Srebrenitsa Belediye Başkanı Abdurrahman Malkiç, aradan geçen 12 yıla rağmen Boşnakların kente dönmek için cesaretleri bulunmadığını ve 2000'den bu yana sadece 3 bin civarında Boşnak'ın kente geri döndüğünü belirtiyor. Dolayısıyla kentte yaşayanların çoğunluğu bugün artık Sırplardan oluşmakta.
srebrenitsa'da ne oldu?
Nisan 1992'de "Büyük Sırbistan"ı kurmak amacıyla harekete geçen Sırbistan Devlet Başkanı Slobodan Milosevic, Yugoslavya Ordusu'nun tüm askeri gücünü de kullanarak, Sarajevo, Tuzla, Zvornik, Gorajde ve Bihaç kentlerine saldırı başlattı.
Milosevic'in etnik temizlik politikalarının en önemli iki aktörü olan Bosna Sırp Devlet Başkanı ve aynı zamanda eski bir psikiyatri doktoru olan Radovan Karadzic ve General Ratko Mladic komutasındaki Sırp Güçleri, uluslararası toplumun tüm tepkisine rağmen on binlerce sivilin öldürülmesinde önemli bir rol oynadı.
Savaşın ilk yıllarında Srebrenitsa halkı, Sırp güçlerine karşı büyük bir direniş gösterdi. Srebrenitsa bu yıllar süresince aynı Gorajde, Sarajevo ve Jepa'nın Sırp kuşatması altında bulunuyordu. Savaş şiddetini artırdıkça Bijeljina, Brutunaç ve Zvornik gibi komşu bölgelerden kaçan binlerce Müslüman yaklaşık 10 bin nüfuslu Srebrenitsa'ya sığınmak zorunda kaldı ve kentin nüfusu bir anda 60 bine kadar yükseldi.
İklim koşulları ve Sırp kuşatması nedeniyle kentte çok ciddi açlık ve sefalet yaşandı. Bugün hala sayıları belirlenemeyen önemli sayıda sivilin Srebrenitsa soykırımından kurtulsalar da açlık nedeniyle öldükleri ifade edildi.
1993'te Srebrenitsa etrafındaki Sırp kuşatmasının iyice daraldığı görülünce 16 Nisan 1993'te olağanüstü toplanan BM Güvenlik Konseyi, Sarajevo, Tuzla, Jepa, Gorazjde ve Bihaç'la birlikte Srebrenitsa'yı da güvenli bölge ilan etti.
Bir süre sonra kentteki nüfusun güvenliğini sağlamak üzere BM Koruma Gücü adı altında Hollanda askerlerinden oluşan askeri birlik kente gelerek görev yapmaya başladı.
Srebrenitsa BM tarafından Güvenli Bölge ilan edildikten iki yıl sonra 8-13 Temmuz 1995'te II.Dünya Savaşı'ndan bu yana yaşanan en büyük toplu katliama tanıklık etti.
Geliyorum diyen soykırım
Görgü tanıkları 6 Temmuz 1995'te Sırp saldırılarından kaçan binlerce sivilin "güvenli bölge" Srebrenitsa'ya sığınmaya başladığını anlatıyor. Böyle olunca da zaten Sırp ablukası altındaki kente yönelik saldırılar daha da hız kazandı.Tank ve top ateşi altındaki kent aylarca yiyecek, ve yakıt yardımı alamadı.
Kentte 600 civarında Hollandalı Koruma Gücü askeri bulunuyordu .Durumun kötüleşmekte olduğunu fark eden Müslüman Direnişçiler, koruma gücüne teslim ettikleri silahların kendilerine geri verilmesini istediler, ancak istekleri yerine getirilmedi.
Sırp saldırıları yoğunlaşınca ve Koruma Gücü de hedef haline gelince Hollandalı Komutan BM'den yardım talep etti.
9 Temmuz'da Sırpların 30 Hollanda askerini rehin almasıyla birlikte kentteki gerilimin yükselmeye başladığı ve binlerce sığınmacının Potaçari'deki Hollanda üssüne yığılmaya devam ettikleri görüldü.
Bir sonraki gün Sırpların BM koruma gücü mevzilerini bombalamaya başlaması üzerine Hollandalı birliklerin komutanı Albay Ton Karremans BM'den hava desteği istedi. BM Koruma Gücü Komutanı General Bernard Janvier başlangıçta bu isteği reddetse de ardından kabul etmek zorunda kaldı.
Fakat Sırplar askeri bir taktik kullanarak NATO uçakları şehre ulaşmadan saldırılarını geçici olarak durdurdu ve böylece Sırplara yönelik BM hava akını ertelenmiş oldu.
Aynı gün akşam sivillerin kent merkezinde panik içerisinde sokaklarda koşuşturmaya devam ettiği ve Hollanda mevzileri etrafında büyük kalabalıklar halinde toplanmaya başladığı bilgileri verildi.
Hollandalı Komutan Sırpların sabah 06:00'ya kadar kent çevresinden çekilmemeleri halinde NATO bombardımanının başlayacağını açıklayıp sözüm ona Ratko Mladic komutasındaki Sırplara gözdağı vermek istedi.
11 Temmuz'da Sırp güçleri beklenen saatte geri çekilmediği gibi Albay Karremans'ın hava saldırısı yapılması isteğini içeren dilekçesi ancak 11:00'de General Janvier'e ulaştı. 06:00'dan beri havada olan NATO uçakları yakıt ikmali için İtalya'ya geri dönmek zorunda kaldı ve bu oyalanma kente Sırpların girmeye başlamasının da önünü açmış oldu.
Hava saldırısı konusundaki belirsizlik saat 14:30'da iki Hollanda F-16 uçağının Srebrenitsa'yı kuşatan Sırp mevzilerine saldırı düzenlemesiyle sona erse de Sırplar bu saldırılara ellerindeki Hollandalı rehineleri öldürecekleri ve kenti bombalamaya başlayacakları tehdidiyle karşılık verince saldırılar durduruldu.
İki saat sonra kameralar eşliğinde kente giren Sırp General Mladic, Hollanda Biriliğinin Komutanı Albay Karremans'a, silahların teslim edilmemesi halinde herkesin öldürüleceğini bildirdi.
Ölüme giden yürüyüş
Kadınlar ve çocuklar Müslüman bölgesine götürülmek üzere toplanırken Sırplar, 12 ile 77 yaş arası bütün erkekleri "savaş suçlusu olanları sorguya çekmek" bahanesiyle ayırmaya başladı. Ayrılan binlerce erkek Sırplar tarafından kamyonlara ve depolara doldurulmaya başlandı ve adresi bilinmeyen bir yolculuğa çıkarıldılar.
Kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşan 15 bin civarında Boşnak, Susnjari'den Tuzla'ya ulaşabilmek için ormanlık bölgeye yürümeye başladılar. Gece boyu bu grup Sırplar tarafından bombardımana tutuldu. Çoğu bu ölüm yürüyüşünde ya saldırılar ya da açlık ve susuzluk yüzünden yaşamını yitirdi. Yola çıkanlardan çok azı bu yolculuk sonunda Tuzla'ya ulaşmayı başardı.
General Mladiç ve beraberindekiler Brutanaç'ta Hollanda yetkilileri ile yaptıkları görüşmeler sonucu Hollanda üssü durumundaki Potoçari'ye sığınan 5 bin Boşnak'ı Sırplara teslim etti. Buna karşılık olarak Sırplar Nova Kasaba üssünde tutulan 14 Hollandalı askeri serbest bıraktı.BM ile Sırplar arasındaki müzakereler sonucu Hollandalıların geride silahlarını, yiyeceklerini ve sağlık gereçlerini bırakarak Srebrenitsa'yı terk etmelerine izin verildi.
Srebrenitsa'da neler olduğuna dair ilk bilgilere ölüm yürüyüşünden sonra Tuzlaya ulaşmayı başaran görgü tanıklarının inanılması güç anlatımlarıyla ulaşıldı. Srebrenitsa korkunç bir soykırım yaşamıştı.
BM'nin "güvenli bölgeleri"
Srebrenitsa Soykırımı BM'nin "güvenli bölge" stratejisinin iflas ettiğini gösterdi ve BM'nin bu tür krizlere müdahale yöntemleri tamamen tartışılır hale geldi. Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetegoviç savaş boyunca birçok kez güvenli bölgelerin durumu hakkında BM yetkililerini uyarmış ve sorumluluklarını yerine getirmeye davet etmişti.
Ancak BM yetkilileri her defasında gerekeni yaptıkları ve Sırpların güvenli bölgelere giremeyecekleri yönündeki cevaplarını tekrarladılar.
Sırpların Srebrenitsa sokaklarında insanları toplayıp erkekleri toplu katliam merkezlerine götürdüğü, kadınlarına tecavüz edip çocuklar ve yaşlılarla birlikte şehir dışına sürdüğü sırada BM Sorumlusu Akashi, ellerinde yeterli bilgi olmadığını iddia edebilmiş, birkaç gün sonra yaklaşık 4 bin sivilin kayıp olduğu kendisine iletildiğinde ise "verilerimizdeki büyük boşluklar" yanıtını vermişti.
Bosna-Hersek Kayıplarını Araştırma Komisyonu Başkanı Amor Masovic savaş sırasında 27 bin 734 kişi kaybolduğunu bildirmekte. Bunların yüzde 92'si Boşnak, yüzde 6'sı Bosnalı Sırpı ve yüzde 1,7'si Bosna Hırvatlardan oluşuyor.
Masovic Sırp Bölgelerinde 366 toplu mezar tespit ettiklerini daha önceki yıllarda açıklamıştı. Masovic'in, bir cesede ait parçaların bazen 30 kilometre çapında üç farklı mezarda çıkabildiğini, iş makineleriyle parçalanmış kemikler bulduklarını vurgulaması ise işlenen insanlık suçunun boyutlarını gösteriyor.
Srebrenitsa'da yeni açılan toplum mezarlardan DNA örnekleri ile kimlikleri belirlenen cesetlerin yanı sıra DNA örneği alacak hiçbir yakını hayatta bulunmayan yaklaşık 3 bin insan iskeleti bulunduğu belirtiliyor. Elde edilen veriler, 9 bin dolayında yetişkin erkeğin Srebrenitsa'da öldürüldükleri yönünde. Diğer kayıplarla birlikte bu sayının 12 bini geçeceği tahmin ediliyor.
12 Yıldır gerçekleşmeyen adalet
26 Şubat 2007 tarihinde Uluslararası Adalet Divanı (ICJ) kararı ile Bosna-Hersek'in Sırbistan ve Karadağ'a karşı açtığı Soykırım Davasında Srebrenitsa'da yaşananı "Soykırım" olarak niteledi.
Karara göre "Sırbistan'ın savaş döneminde Bosnalı Sırplara silah, maaş ve her türlü desteği sağlamış olması, Sırbistan'ın Bosnalı Sırpların soykırım işleyeceklerini bildiği ve bu yardımın o yüzden yapıldığı anlamına gelmez ve bu gerekçeyle Sırbistan devlet olarak suçlu gösterilemez."
Eski Yugoslavya Ceza Mahkemesi (YUCM) Savcıları, Srebrenitsa'da işlenen savaş ve insanlık suçlarının en önemli failleri olarak nitelenen Karadzic ve Mladic'in bugüne kadar yakalanamamasından NATO Güçlerini sorumlu tutuyor ve yetkilileri yakalama konusundaki "isteksizlikleri" nedeniyle eleştiriyor.
Srebrenitsa 12 yıldan bu yana adaletin gerçekleşeceği umuduyla bekliyor. Bu bekleyiş, sadece ölenlerin yakınları için değil aynı zamanda insanlık vicdanının da adaletin tecelli ettiğini görmesi ve "iç huzura" kavuşması için önemli ve bunun gerçekleştiğini görünceye kadar devam edecek. (SÇ/AÖ/NZ)
* İnsan Hakları Gündemi Derneği Balkanlar Koordinatörü