Yasa değişikliğinin, eğitim bilimi ve hukuk açısından sakıncalarına değinen Baro Yönetim Kurulu, "üniversitelerin özerkliğini sağlayacak, demokratik ve çağdaş bir üniversite reformunun katılımcı ve çoğulcu bir anlayışla ele alınması gerektiğini" vurguladı.
Yasa tasarısını, "mevcut YÖK örgütlenmesinin tasfiyesi ile siyasal iktidara bağlı yeni bir YÖK oluşturma girişimi" olarak nitelendiren açıklamada, "12 Eylül hukuksuzluğunun ürünü olan YÖK konusunda Anayasanın 130 ve 131. maddeleri ele alınarak yapılması gereken, çağdaş, özerk bir üniversite reformundan vazgeçilmesi son derece sakıncalı sonuçlara neden olacaktır" denildi.
"Eşitlik adı altında eşitsizlik hedefleniyor"
Yasa ile "eşitlik adı altında eşitsizliğin hedeflendiğine" dikkat çeken açıklamada, "İlk ve orta öğretimde yapılması gereken çağdaş düzenlemeler göz ardı edilerek sorun, sınav öncesinde imam hatip okulları mezunlarının yüksek öğrenime giriş tartışmasına indirgenmektedir" denildi.
Açıklamada, değişiklik tasarısı gerekçesinde ileri sürülen iddiaların doğruları yansıtmadığı belirtildi.
Açıklamaya göre, "mevcut katsayı yüzünden meslek liselerine gelen öğrenci sayısının azaldığı"; "meslek liselerinin önünün hukuka ve vicdana aykırı olarak kapatıldığı"; "imam-hatip dahil, meslek liselerinden üniversitelere gidilemediği"; "meslek liselilerin mağdur olduğu" iddiaları gerçekçi değil.
"İmam hatip okulları, amacından uzaklaştı"
İzmir Barosu Yönetim Kurulu adına İzmir Barosu Başkanı Avukat Bahattin Özcan Acar imzasıyla yayınlanan açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
* Milli Eğitim Temel Kanunu 32. maddesine göre; "İmam Hatip Liseleri, imamlık, hatiplik ve Kur'an kursu öğreticiliği gibi din hizmetlerinin yerine getirilmesi ile görevli eleman yetiştirilmek üzere Milli Eğitim Bakanlığı'nca açılan, hem mesleğe hem yüksek öğrenime hazırlayıcı programlar uygulayan öğretim kurumlarıdır."
* Kastedilen yüksek öğrenim kendi alanlarındaki yüksek okulları kapsar. Ayrıca 430 sayılı TTK'nın 4. maddesi yine bu amaçla okullar açılacağını öngörmektedir. Söz konusu düzenleme ile ülkede eğitim birliği amaçlanmış ve laik eğitim ilkeleri benimsenmiştir.
* Bugün mesleki eğitim gereklerinden ve amacından uzaklaştırılmış olan imam hatip okulları uygulaması toplum için de, buralarda okuyanlar için de sorun olmuştur.
"İddialar gerçeği yansıtmıyor"
* Bu konuda değişiklik tasarısı gerekçesinde ileri sürülen iddialar doğruları yansıtmamaktadır:
1. Mevcut katsayı yüzünden meslek liselerine gelen öğrenci sayısının azaldığı iddia edilmektedir.
Oysa ÖSS'de 1999'dan beri uygulanan katsayı nedeniyle meslek liselerinde azalma değil, yılda yüzde 4'lük artış vardır. Azalan sadece imam-hatip öğrencisidir.
2. Meslek liselerinin önünün hukuka ve vicdana aykırı olarak kapatıldığı ileri sürülmektedir.
Oysa mevcut katsayı sayesinde meslek yüksekokullarına giriş, yüzde 36'dan yüzde 48'e çıkmıştır. 2001 yılında sınavsız geçiş hakkı getirilmiştir. 2002-2003'te 290 bin meslek liselinin yüksek öğretime girdiği gerçektir, bu konuda açılan tüm davalar reddedilmiştir.
Asıl mağdur, düz lise öğrencileri
3. İmam-hatip dahil, meslek liselerinden üniversitelere gidilemediği söylenmektedir.
Oysa 2003'te 1768 imam-hatip mezunu, başta iktisat, hukuk ve öğretmenlik olmak üzere lisans programlarına girmiş, meslek liseliler kendi alanlarındaki yüksek okullara diğer lise mezunlarına göre çok daha kolay yerleştirilmiş, isteyenler de dikey geçişle lisans programlarına geçebilmiştir.
4. Meslek liselilerin mağdur olduğu belirtilmektedir.
Oysa asıl mağdur olan düz lise öğrencileridir. Meslek liseliler, işsizliğe karşı meslekleri nedeniyle avantaj sağlayabilmekte, okul süresinde ücret alabilmekte ve sigortalanabilmektedirler.
Düz liseliler ise, gerek meslek konusunda, gerekse ÖSS'de Anadolu, Süper, Fen ve Öğretmen Liselilere karşı daha zayıf konumda olup, 2003'te 733 bin düz liseliden sadece 60 bini ÖSS'yi kazanabilmiştir.
İddiaların doğru olmadığı, sorunun ortaöğretimde yapılacak sağlıklı bir reformla çözümlenebileceği ortadadır.
Çoğulculuk değil, çoğunluğun tahakkümü
Anayasaya göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) egemenlik yetkisini kullanan organlardan birisi olduğunu hatırlatan Baro Yönetim Kurulu, sadece milli iradeye dayanarak çoğulculuktan söz edilemeyeceğini belirtti.
Yönetim Kurulu açıklamasında, "Demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile uygulanmadığı, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmadığı toplumlarda sadece milli iradeye dayanarak egemenlikten söz etmek çoğulculuğu değil, çoğunluğun tahakkümünü getirir" denildi.
Parlamentoda çoğunluğu elinde bulunduran siyasi iktidar mensuplarını, sağduyuya ve demokratik katılımcılık ilkelerine uygun davranmaya davet eden Baro Yönetim Kurulu, açıklamayı TBMM Başkanı Bülent Arınç'a, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'e, Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e, AKP Grup Başkanlığı'na, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanlığı'na, Doğru Yol Partisi (DYP) Genel Başkanı Mehmet Ağar'a ve milletvekillerine gönderdi. (BB)