Yerel seçim sonuçları padişahlara, halifelere çağdaş siyasi önderliğin uzlaşmasız olamayacağını gösterdi. Uzlaşmanın da ana ilkelerinin, farklı siyasi görüşleri dinlemek, saygı duymak ve onları hesaba katmadan karar vermemek olduğunu hatırlatmak zorundayız.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden, anayasa tartışmalarından bu yana uzlaşmaya kapanan AKP, saldırgan 1 Mayıs'larla, Kürt sorununu ithal Amerikan mantığıyla Dubai çorbası yaparak çözmeye çalıştı. Vardığı noktayı görmeli. Fetih dönemi kapandı, tarihe gömüldü.
Ancak AKP'nin bu fetih üslubu kimlik siyasetini doğallaştırdı, demokratik temsilin tüm partiler için ülkeye yayılmasını engelledi. Yani şehirlerde farklı siyasi görüşlerin katkısıyla yerel yönetişimi geliştirme olanağını çok azalttı. Kale fethetme üslubu, kalelerin çoğunu (Edirne, Tunceli, Diyarbakır ve İzmir) teslim etmekle sonuçlandı. Şimdi Türkiye'de farklı görüşlerin ve ideolojilerin kendi şehirleri kendi beldeleri var.
Ama bir yandan da Muğla'yı, Datça'yı muhafazakarlaşmaktan kurtaran, Van'ı, Siirt'i de çok ferahlatan bir sonuç çıktı ortaya. DTP beş'ten heşt'e atladı, şeş geride kaldı. İlçe sayısını çok artırdı. Yerel hizmetleri karşılayabilmesi için AKP hükümeti bu şehir ve ilçelere, beldelere makarna, kömür ve beyaz eşyayı çok aşan sürekli ve yasal mali katkılarda bulunacak; bulunmak zorunda. Çünkü çamurdan, çöpten şikayeti vardı.
Çamuru çöpü kaldırma iradesine sahip olanlara tüm imkanlarını sunacak, mecbur. Kendisinden olmayan belediyeleri cezalandıramayacak. Eğer cezalandırmaya kalkarsa bundan sonraki seçimlere yüzde 19'u bile bulamayacak.
Demokrat Parti'nin geldiği noktaya bakın: Ağar'ın partisi, DTP'nin genel yüzdede çok gerisinde. ANAP'ın geldiği noktaya bakın! Bu kadarı bile yeter.
Bu ülkenin siyasi kültürü mat eder, kendinden olmayanı yok eder, miyadı dolanın gözünün yaşına bakmaz.
İşte bu yıpratıcı, yok edici, farklı olanı tanımayan, onurunu kırarak reddeden üslup değişmeli. Ancak ve ancak tanıyarak, anlayarak, uzlaşarak günümüzde katılımcı demokrasiyi gerçekleştirebiliriz. Siyasi sınırları dahi aşması gereken bu uzlaşma üslubunu siyasetin özü haline getirmek zorundayız.
Halkımızın hakkı olan en iyi hizmeti yasalara bağlamayı öğrenmeliyiz. Hiçbir kesimin keyfi kararlarıyla hizmet kalıcı olarak gerçekleştirilemez.
Paylaşmak için, barış için DTP Kürt halkının onurunu yükseltmeyi başarmıştır; bu yükseliş Türk halkının onurunu da korur.
Şimdi insanlarımızı, şehirlerimizde biriken, kalan çamurdan, çukurdan ve çöpten sabırla çıkarmanın zamanı… Kimse yere bakarak yürümek zorunda kalmamalı, mesela Van'da, Patnos'ta... (BE/TK)