bir şişirme ve maniple etme amacı taşıdığını 22 Haziran tarihli gazeteler gösteriyor. Benim ayrıca ekleyeceğim bir şey olamaz.
Anlaşılan siz kendi gazetenizi dahi okumuyorsunuz. Yoksa emekli bir generalin açıklamalarını görürdünüz.
Doğrudur, "Türkiye stratejik olarak dünden daha fazla güçlüdür", çünkü ABD'nin elinde başka bir piyon kalmamıştır. BOP için, Trans Kafkasya için Türkiye'ye ihtiyacı bugün, dünden daha fazladır.
"Komşular teröre destek vermez artık". Sürekli "kökü dışarıda" demenin tipik bir ifadesi ve sorunun temel kaynağının görülmek istenmemesi. Allah aşkına siz terörden neyi anlıyorsunuz?
Uluslararası sözleşmelere göre terörün tanımını yapabilir misiniz? Ve o kriterleri Kürt hareketine uygular mısınız? Bakalım karşınıza ne çıkıyor.
"Dünya dünden daha fazla teröre karşı". Buna katılmamak mümkün değil. Ancak hangi teröre? İsrail'in Filistinlilere, ABD'nin Iraklılara ve Afganlara uyguladığı devlet terörüne dünya tepki gösteriyor. Ancak bu ülkeyi yönetenler üç-beş dolar için gıklarını dahi çıkartamıyor, öte yandan Kürtlerin demokratik taleplerini kanla bastırmaya çalışıyorlar. Ret, inkar ve imha politikasında ısrar ediyorlar.
Ağustos 99'dan itibaren geliştirilen operasyonlar sonucu 500'ü aşkın gerillanın yaşamını barışın tesis edilmesi uğruna feda etmesini görmezden gelenler sizler değil misiniz? Bugün kendi yaşamlarını sürdürebilmek amacıyla uluslararası sözleşme ve kriterler çerçevesinde savunma savaşı verecek olmaları mı terör oluyor?
Sürdürmeye çalıştığımız demokrasi geleneğinin bizden önceki savunucuları terörü desteklemedikleri, barışı tesis etmek istedikleri halde HEP, DEP, ÖZDEP ve HADEP'te olduğu gibi kapatıldılar.
Bu partileri Herri Batasuna Partisi'yle bir tutmanız bile başlı başına bir muamma. Kaldı ki, başta da belirttim: Demokrasi ve insan haklarını savunmak, öteden beridir bu ülkede vatan hainliği ve bölücülükle eşdeğer tutulmuştur. Ve bu resmi yaklaşım halen aşılabilmiş değildir.
Sn. Akyol, DEHAP'lılar olarak tek suçumuz barışı haykırmaksa, demokrasi ve insan haklarının geliştirilmesini talep etmekse, bu suçu seve seve işlemeye devam edeceğimize emin olabilirsiniz.
Ama, sizin istediğiniz temelde değil, kendi inandığımız özgür yurttaş bilincinin gerektirdiği koşullar oluşuncaya, barış demokrasi ve insan hakları tesis edilinceye kadar 'Kral çıplak' diye haykırarak." (HT/EÜ)