OTPOR Öğrenci DİRENİŞ Hareketi, Ekim 1998'de fakülte dekanlarının getirdiği baskıcı Üniversite Yasasını protesto eden Felsefe Fakültesi, Hukuk Fakültesi ve Elektrik Mühendisliği Fakültesi öğrencilerinin gösterileri sırasında, Belgrad Üniversitesi öğrencilerinin ortaya attığı, kendiliğinden şekillenen bir fikirden yola çıkarak oluştu.
Üç ay süren protesto gösterileri sonucunda Felsefe Fakültesi dekanı Radmilo Marojevic çekildi. DİRENİŞ fikri ve sıkılmış yumruğu demokratik Sırp gençliğinin sembolü haline geldi.
Bu üç fakülteden gelen öğrencilerin, en çok da üniversiteyi haftalar boyunca kuşatma altına alan ve vücutlarını bariyer yapan Felsefe Fakültesi öğrencilerinin ısrarlı mücadelesi, Sırbistan'daki ilk başarılı DİRENİŞ oldu. Sonuçta dekan görevden uzaklaştırıldı, zorla boşaltılan bölümle tekrar çalışmaya başladı ve atılmış öğretim görevlileri yeniden okula döndü.
Hareket, Slobodan Miloşevic'e ve rejimine karşı hareketin çekici gücü oldu, birçok başka taktiğin yanı sıra yürüyüşler düzenledi, hükümet-karşıtı malzeme dağıttı ve gösteriler yaptı.
"Baskı arttığında direniş de artar"
1999'da Belgrad Üniversitesinde bir öğrencinin sözleri
Ekim 1998
Öğrenci hareketi DİRENİŞ (OTPOR!) Belgrad Üniversitesi öğrencilerinin kendiliğinden oluşan bir fikri olarak oluşturuldu. O günlerde hareketin sadece 20-30 aktivisti vardı. İlk saha eylemleri sırasında-duvarlara hareketlerinin sembolü olan sıkılmış yumruğun resmini yapıyorlardı- dört öğrenci tutuklandı ve 10 gün hapiste kaldı.
Aralık 1998
Öğrenci protestoları sırasında "liderlerden" biri tutuklandı ve karakola götürüldü. 10 saat nezarethanede tutuldu ve feci şekilde dövüldü. Bu sırada üç arkadaşı karakolun önüne gelerek avukatları beklemek istedi. Polis bunu gördü ve onları da tutukladı. 4 saat nezarethanede kaldılar ancak dövülmediler. Yugoslavya devlet başkanı Miloşevic ve Adalet Bakanı'nın Birleşmiş Milletler'den (BM) ve diğer bazı uluslararası ve sivil kuruluşlardan mektup almaları üzerine serbest bırakıldılar.
Destek mektubunun onları hapishaneden ve dövülmekten kurtardığını gördük. Bu nedenle sonra da bunu kullanmaya başladık.
1999
OTPOR! Sırbistan'daki kent ve köylerdeki aktivistlerle birlikte organize olmaya başladı. Sıkılmış yumruk, direniş, eylem, mücadele, gençlik, öğrenciler, anneler ve babalarının sembolü oldu.
Organizasyon yayılıyordu ancak örgütsel bir yapısı yoktu. Başkanı, sözcüsü ve resmi liderleri yoktu. (Polis tutuklu sorgulamalarında, "Bu organizasyonun lideri kim?" diye sorduğunda,her aktivist "lider benim" diye cevap veriyordu.) Bunlar eylemlerin ve direnişin yaygınlaşma zamanlarıydı.
Aktivistlerin her gün yaptığı, şiddet içermeyen, yaratıcı, ilginç ve esprili eylemler "Medya Eylemleri" olarak adlandırılıyordu, çünkü her gün gazetelerin ön sayfalarına çıkıyorlardı. Bu sırada biz de çeşitli konularda eğitim vermeye başladık: Mesaj oluşturma ve ulaştırma, zaman planlaması, etkinlik planlaması, gönüllü ağı oluşturma, basın eğitimi vb. Bir de eğitmenlerin eğitimi. Sonuç inanılmazdı-bütün etkinlikler detaylı olarak planlanıyordu ve biz de bu etkinliklerin senkronizasyonunu sağlıyorduk.
Bu sürecin sonucunda çok güçlü, büyük, organize, eğitimli ve motive olmuş olduğumuzu fark ettik. Başarı için ihtiyacımız olan her şey vardı. Fakat aynı zamanda çok güçlü, büyük, organize, eğitimli ve motive olduğumuzu Miloşevic rejimi de fark etti. Güç piramitlerinin yıkılmaya başladığını fark ettiler.
Nisan 2000
Miloşevic'in geldiği kasaba olan Pozarevac'ta, Miloşevic'in oğlu olan Marco Miloşevic'in ve korumalarının OTPOR! aktivistlerine saldırıp dövmeleri üzerine bir olay oldu. Ertesi gün polis üzerinde "OTPOR!"un simgesi olan şeyleri taşıyan herkesi tutukladı. Her gün yüzlerce aktivist sorgulama için tutuklandı. Rejim OTPOR'un bir terörist örgüt olduğunu açıkladı.
Rejim polisin de yardımıyla iki şeyi başardı:
1. Her eylem polis tarafından ve tutuklamalar ile durduruldu
2. Aktivistlerimiz ve ebeveynleri kendi güvenlikleri açısından korkmaya başladılar.
Planlama
Bir eylem ve/veya kampanyanın planlanmasında kullanılacak üç ana kaynak vardır:
Para, insan ve zaman. Gelecek için temel kaynağımız insandı. Tutuklamaların başladığı Nisan ayından sonra hazırladığımız her eylem çok iyiydi. Her eylem için A ve B plan alternatiflerimiz vardı. A (AAA) planı esas gerçekleştirmek istediğimizdi. Eğer bu sırada aktivist tutuklanırsa B (BBB) planı yürürlüğe giriyordu. Nisan ayından sonra bu çok sık gerçekleşti.
Bunu neden yaptık?
Tutuklamalar başladıktan sonra, aktivistlerimiz kendilerinin ve çevrelerindekilerin güvenliği açısından korku duymaya başladılar. Tutuklamalar, hapishane ve tehditler onları pasifleştirdi ve onları kaybetmeye başladık. Rejim aldığı tepkiden memnun kaldı ve tutuklama eylemine devam etmeye karar verdi.
Ne yaptık?
(AAA) eylemi sırasında tutuklananlar karakola götürülüyorlardı. AAB planı tepki vermekti - şehirdeki diğer aktivistleri veya belediyeyi, basını, STK aktivistlerini, parti üyelerini ve bireyleri arıyorduk. O kadar iyi bir iletişim sistemimiz vardı ki, en geç bir saat içinde herkes tutuklanan kişinin götürüldüğü karakolun önüne geliyordu. Bu tutukluyu dövülmekten "kurtarmanın" bir yoluydu ve kişi birkaç saat içinde serbest kalıyordu. Basın mensupları hemen aktivistle bir röportaj yapıyorlardı, eğer dövülmüşse bunun hikayesini anlatıyordu. Bunun başka bir olumlu sonucu da aktivistin bir kahraman haline gelmesi ve kendisi ile gurur duymasıydı.
Nasıl yaptık?
Her eylem detaylar açısından çok iyi planlanmıştı. Her eylem için şunlar sağlanmıştı:
1. Mesaj: Mesaj üretmek için Mesaj Kutusu tekniğini kullandık
2. Zaman planlaması: Saatler ve dakikalar için yapılacaklar listesi kullandık ve herkesin, görev ve sorumluluklarını bilmesi için bir görevler listesi vardı.
3. Etkinlik planlaması: Etkinlik planlaması için en temel öğeleri kullandık. (kim, ne zaman, ne...)
4. Diyalog listesi: Her aktivist tutuklanma durumuna karşı bir diyalog listesi taşıyordu - polisin neler sorduğunu bildiğimizden "doğru" cevapları önceden hazırlamıştık.
5. Ekipman: Eylemlerimizin şiddet içermemesini gözettiğimizden ve özellikle karakolların önlerinde aktivistlerimizi bazen daha uzun süreler tutabilmek için, eğlendirici yöntem ve oyunlar kullanıyorduk: Müzik dinlemek, sokaklara tebeşirle resim yapmak, top oynamak, şarkı söylemek, dans etmek, ve aklımıza gelen her şey... Aynı zamanda tutuklama nedenleri giderek saçma görünmeye başladı ve giderek daha fazla insan bunu fark etti.
6. Veri tabanı: Planlamanın en önemli parçası - Bir kişinin tutuklama yerine göre nereye götürülebileceğini bilmek ve çevrede oturup da eyleme katılabileceklerin listesini önceden hazır etmekti. Bu kişiler STK'lar, basın, yurttaşlar, DOS (Sırbistan Demokratik Muhalefeti), parti üyeleri, film ve müzik piyasasından tanınmış kişiler ve ünlülerden oluşmaktaydı.
Sonuçlar
En güçlü silahımız birlik, iyi organizasyon, iyi bir iletişim ağı, şiddet içermeyen metotlar, gençliğimizdi.
Tutuklanmış bütün aktivistlerimiz, sorgulama sırasında neler olacağını bilip iyi hazırlandıklarından birer kahraman oldular ve tutuklanmaları üzerine kısa bir süre içerisinde yüzlerce kişiye haber iletildi (ağızdan ağıza haber ağıyla, bağımsız medya ve internet vasıtasıyla) ve kalabalıklar tutuklu oldukları karakolların önünde onlar için uzun süreler beklediler.
Aktivistlerimiz korkmamaya başladılar ve "En aranan aktivist kim?", "En çok kim tutuklandı?" yarışı başladı. Rejimin yüzüne karşı dalga geçiyorduk ve bütün dünya, insan hakları organizasyonları ve basın yoluyla bizlere olanları izliyordu.
5 Ekim, şiddet içermeyen devrim sonrası polis tutuklama dosyalarını görme olanağı bulduk ve rejim kampanyası üzerinde olumsuz sonuçlar doğuracağı düşüncesi ile polisin bazı kişileri tutuklamama emri almış olduğunu gördük.
Ayrıntılı bilgi için:
www.ndisrbija.org ve www.otpor.com (BB)