Gazetenin "Ünlü Türk yazar Orhan Pamuk, doğruyu söylediği için ülkesinde yoğun tehdit altında" başlığı altında yayınladığı söyleşi New York'ta gerçekleştirildi.
Pamuk'a yönelik tepkiler
Pamuk'un, Ermeni sorunuyla ilgili açıklamalarından sonra Türkiye'de yaşanan gelişmelere dikkat çekilen giriş yazısında, "Hürriyet gazetesinde kendisine 'iğrenç yaratık' diye küfredildi" denildikten sonra, Uluslararası PEN'in yazara yönelik saldırılara karşı hükümete çağrıda bulunduğu hatırlatıldı.
Yazıda, Amerikalı yazar John Updike 'e atıfta bulunarak, "ülkesinin en olası Nobel adayı" sözleriyle tanıtılan yazarın, güvenlik nedeniyle Almanya turnesini iptal ettiği hatırlatılıp, kendileriyle de söyleşiyi önce kabul etmediğini vurgulandı.
"AB sürecinde milliyetçilik yükseldi"
Söyleşide Almancası yeni yayınlanan ve "politik roman" olduğu vurgulanan kitabı "Kar"la ilgilisi soruları yanıtlamaya, "Bakın, ben herhangi bir şeyin propagandasını yapmak için bir politik roman yazmam" diyerek başlayan Pamuk, asıl amacının bir kentteki insanların ruhsal durumunu yansıtmak olduğunu belirtip, bu amaçla seçtiği Kars'ın büyük ölçüde Türkiye'nin bütünün yansıttığı belirtiyor.
Son günlerdeki milliyetçi yükselişi değerlendirmenin zor olduğunu belirten Pamuk, "Benzeri gelişmeler başka yerlerde de gözlenmedi mi? Büyük bir çabayla AB'ye yakınlaşan ülkelerde de milliyetçilik ortaya çıkıyor. Karşıtlar son şanslarını değerlendiriyor ve korkuyu yaygınlaştırıyorlar. Bu fenomeni kolektif bilinçaltına mı, yoksa popülist politikacıların pratik akılcılıklarına mı bağlamak gerekir. Ne olursa olsun. Geçmişimizle ilgili yorumuma yönelik kızgınlık milliyetçi bir kaynaşmanın olduğunu gösteriyor" diyor.
Konuşmasında Türklerin ulusal onurlarını koruma ihtiyacının meşru bir ihtiyaç olduğunu, Avrupa'nın ve Batı'nın bir parçası olarak tanınmanın da buna dahil olduğunu vurgulayan Pamuk, Batılılaşma sürecinde kendi kimliğini kaybetme korkusunun ortaya çıktığını hatırlatıyor ve devam ediyor:
"Avrupa süreci karşıtları Batılılaşmayı sürekli olarak kötü göstermeye çalıştı. Bu tür endişeler bir dereceye kadar anlaşılabilir. Ancak bu tür çabalar aşırı milliyetçilikten dinciliğe kadar her türlü siyasi tutkuyu da körükleyebilir".
Türkiye'nin geleceği Avrupa'da
AB'ye girme olasılığının Türkiye'deki sistemi "salladığı"nı savunan yazar,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın popülaritesini Avrupa yanlısı politikasına borçlu olduğunu savunarak, "Normal Türk vatandaşı hem AB'ye girmek, hem de geleneksel Türk kimliğini korumak istiyor" diyor.
Osmanlı devletinin çöküşünün sağlıklı bir biçimde değerlendirilemediğini, buna içe kapanarak tepki verildiğini belirten ve Batı'nın bunu sürekli hafife aldığını belirten Pamuk, Almanların Türkleri "çöpçü ve temizlikçi kadın olarak" gördüğü yolundaki değerlendirmesini tekrarlayıp, "Böylece 16. ve 19. yüzyıllar arasında İstanbul'a yönelen Yakın Doğu'nun kültürel ve maddi zenginliği kayboluyor. Türkiye'de çok iyi yetişmiş, laik bir elit var" hatırlatmasında bulunuyor.
"Türkiye'nin geleceğini Avrupa'da, diğerlerinin yanında hoşgörülü, demokratik bir ülke olarak görüyorum" diyen ve Kar'daki Türkiye'nin 10 yıl öncesinde kaldığını, Türkiye'de çok şey değiştiğini vurgulayan Pamuk, "Eğer geçmişimizle ilgili açıklamalarıma tepkileri bir kenara bırakacak olursak, bugün başka bir Türkiye'de yaşadığımızı söylemek gerekir" diyor.
Romanında aşırı dincileri birçok Batılı ülkede olduğu gibi tümüyle kötü olarak göstermek istemediğini de belirten Pamuk, "Öte yandan, aşırı dincilerin laik insanları Batı'nın taklitçileri olarak gösterme çabalarını da eleştirdim. Tüm tarafların önyargılarını kırmak istedim. Bence bu siyasi bir romanın görevi olmalı" dedikten sonra, "Batılılaşmış aydınlar dinin gücünü göremedi mi?" sorusuna da şu yanıtı veriyor:
"Türkiye'de laikler dini sadece ordunun gücüyle kontrol edebileceklerine inanarak hata yaptılar".
"Kar"daki kahramanlarının büyük ideallerle yaşadığını ve bunun Türklerin bir özelliği olduğunu vurgulayan Pamuk, şöyle devam ediyor:
"Bu siyasi kültürün bir parçası olmayacağım"
"Bu ulus 200 yıldır, bir uygarlıktan, diğerine geçişi denedi ve size bunun sancılı bir deneyim olduğunu söyleyebilirim. Ben bu büyük fikirlerden bıktım. Edebiyat benim buna tavrım. Oyunu tersine çevirme, biraz mizah katma, mesafe koyma girişimi. Okurlarıma şunu söylemek istiyorum: 'Bu şeyleri öyle çok ciddiye alma. Yaşam güzel değil mi? Yaşamın ayrıntılarına dikkat et!'"
"Yaşamda önemli olan kendi yarattığımız bu hoşgörüsüz toplumda ayakta kalabilmek olanağı ve şansı. İşte şimdi vaaz vermeye başladım..." diyen yazar, sözlerini gülerek noktalıyor.
Pamuk, Almancası önümüzdeki günlerde yayınlanacak yeni kitabında da günlük hayatın güzelliğini ve İstanbul'daki gençliğini anlatacağını belirterek, "Ben, sıkça eleştirdiğim siyasi kültürün bir parçası haline gelmek istemiyorum" diyor.(GK/EÜ)