Orhan Veli Kanık |
(İstanbul, 14 Nisan 1914 - 14 Kasım 1950) Ankara Gazi Erkek Lisesi'nden sonra bir süre İÜEF Felsefe Bölümü'ne devam etti (1932-36). Ankara'da PTT Genel Müdürlüğü'ndeki memuriyetten (1936-42) sonra askerliğini Gelibolu'da yaptı. 1945'te girdiği MEB Tercüme Bürosu'ndan, "anti-demokratik bir hava esmeye başladığı" gerekçesiyle, istifa ederek yeniden İstanbul'a döndü (1947). Garip (1941) adlı ortak kitabın yayımlanmasıyla başlayan Garip Hareketi'nin üç ayağından biri oldu. Yaprak dergisini çıkardı (1949-50). Şiirlerinden yapılan seçmeler belli başlı pek çok dile çevrildi. Kaynak: YKY Yay. |
Aylık edebiyat dergisi Varlık'ın Ocak sayısında Efdal Sevinçli, “Edebiyatımızda saklanan belgeler, bilgiler” köşesinde Orhan Veli Kanık'ın hiçbir kitabında yer verilmeyen “Ölümüm” adlı şiirini paylaştı.
Şiir Orhan Veli Kanık’ın ölümünden sekiz yıl sonra, sanat gazetesi Köprü’nün, 1 Aralık 1958 tarihli beşinci sayısında yayınlanmış.
Dergi ikinci sayfasında, Tarık Erman’ın, “Ölenler – Kalanlar” başlıklı yazısının çerçevesi içinde, “Orhan Veli’nin ölüm yıldönümü dolayısiyle şimdiye kadar hiçbir yerde yayımlanmamış bir şiirini sunuyoruz” başlığıyla kullanılmış.
Söz konusu şiir, Orhan Veli’nin Yapı Kredi Yayınları’nca yayımlanan Bütün Şiirleri’nin (Ocak, 2014, 35. Basım) yayına hazırlanış düzeni içinde, “Kitaplarına Girmeyen Son Şiirleri” başlığı altında toplanan şiirleri içinde yer almadı...
ÖLÜMÜM
O sabah alnımda iki ter damlası konuşacak
Yorgun olarak öldüğüme dair
Benim Yeni Sabah’ı bir başkasına verecek gazeteci Yusuf
İskele kahvesinde çayım soğuyacak
İlk vapur yolcuları arasında olmadığımın farkında bile olmıyacaklar
Lâz müezzin hakkımda salâ verecek
İmam bildiğini okuyacak
Bozuk düzen makamından
Hiç Çamlıca kuşbaşı kar yağarken ölünür mü diyen
Yarıdan fazlası abdestsiz cemaatim olacak
Ve hepsi de
İyi biliriz diye yalan söyliyecekler
Ertesi sabah Cumhuriyet’te sülâlem sayılacak
Müessif bir irtihal denmiyecek
Ve nihayet
Başı boş hayatım gibi
Başı boş mezarım da taşsız kalacak.*
* * *
Didem Madak kapağıyla çıkan Varlık dergisinin Ocak sayısında ayrıca Platon Didem’i Sevdi (Solmaz Zelyü), Didem Madak’ın Şiirleri Üzerinden Kadınların Eşyayla İlişkisini Okumak (Derya Acuner), Didem Madak Şiirinde Zaman ve Mekân (Cemal Salma), Bir Roman Girişinin İşaret Ettikleri (Mehmet Rifat, Sihrini Yitirmiş Yüzeysel (Medyatik) Arzulara Dair Sözler (Nilgün Tutal),Ekrandan Sızan Gerçeklik (Aydın Çam), Kanaat Önderliğine Soyunmak (Korkmaz Alemdar), Türkçeye Fransız Kalmak (Tozan Alkan) gibi yazılar bulunuyor. (HK)
* Yazar Kemal Anadol, derginin yayınlanmasından sonra şiirin Fahri Erdinç'e ait olduğunu açıkladı. Şiir Fahri Erdinç'in 1945 tarihli "Şen Olasın Halep Şehri" adlı kitabında yayınlanmıştı.
Fahri Erdinç kimdir?
1917'de Akhisar'da doğdu. Babası, Ankara kökenli Çandıroğulları ailesinden, öğretmen Halil Yaşar'dı. Annesi, Erdinç'i dünyaya getirdikten bir yıl sonra veremden öldü. Sonradan, bu kaybın, anasızlığın bilincine varmak, üvey analı kalabalık bir aile ortamında büyümek, çocukluk uykularının çoğunu alan tütüncülük çilesi ve giderek bir yıl da tenekeci çıraklığı, ilkokul öğrencisi Erdinç'i vaktinden önce olgunlaştırdı ve yaşamı daha yakından tanımasına yol açtı.
1930'da Balıkesir Öğretmen Okuluna girdi. 1936-37 ders- yılında Afyon'un Sandıklı ilçesinin Ürküt köyünde öğretmenli-ğe başladı. Buradaki üç çalışma yılı, mesleksel uğraşların dışında, köyü kasıp kavuran bir gerici hocayla savaşım içinde geçti.
Erdinç, 1938-39 ders yılında baba mesleğini bırakarak, sınavını kazandığı Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü'nde öğrenci oldu. Bu bölümde öğretim üyesi olan Sabahattin Ali ile tanıştı. Aynı yıl yazmaya başladığı ilk öykülerinde, onun öğütlerinden çok yararlandı.
Erdinç, Konservatuvardaki katı yönetime ve bazı ayrıcalıklara itirazları yüzünden, biraz da geçim sıkıntılarının zorla-masıyla, öğrenimini bırakmak zorunda kaldı. Yeniden mesleğine döndü. Ama arada yedek subaylığını yaptıktan sonra, 1943'te mesleğinden tamamen ayrıldı. Bir süre yapı yerlerinde (taşeron kâtibi ve puvantör olarak) çalıştı.
Böylece, daha ilk yazı denemelerinde toplumun tabanındaki insanların yazgısını konu edinen Erdinç, onları köyde, kışlada ve kentte, iş yaşamında yakından tanımış oluyor, gözlem ve izlenimlerini arttırıyordu.
1946'da Ankara'da bir yapı yerinden, sınavını kazandığı devlet radyosuna geçti. Temsil kolunda üç yıl çalıştı. Bu arada Şen Olasın Halep Şehri (İstanbul-1945) adlı şiir kitabın-dan sonra Ankara'da "Seçilmiş Hikâyeler Dergisi" (1948, sayı 8) onun öyküleriyle özel sayı çıkardı.
Başkentte ilerici sanatçıların çevresinde görünmesiyle, bazı dergilerde yayınladığı öyküleriyle zama-nın tutucu-gerici çevrelerinin dikkatini çeken Erdinç, 1947'de kendisini devlet başkanına dille hakaret etmiş durumuna düşü-ren bir çatışma yüzünden tutuklandı ve aklanmayla sonuçlanan yargılaması boyunca (birkaç ay) cezaevinde kaldı. Ankara cezaevinde yazgılarını konu edindiği insanların kimilerini daha yakından tanıma fırsatını buldu. Bazı komünistlerle de ilkönce burada ilişki kurdu.
Cezaevinden çıktıktan sonra da Erdinç dirlik bulamadı. Uyumsuz bir aile yaşamı da bunalımını arttırıyordu. Bu bunaltılar içinde bocalarken, 1948'de çok sevdiği Sabahattin Ali'nin Bulgaristan sınırında öldürülmesi Erdinç'i büyük acılara boğdu. Bu acı olay bir yandan da onu esinledi. Kısa bir süre sonra, 1949 Eylül'ünde, Erdinç, iki arkadaşıyla (Ziya Yamaç ve Tuğrul Deliorman) birlikte, gizlice Bulgaristan'a geçti.
Bulgaristan'da Erdinç ve arkadaşlarına politik göçmen olarak sığınma hakkı verildi (1949 Ekim). Böylece, onun, yurt dışında ölümüne kadar sürecek olan göçmenlik dönemi başladı.
Erdinç, dil öğrendiği sürece "Jdanov, 9" üniversal mağazasında veznedar olarak çalıştı (1950-51). Bir yandan Marksist derneğe ve bir yıllık parti gece okuluna devam etti. Türkçe popüler-politik yayımlar redaktörü olarak BKP Yayınevi'nde (1953-58) görev aldı.
1957'de illegal Türkiye Komünist Partisi'nin "Dış-Büro"suyla ilişki kurabildi. Partide aktif çalışmaya katılmak üzere 1958 Mart'ında Bulgaristan'dan ayrıldı. 20 Mart 1958'de TKP üyeliğine alındı.
Böylece başlayan yurtdışı illegal parti çalışması 13 yıl sürdü. 1969'da bir kalp krizi geçiren Erdinç, aktif faaliyetlerden çekilme zorunluğuyla, 1971 yılı başında yeniden Bulgaristan'a dönüp yerleşti. Parti çalışmasına katkısını buradan sürdürmeye başladı.
Erdinç, yazınsal çalışmasına yetecek ölçüde Bulgarca, pratik olarak da Almanca ve Rusça öğrendi. 1965'te Bulgaristan vatandaşı, 1973'te Bulgaristan Yazarlar Birliği üyesi oldu.
Yurt dışına çıkışından 1969'a kadar, yapıtları kendi ülkesinde okura ulaşamadı. 1970'li yıllarda Türkiye'deki dergilerin şiir ve öykülerine yer vermesiyle yeniden okur önüne çıktı. Bu yıllardan ölümüne değin kimi yapıtları kitap olarak da yayınlanma fırsatı buldu. Ama bu girişimler süreklilik göstermediği gibi, son yirmi yılda yine kesintiye uğradı.
Fahri Erdinç, 1986'da (11 Kasım) Sofya'da öldü.
Başlıca yapıtları: Şen Olasın Halep Şehri (şiir, 1945), İşte Böyle (şiir, 1956), Akrepler (öykü, 1952), Âsi (öykü, 1955), Memleketimi Anlatıyorum (öykü, 1960), Diriler Mezarlığı (öykü, 1964), Canlı Barikat (öykü, 1973), Alinin Biri (roman, 1958), Acı Lokma (roman, 1961), Kore Nire (roman, 1966), Kardeş Evi (roman, 1979), Göç (piyes, 1952), Türkiye'de Çocuklar (inceleme, 1951), Kalkın Nâzım'a Gidelim (anı, 1987). (Kaynak: Yordam Kitap)