Körfez krizi sırasında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Irak'a sadece savaş makineleri, müttefikleri ile değil aynı zamanda iletişim araçlarıyla da girmişti. Savaşın başladığı tarihten çok önce hem ulusal kamuoyu hem de güçlü Amerikan medyası sayesinde dünya kamuoyu karşısında Irak savaşı çoktan kaybetmişti.
Geriye kalan tek şey savaşın "kahraman" bir şekilde kazanılması ve bunun dünyaya ilan edilmesiydi. Sade vatandaşlar olarak bizlerin savaş boyunca Patriot mucizelerini(!), vurulmayan sivilleri dinlemekten başka yapabileceğimiz bir şey yoktu. Açıkçası tekel medya bizlere olmayan bir şeyi varmış gibi anlatıyordu.
Aslında olaylara çok sonradan bakıldığında Körfez Savaşı sırasında iki ayrı savaşın olduğunu gördük. Biri tekelin uydurduğu ve bizlerin ekranlarda yeşil ışıklar olarak izlediği, diğeri ise masum sivillerin, propagandanın...vs. olduğu savaş.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin neredeyse mükemmel olarak kullandığı propaganda metodu 1990'larda ABD tarafından Irak'a karşı kullanılıyor ve iletişim araçlarının gücü net bir biçimde tekrar ortaya çıkıyordu. Körfez krizi sırasında tartışılan en önemli nokta medyanın, başka bir değişle, savaşan taraflardan birindeki medyanın haberi nereye kadar verebileceği, özgürlük noktası ve haberin sınırlarıydı.
Falkland savaşında BBC'nin sadece ingiliz politikacılarla değil aynı zamanda karşı tarafın (Arjantin), yani "düşmanın" görüşlerine de yer vererek sergilediği habercilik anlayışından çok uzak bir şekilde CNN'in tekelinde milyonlarca insanin izlemek zorunda kaldığı görüntüler bir anlamda yeni dünya düzeninde bizleri nasıl bir enformasyonun (dezenformasyonun) beklediğini gösteriyordu.
Neredeyse Vietnam savaşından beri Amerikan ordusu medyayı tekeline almıştı ve genelde gazeteciler manipule ediliyordu. Özgür, bağımsız haber kulağa hoş gelen en büyük yalanlardı.
Bunun en güzel örneklerini Vietnam'da olayları yerinde izlemeyen ya da izleyemeyen, sadece Amerikan hükümetinin açıklamalarıyla bambaşka bir savaşı anlatan Amerikan medyası veriyordu.
Demek ki hem körfez krizinde hem Vietnam'da bir çok başka olayda olduğu gibi aldığımız haber medya tekellerine bağlı oldukça gerçekliğinden şüphe edilmesi gereken bir yerde olacaktı.
Aradan çok değil 11 yıl geçti.
Amerika'nın Üçüncü Dünya halklarının kanlarıyla kurduğu ve yürüttüğü kapitalizmi 11 Eylül'de kalbinden saldırıya uğradı. Kimsenin bu kadarını ummadığı bu olaya tabi ki medya da hazırlıksız yakalanmıştı.
Amerikan medyası PNN'e (Pentagon New Network) bağlı olduğunu unutmuş saldırıların şaşkınlığı ile serbest bir şekilde yayın yapıyordu. Ne her zamanki gibi hazırlanmış kalıp cümleler ne de fragmanlar hakimdi medyaya...
Bütün bunların yanında millenyumun bu yeni savaşı bize çok önemli bir soruyu tekrar sorma fırsatı verdi:
Savaş sırasında kamuoyunun hangi noktaya kadar bilgilendirme hakkı vardır? Hükümetlerin baskısı altında çalışan basın ne kadar etkili haber yapabilir?
Amerikan medyasına Amerika'nın çıkarlarını anımsatan George.W. Bush ve Rumsfeld ve tabi ki Pentagon çok açık bir şekilde medyayı bütün dünyanın gözü önünde açıkça manipule ediyor bununla yetinmeyip uyarıyorlar. Afganistan yapılan saldırılarda CNN'in körfez savaşı sırasındaki yerini almış olan El-Cezire diplomatik, teknik bir çok baskıya maruz kalıyor.
Üsame Bin Ladin'in açıklamasına yer veren ama aynı zamanda Tony Blairi ekranlarına çıkaran El-Cezire "marjinalleştirilip" sistem dışına atılmaya çalışılıyor, Talibanların lideri Molla Omer'le radyo için yapılan goruşme sansure uğruyor. Los Angeles Times'dan Howard Rosenburg Afganistan için "Hiçbir zaman hiçbir savaşta habere ulasmak bu kadar zor olmamıştı" diyerek bir anlamda uygulanan sansuru ifade ediyor. Usama ben Ladin'in Katar televizyonunda yayınlanan ve bir anlamda şok yaratan konuşmalarını engellemek isteyen Bush'un guvenlik danışmanı Condoleezza Rice once ABC, CBS, NBC, CNN ve FOX Tv gibi basın tekellerine bu konuşmayı yayınlamamalarını diplomatik bir dille dayatıyor daha sonra buyuk Amerikan medyasında konuşmanın yazılı bir şekilde çıkmasını engelliyor.
Butun bu sıralanan orneklere tekrar ve tekrar baktığımızda insanın aklına "alternatif" kelimesinden başka bir şey gelmesi mumkun değil. Dezenformasyondan, tekelden kurtulmak için sanırım farklı bir şekilde orgutlenen, kar etme anlayışından uzak, gerçek anlamıyla siyasal iktidardan bağımsız halkın katılımına dayanan bir habercilik anlayışına ihtiyacımız var. Iliklerine kadar devletle içiçe girmiş, finansal kaynaklarını devletten sağlayan, iktidarın sozculuğunu yapan kar uzerine kurulu bir yapı, beklediğimiz haber anlayışından fersah fersah uzak olacaktır. Boyle bir yapının içinde işini objektif bir şekilde yapan gazeteciler ne yazikki bu yapıya alet olmakta oteye gidemeyeceklerdir.
Işte bu noktada bir umut ışığı olarak gorduğum "CNN'deki haberlere ne kadar guveniyorsanız bize de o kadar guvenebilirsiniz" diyen IMC (Indymedia Center)'den bahsetmek istiyorum. Bir sureden beri, ozellikle internet'in getirdiği goreceli ozgurluk alanı sayesinde haber tekellerini kırmak için kurulan siteler goruyoruz. Oluşumlarını ve buralardaki kollektif uretimi umutla takip ettiğim BIANET, IMC...vs. gibi projeler belkide gelecek için alternatif diye bas bas bağıran kitlelere guzel bir ornek oluşturuyor.
BAGIMSIZ MEDYA
Seattle'dan bugune izlediğimiz neo-liberal kureselleşme karşiti hareketler birçoklarinin zannettiğinin aksine sokaklari yikan, etrafa taş atip olay çikaran, polisle çatişmaktan zevk alan, bir kitle kesinlikle değil. Aksine her buyuk eylemde, zirvede veyahut başka bir değişle kuresel direnişte orgutlenme biçimleri, karar alma sureçleriyle tamamen farkli, kapitalist uretim biçiminden çok uzak, kardan çok insana yonelen bir topluluğa tanik oluyoruz. Haberden insani yardima, medyadan uluslararasi organizasyonlarina kadar her turlu değeri metalaştirmiş insandan uzak, kara yakin bu sisteme sokağin ofkesi sadece sokak eylemleriyle değil orgutlenme biçimleriyle de alternatif oluşturuyor. CNN, NBC, FOX Tv,...vs. gibi kapitalizme hizmet eden haber tekellerine karşi IMC kuçuk olsada bir duruşu temsil ediyor. IMC belkide yapisi, oluşum biçimi ve uretim şekliyle sokağinda otesinde, sunduğu alternatifle sistemi kalbinden vuruyor.
IMC NEDIR?
IMC'yi anlamak için sitedeki tanıma bakmak belki ilk etapta bir fikir verebilir. Indymedia yuzlerce haberecinin temel oluşturduğu, kollektif uretime dayalı bağımsız bir haber kuruluşu. Fakat bu kısa tanim IMC'nin tek başına haber yapan bir kuruluş gibi algılanmasına sebep olabilir. Halı hazırda dunyada IMC'nin kolları gibi şehir bazında çalışan IMC'den bağımsız fakat aynı formatta ve orgut yapısıyla ve anlayışta çalışan 50 civarında otonom veyahut Bağımsız haber merkezi bulunmakta ve bu sayı her geçen gun çoğalmakta. Benim IMC tartışma listelerinden takip edebildiğim son başvuru Selanikten; Yunanistanda yapılacak olimpiyatlari izlemek için geldi. Aslında diğer başvuruların yanında (IMC merkezlerini butun IMC sitelerinin ana sayfalarinin sol tarafında bulmak mumkun), Selanikten gelen bu başvuru son derece ilginç. Neo-liberalizmin sadece gumrukler, çok uluslu şirketler yığını olmadığını kavrayan belki dile, dilin kullanımına, sporda haber anlayışına yepyeni bir boyut getirecek şekilde hareket ediyorlar. Boylece Porto Alegredeki "Başka turlu bir dunya mumkun" sloganı ekonomik tartışmaların yanında sosyal hayatıda kapsayacak somut projelerle bizlere yansiyor.
IMC projesi bu bağlamda çok buyuk onem taşıyor çunku dunyadaki haber tekelini kırmak için kar amacı gutmeyen "open-publishing" (açık erişim veya açık yayınlama) sistemiyle alternatif medya anlayışı onem kazanıyor. Işte bu bağlamda yuzlerce bağımsız gazetecinin farklı şehirlerden farklı dillerde yaptıkları yerel haberler sonucu IMC altyapısı oluşuyor. Indymedia'nin en fazla vurgu yaptığı "bağımsız" kelimesi belli şirketlerin, devletleri, kişilerin sozculuğunu yapmamasından one geliyor. Finans tekellerinden, sponsorlardan, kapitalist uretim biçimlerinden uzak bir goruntu sergilemesi, lidersiz, hiyerarşisiz kardan uzak anlayiş IMC'nin kureselleşme karşıtı hareketlerle gobekten kesişmesine neden oluyor ve tam anlamıyla olmasada kureselleşme karşıtı hareketin medyasi gibi yansımasına neden olabiliyor. Halbuki "open-publishing" uygulaması sayesinde faşist olmadığı muddetçe her turlu makale, fikir herkes tarafından yayınlanabılıyor.
IMC bugun dunyadaki farklı orneklerle berbar bizlere sistem dışı bir alternatif sunabiliyor. Yapısındakı farklılık ve kuruluş amacıyla, henuz istenen noktalara gelmemiş olsa da, kapitalist haber uretim biçimlerinden başka turlu uretim şekillerinin var olduğunu kanıtlaması alternatifin her anlamda var olduğunu gosteriyor.
1 www.indymedia.org