Sendika şubeleri birlik kararını açıkladıkları ortak deklarasyonda, Türk-İş ve Emek Platformu'nun üst yönetimine saldırılara karşı sınıfı birleştirme, aksi halde görevlerini bırakma çağrısı yaptı.
Sendika şubeleri ayrıca Mart ayı içerisinde "Sendikal Hareket Nereye Gidiyor?" başlıklı bir konferans düzenlemeye hazırlanıyor.
Türk-İş'e bağlı 17 sendika şubesi tarafından açıklanan ortak deklarasyonun tam metni şöyle:
"Emek Platformu, kazanılmış haklara yönelik saldırılar ve SSK hastanelerinin devri konusunda hükümeti uyarmak amacıyla üretimden gelen gücün kullanılacağını daha önce yapılan açıklamayla kamuoyuna duyurmuştu. Ve bu eylemlerin hazırlığı temelinde diğer illerde olduğu gibi İstanbul'da da bölge toplantıları yapıldı. Bu bölge toplantılarında amaç işçilerin genel uyarı eylemine hazırlanmalarıydı. Fakat bu toplantılar amacına uygun olarak gerçekleştirilmedi. Konfederasyon yöneticilerimiz toplantının sonucunu beklemeden salonu terk ettiler.
Hazırlık yapılmadan eylem yapılmasına son verilmeli
Eylem şekli süreç içinde içi boşaltılarak basın açıklamasına dönüştürüldü. Emek Platformu kendisi karar almasına rağmen eylemin inisiyatifini şubelere bırakacağını söyleyerek daha önce almış olduğu iktidarı uyarı eyleminin sorumluluğundan vazgeçmek istedi. Bizler artık sendikalarımızın gücüne, üyelerimizin hazırlığına bakılmaksızın, kameralar karşısında ciddi eylem kararlarının açıklandığı sendikacılık anlayışına son verilmesini istiyoruz.
Alınan kararların üyelerimize doğru bir şekilde duyurulması ve gerekli hazırlığın yapılması için eylemin zamanının doğru belirlenmesi, hazırlık materyallerinin ciddiyetle ele alındığı eylemler yapılmasını istiyoruz. Sendika aidatlarımızın bu faaliyetlere harcanmasını talep ediyoruz.
İşçilerin sesine kulak verilmelidir
Bugüne kadar tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sermayenin işçi sınıfına yönelik saldırıları artarak devam ediyor. Son bir yılda birçok hakkımızı kaybettik. En son SSK'ların devrine hayır demek için Ankara'daydık. Bu miting de konfederasyonumuz Türk-İş de dahil olmak üzere Emek Platformu bileşenleri SSK'ların devri konusunda üretimden gelen gücün örgütleneceğini, buna izin verilmeyeceğini kamuoyuna açıkladılar.
Fakat SSK'ların devri Meclis'te görüşülürken ve bugün devir işleri yapılırken hiçbir şey yapılmadı. Bu tutumlar başta üyelerimiz olmak üzere kamuoyunda sendikalara duyulan güvensizliği daha da artırmaktadır.
Taşeronluk, sosyal hak gaspları, özelleştirmeler sonucunda kitlesel işten çıkartmalar, örgütlenmenin önünde dikilen devasa sorunlar yakıcı olarak mücadeleyi önümüze koymaktadır. Ama sendika yöneticilerimiz, sadece miting alanlarında iddialı konuşmalar yapan fakat sorunları işyerinde işçilerle kol kola girerek değil, Meclis koridorlarında bakanlar ve bürokratlarla 'görüşmeler' yoluyla çözüm yoluna gitmektedirler.
SEKA işçisi bizlere nasıl mücadele edileceğini en güzel bir şekilde göstermektedir. Talebimiz sendika genel merkez ve konfederasyon yöneticilerimizin işçilerin sesine kulak vererek bu mücadeleye öncülük etmeleridir.
Genel merkezlerimiz ve konfederasyonumuz bizleri ulusal düzeyde temsil etmektedirler ve kamuoyu önünde kurumlar olarak yıpratmakta ya da olumlu tepki almaktadırlar. Ne yazık ki uzun zamandır ne yapılan eylemler ne de yaşadığımız sorunlar çerçevesinde kararlı ve güven veren adımlar atılmamıştır. Bu da yıpratıcı ve olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Hükümetle uzlaşarak var olan örgütlülüğümüzü koruyamayacağımız açıktır. Genel merkez ve konfederasyon yöneticilerimiz bu mücadelenin örgütlenmesine öncülük etmemektedir.
Neyi bekliyoruz, kimi bekliyoruz?
İçinde bulunduğumuz platformlarda yöneticilerimize eleştiri yönelttiğimizde her zaman, "Bizi beklemek zorunda değilsiniz, siz ne yapıyorsunuz, genel merkezleriniz ne yapıyor" gibi karşı eleştiriler getirilmektedir. Güçlerimiz oranında sorunları çözmeye çalışan bizleriz. Ama sınıfımıza yönelik genel saldırılarda tüm çalışanlara öncülük etmesi gereken kurumlarımız bu sorumluluklarını yerine getirmek yükümlülüğünü üyelerin omuzlarına yükleyemez. Aksi takdirde varlıkları tartışma konusu olur.
Bugün gelinen noktada ortaya çıkan tablo, "Varlıkları ya da yoklukları belli olmayan"bir tablodur. Biz bu tabloyu kabullenmiyoruz ve artık beklemeyeceğiz.
Ya gereğini yapın ya da bu işi bırakın
Evet bizler bugün genel merkez ve konfederasyonlar düzeyinde hakim olan sendikal anlayışla kazanım elde edilemeyeceğini düşünüyoruz. Sorun sendikalarda, üst kuruluşlarımızda yani örgütlülüklerimizde değil, anlayışlardadır. Yani Türk-İş'te değil yönetim anlayışındadır. Ama ne yazık ki bu durum kamuoyunda sendikal anlayışı eleştirmek şeklinde değil, sendikalarımızı yıpratmak için kullanılmaktadır.
Yıllardır hükümetler eleştirilmekte, acil eylem planları çıkarılmakta ama örgütlülüklerimizin sağlamlaştırılması ve mücadelede kalıcı başarılar elde edilmesi amacıyla hiçbir şey yapılmamaktadır. Sorun sermayede ya da onun hükümetlerinde değildir. Bugüne kadar gelen hiçbir hükümet işçi sınıfından yana uygulamalara imza atmamıştır ve bunu bekleyemeyiz.
Haklarımızı ancak mücadele ederek alabiliriz. Bizce sorun örgütlülüklerimizde var olan ve işyerlerimize kadar inmiş olan sendikal anlayış ve tarz sorunudur. Bu anlayış tartışmaya açılmadığı ve mücadeleci bir sendikal anlayış temelinde örgütlülüklerimiz yeniden yapılandırılmadığı takdirde sermayenin ve hükümetlerin saldırılarını püskürtmemiz imkânsızdır.
Bugüne kadar hep bu temelde mücadeleye sürüklendik ve el yordamı ile kazanımlar elde etmeye çalıştık. Artık planlı, örgütlü ve üyelerimizin bu mücadeleye aktif katılımının sağlandığı mücadelelere öncülük etmek tarihsel sorumluluğumuzdur. Biz adı geçen şubeler bundan sonra gücümüz oranında bu temelde hareket edeceğimizi ve işçilerle birleşen, işyerlerine dayanan mücadeleci sendikacılar olarak üzerimize düşeni yapacağımızı ilan ediyoruz.
Genel merkezlere, Türk-İş yönetimine ve Emek Platformu yönetimine de sesleniyoruz: Ya işçi, emekçi hareketinin birleşmesi ve saldırıları püskürtmesi için üzerinize düşeni yapın ya da bu işi bırakın. Bu onurlu görevi üstlenecek arkadaşlarımız vardır ve onlar üzerlerine düşeni yapmaya hazırdır.
Birleşmekten ve mücadeleden yana olan herkese çağrımızdır.
Biz aşağıda imzası bulunan sendikacılar olarak:
*İşyerine dayanan bir örgütlenmeyi güçlendirmek,
*Hiçbir gerekçenin ortak taleplerimiz için birleşme ve mücadele etme anlayışının önüne geçmesine izin vermemek,
*Söylediğini yapan bir sendikacılık anlayışla hareket etmek,
*Etkili, güçlü, kitlesel eylemler örgütlemek için birlikte hareket edeceğiz.
Bu temelde mart ayı içinde, "Sendikal Hareket Nereye Gidiyor?" başlığıyla konferans düzenleyeceğiz. Konferansın yeri, saati ve tarihi daha sonra açıklanacaktır.
Gidişatımızdan rahatsız olan ve bir şey yapmalı diyen tüm mücadeleci kişi ve kurumları konferansa ve birleşik mücadelenin güçlenmesi için adım atmaya, bizlere katılmaya, destek vermeye çağırıyoruz.
Taleplerine sahip çıkan ve birleşmiş işçi ve emekçi sınıfları, sendikalarını hiçbir güç yenemez!
Özgücümüze ve örgütlülüğümüze güvenelim!"
*Haber-İş İstanbul 1 No'lu Şube
*Yol-İş İstanbul 1 No'lu Şube
*Tez Koop-İş İstanbul 1 No'lu Şube
*Yol-İş İstanbul 2 No'lu Şube
*Tez Koop-İş İstanbul 2 No'lu Şube
*TEKSİF Bakırköy Şubesi
*Belediye-İş İstanbul 1 No'lu Şube
*Belediye-İş İstanbul 2 No'lu Şube
*Belediye-İş İstanbul 3 No'lu Şube
*Belediye-İş İETT Şubesi
*Belediye-İş Beyoğlu Şubesi
*Kristal-İş İstanbul Şubesi
*Petrol-İş İstanbul 1 No'lu Şube
*TÜMTİS İstanbul Şubesi
*Harb-İş İstanbul Şubesi
*Liman-İş İstanbul Şubesi
*Deri-İş Tuzla Şubesi