İşletmede üretimin durdurulmasına ilişkin kararın "kamu yararı" ile hiçbir biçimde örtüşmediği belirtilen raporda, 1998'den bu yana güdümlü olarak sürdürülen gerek hukuksal gerekse ekonomik birtakım tasarruflarla bu kararın altyapısının hazırlandığı kaydediliyor.
Rapora göre, Türkiye kağıt pazarının büyümesi kaçınılmaz, ancak üretim Türkiye'de yapılmayacak, Batılı kapitalist ülkelere kayacak.
Bu durumun sonuçlarından biri, SEKA kapatılır ya da özel sektöre devredilirse, Türkiye'deki mevcut kapasitenin yabancı tekellerin eline geçmesi. İkincisi ise özel sektörün eline geçen kapasitenin önemli bir kısmının "değersizleşme" riski. Yani Türkiye kağıt sektörünün sanayisizleşmesi...
Planlı zarar
Geçtiğimiz Cumartesi günü Selüloz-İş Eğitim Salonunda Prof. Dr. İzzetin Önder tarafından basına duyurulan rapordaki tespitler kabaca şöyle:
* SEKA, zarar etmeyip güdümlü politikalar sonucu zarar ettirilmiş bir kurumdur. 80'lerin ikinci yarısı itibarıyla bu kuruluşa yatırım yapılmayarak üretim ve kapasite kullanım oranlarının geriletilmesi hedeflenmiştir. Son 23 aydır işletmeye hammadde bile verilmemektedir.
* 1980'lerden itibaren hız kazanan küreleştirme süreci, kamu işletmeleri ve tekelleri de dahil olmak üzere ekonomide karlı olan tüm alanların yabancı tekellerin hizmetine sunulmasını öngörmekte ve bu doğrultudaki politikalar alternatifsiz olarak lanse edilmektedir.
* Çevre konumlu ekonomiler açısından değerlendirildiğinde, SEKA'nın tasfiyesini öngören bu politikaların pratik sonucu sanayisizleşme olacak.
* Yapılan bilimsel çalışmalar göstermektedir ki, sermayenin mülkiyet biçimi ile verimliliği arasında doğrudan ve yakın bir ilişki bulunmamaktadır.
* SEKA'nın özelleştirme programına alınarak parçalanması, dünyadaki "sermaye yoğunluğunu sağlamak üzere firmalar arasındaki birleşme" biçimindeki eğilimlerle de örtüşmemektedir.
* Bilanço zararı üzerinden yapılan değerlendirmeler doğru olsa bile, kamu işletmelerinin tasfiye edilmesi yolunda meşru bir dayanak oluşturmamaktadır. Zira devletin ekonomide yer almasının işlev ve amaçları arasında kar maksimizasyonu bulunmamaktadır.
* SEKA'nın üretime devam etmesi, sektör açısından ara mallarda ithalata bağımlı olma eğilimini azaltmakta, ayrıca yerli üretimin iç pazardaki payını artırıcı bir nitelik ortaya koymaktadır.
* 2015 yılına ilişkin projeksiyonlar, Türkiye'de yıllık kağıt tüketiminin yaklaşık yüzde 210 düzeyinde bir artışla 9 milyon tona ulaşacağını ortaya koymaktadır. Bu veriler, SEKA'nın devreden çıkmasıyla birlikte yabancı tekellerin iç pazar paylarının ulaşacağı çarpıcı boyutları ortaya koymaktadır.
* İşletme, ithalat fiyat endekslerindeki artışları tüketiciye aynı oranda yansıtmamakta ve kamu yararına katkı sağlamaktadır.
* SEKA'nın üretimine son verilmesi işsizliğin ve güvencesiz çalışmanın yaygınlaştırılması anlamını taşımaktadır. Özellikle bu işletmenin çalışanlarının sektörün en vasıflı emek gücü grubunu oluşturduğu göz önüne alınırsa, kapatma kararı, doğrudan nitelikli emek gücünün israfıdır.
* Tüm bu veriler, "hurda" olduğu iddia edilen teknik ekipmanın özel sektöre devredilerek organize sanayi bölgelerinde çalıştırılacak olması ile birleştirildiğinde, verilen kararın tümüyle ideolojik olduğu tamamen aşikar hale gelmekte ve gerçek amacın özel sektöre rant aktarımı olduğu bizzat karar mercilerince deşifre edilmektedir .
İthalat fiyatları artacak
Raporu hazırlayan ekipten Yrd. Doç. Dr. Hakan Ongan, çalışmaları sırasında karşı tarafın argümanları doğrultusunda hareket ettiklerini anlatıyor.
Türkiye'deki kağıt üretiminde hem özel sektörün hem de kamu sektörünün ithalata gereksinimi olduğunu belirten Ongan, kamunun selüloz ve diğer hammaddelerin ithalatındaki payı ile özel sektörün payı arasında ciddi bir fark olduğunu belirtiyor.
Ongan'a göre, dünya fiyatları da çok oynak ve ithalat fiyatlarında ciddi bir artış eğilimi görünüyor.
Kağıtta, kamu fiyatlarındaki artışın neredeyse 2-3 yıldır enflasyonun altında bir fiyat politikası izlediğini anlatan Ongan şu saptamalarda bulunuyor:
"Eğer kağıt üretimini özel sektör yapmış olsaydı, tüketim fiyatlarının yüzde 30 daha fazla artması gerekirdi. Bu da hem kağıtla işi olan üreticilerin hem de biz tüketicilerin bütçesinde önemli ölçüde bir yükseliş anlamına gelirdi. Aynı koşullarda, özellikle 1996'dan bu yana ithalatımız da çok daha yukarı düzeylerde gerçekleşirdi ki, bu durum o çok korkulan cari işlem açığını da artıracak bir durumdur".
Parçalanıp hurdacıya satılmış
Devletin SEKA'da bilinçli bir "zarar ettirme" politikası izlediğini anlatan Yrd. Doç. Dr. Ongan, araştırmalarında 630 bin ton olan üretim kapasitesi olan fabrikanın üretiminin önce 500 bin, ardından 200 bin, son olarak da 90 bin tona düşürüldüğünü belirlediklerini anlatıyor:
"Sonra deniyor ki, bunlar yük. Kimi makineler, hurdacıya falan satılmış mesela. Öğrenince nasıl şaşırdığımızı anlatamam. Peşkeş çekmek değil bahsettiğim, doğrudan hurdacıya satılmış. Böyle olunca işçinin sermaye başına ürettiği miktar olan verimlilik de düşüyor haliyle".
SEKA'nın durumu çok iyi
Ekip olarak fabrikanın bilançosunu ve mali durumunu da incelediklerini söyleyen Ongan, durumun hiç de ileri sürüldüğü gibi kötü olmadığını ifade ediyor.
İşletmenin bankalara hiç borcu olmadığını, 5-5.5 milyon dolarlık bir modernizasyonla ciddi bir karlılığa ulaşabileceğini tespit ettiklerini belirten Ongan'a göre işletmeyi satmanın sosyal, iktisadi hiçbir mantığı yok.
Öğretim üyelerinden oluşan ekip, işletmeyi yerinde gidip ziyaret etmiş.
İşletmenin kapatılmasına özel sektörün de belediyenin de sıcak bakmadığını tespit ettiklerini dile getiren Ongan şunları anlatıyor:
"Şimdilerde fizibilite çalışmaları yapılıyor. IMF özel sektöre devredilmesini istiyor. Herhalde öyle olur ve alan kişi/kurum da bir miktar yatırım yapar".
SEKA'nın özelleştirilmesinin tamamen ideolojik bir tercih olduğunu vurgulayan Ongan, ortadaki "irrasyonaliteyi" anlatmak için rakamlara başvuruyor:
"İşletmeyi parçalayıp yok etmenin maliyeti 40 milyon dolar. Arsayı yeşil alana çevirmek aşağı yukarı 20 milyon dolara çıkar. Halbuki 5 milyon dolarlık küçük bir yatırım, işletmeyi karlı ve verimli bir hale getirebilir".
Ongan fabrikanın devredilmesiyle yakın gelecekte hem hammadde hem de kağıt fiyatlarının, döviz kurundaki bütün oynamaların doğrudan yansıması nedeniyle artacağı öngörüsünde bulunuyor.(AK/EÜ)