Türk edebiyatının öncü kadın yazarlarından Halide Edib Adıvar, ölümünün 50. yılında Can Yayınları ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ortaklığında gerçekleşen sempozyumda anıldı.
Dün üniversitenin Fındıklı Kampüsü'nde tüm gün süren programda, üretken kalemiyle yaşadığı çağın gerçekçi portrelerini çizen Halide Edib ve eserleri çeşitli açılardan üç ana oturumla ele alındı.
Halide Edib ve Sinekli Bakkal
İkinci oturuma başkanlık eden Can Yayınları Yayın Yönetmeni Sırma Köksal, Halide Edib'in önemini “ayağına gidilmesi gereken bir yazar” olarak özetledi.
Bu oturumun konuşmacılarından Abdullah Uçman, yazarın ünlü kitabı Sinekli Bakkal üzerinden dönemin siyasi ve sosyal meselelerine değindi. Hem Ahmet Hamdi Tanpınar'ın değerlendirmelerine hem de Berna Moran'ın incelemelerine başvuran Uçman'a göre; bu kitap üzerinden “kadının, artık Osmanlı toplumundan kalan konumunun değiştiğini” hatta “gelecekte bir gün kadının da meslek sahibi olabileceğini” okuyabiliriz dedi. Sinekli Bakkal'ı birçok farklı açıdan inceleyen Uçman, Rabia karakteri aracılığıyla Halide Edib'in karakterleri üzerinden duygusal boyutuna ek olarak fikirsel boyutuna da ulaşabileceğimizi belirtti.
Handan İnci Sinekli Bakkal'ın layık görüldüğü dönemin CHP Sanat Mukafatı ödülüne, yeni kurulan pozitivist bir devrin mistik bir romanı olarak Cumhuriyet'in kendine has edebiyatını üretip üretemediği tartışmasını sundu. İnci'ye göre; Sinekli Bakkal, gerek karakterleri gerekse yazıldığı fiziksel ve toplumsal şartlar açısından CHP Mukafatı'nı almasıyla oldukça ilginç. Handan İnci, “devrimci değil, evrimci” olduğu gerekçesiyle kitabın dönemin sol görüşlüleri tarafından bile sıcak karşılanmadığını söyledi. Diğer bir eleştiri ise “Batılıların Şark zevkini okşayıcı ve oryantalist” bulunduğu üzerinden olmuş.
Tülin Ural ise, Sinekli Bakkal'daki yabancı ile evlilik teması üzerinden dönemin edebiyattaki kadın profiline değindi. Ural'a göre; bu eserde karşılaştığımız kadının kendi parasını kazanması ve kocaya mutlak itaatin gösterilmemesi aktif-pasif kadın karakter ayrımına oldukça ilginç ve yenilikçi bir cevap olarak görülebilir.
Kadın tarihi yazarı olarak Halide Edib
Üçüncü oturuma başkanlık eden Hülya Argunşah, yazarın ikinci eşi Adnan Adıvar ve onun siyasi figür olarak çok güçlü bir eş olması karşısında Halide Edib'in yazarlık kimliğinin “varoluşsal bir gereksinim” olduğunu belirtti. Halide Edib'in yabancı yayınlardaki yazılarına atıfta bulunan Argunşah, yazarı tüm eleştirel bakış açısına rağmen “Türk Devrimi'nin bir nevi kültür elçisi” olarak tanımladı. Mustafa Kemal'in otoriter karakterine getirdiği eleştirel yöntemle Halide Edib'in özgürlük mücadelesinin bütünselliğine yaptığı vurgunun altı çizildi.
Hülya Adak ise, yazarın henüz Türkçe'ye çevrilmemiş eseri Inside India üzerinden “karizmatik lider” kavramına getirdiği eleştiriler ve sınıflandırmalara değindi. O güne dek eşi görülmemiş bir kadın tarihi yazarı olarak nitelendirdiği Halide Edib'in Gandhi'yi anlatırken Ganghi'nin eşine de verdiği önemin altını çizdi.
Otobiyografileri üzerinden yeni bir Halide Edib okuması yapan Nazan Aksoy ise yazarın çok eşliliğe karşı sert tavrını ve yazarın da sık sık vurguladığı Türk Modernleşmesi'nin ikircikli yönlerine değindi. Aksoy'a göre; Halide Edip, otobiyografilerinde özel hayatından kamusal hayatındaki varlığına geçiş yaptıktan sonra özel hayatından hemen hemen hiç bahsetmemiştir, hatta yazar, “kadın kimliğine dair görüşlerini roman karakterlerine bırakmıştır.”
Sempozyumun son konuşmacısı gazeteci yazar İpek Çalışlar idi. Aslında son biyografi kitabı Halide Edib (2010)'i anlatması beklenen yazar, kitabın özelinden bahsetmek yerine bu sempozyumun ne derece önemli olduğunu vurgulayarak “kitabımdan önce bu sempozyum düzenlenmiş olsaydı, ne kadar farklı yönden faydalanmış olurdum” dedi. İçinde Kürt kimliğini de barındıran çok yönlü bir kadın kimliğinin örneği olarak bahsettiği Halide Edib Adıvar özelinde bir kez daha otobiyografilerin ne derece önemli olduğunu vurgulayarak konuşmasını bitirdi.
Kapanış konuşmasını gerçekleştireceği duyurulan Selim İleri'nin katılamadığı sempozyum, açılış konuşmasında da yer alan Halide Edib'in torunu Ömer Sayar'ın bizzat yazarın ikinci eşi Adnan Adıvar'ın ağzından anlattığı “gönüllü sürgün” hikayesiyle tamamlanmış oldu. (PÇ/ÇT)