Gazze'de bulunan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) Siyasi Büro Üyesi Cemil Mecdelavi, İsrail'in Gazze'den çekilme planı için, "dar ağacı" benzetmesini yapıyor. Bu çekilmede yıllardır süren Filistin intifadasının önemli bir payı olduğuna da dikkat çeken Mecdelavi, "Ancak İsrail, bu çekilmeyi tersine çevirip intifadayı darağacına asmak istiyor" diyor.
İntifada'nın 5. yıldönümü olan 27 Eylül'de Filistin'de neler yapıldı?
Konferanslardan halk kutlamalarına kadar çok sayıda etkinlik yaparak, 5. yılında İntifada'nın kazanımlarını değerlendirdik. Ve bu etkinlikleri işgal edilen bütün topraklarda, Gazze ve Batı Şeria'da yaptık. Bugün bizim için, Gazze hâlâ işgal altında. Çünkü işgal güçleri, denizden ve havadan, ayrıca sınır girişlerinden, bütün Gazze'yi denetliyorlar.
İsrail'in Gazze'den çekilmesinin ardından Filistinliler açısından değişen bir şey oldu mu? Gazze'den çekilme adı altında devreye sokulan plan, Filistin'de nasıl karşılandı?
Gerçekleri konuşmak istiyorsak, İsrail güçleri çekildikten sonra, bazı değişiklikler yaşandı. Çünkü kontrol noktaları kaldırıldı. Bu kontrol noktaları Gazze'nin içini üçe ayırıp, insanların ve araçların serbest dolaşmalarını engelliyordu. Ayrıca yerleşim bölgelerini, Gazze ve Filistinliler aralarındaki bağlantı yollarını, yaşam bölgelerini birbirinden ayırıyordu. Ve o yerleşim bölgelerine yaklaşan bütün canlılar öldürülüyordu, çünkü oradaki keskin nişancılar 24 saat bekliyorlardı. Yani Filistinliler bunlar kaldırıldıktan sonra bazı değişiklik yaşadılar. Ancak köklü bir değişiklik olmadı.
Çünkü, şimdi sizinle konuştuğumuz şu saate kadar, İsrail sahil güvenlik botları, Gazze denizini kontrol ediyor, İsrail jetleri Gazze semalarında sabahtan akşama kadara aralıksız uçuyor. Ve özellikle F-16 bombardıman uçakları, casus uçakları ve Amerikan Apache'leri sortilere devam ediyor. Gazze'nin bütün giriş ve çıkış sınırları tamamen kapalı. Özellikle Refah ve Erez sınır kapıları kapalı. Bu şekilde, Gazze, İsrail denetiminde büyük bir hapishaneye çevrildi.
Ancak bütün bunlar yine de bir gerçekten bahsetmemizi engellemiyor. Yani, İsrail askerlerinin, işgal güçlerinin Gazze'den çekilmesi büyük ve önemli bir olay. Bunu da Filistin direnişinde bir dönüm noktası olarak değerlendirebiliriz. Batı Şeria'daki yerleşimcilerin gidebileceğinin işaretidir bu. Ve bu tarihi direnişimizin içinde oldukça anlamlıdır. Ayrıca Siyonizmin, "Filistin Allah tarafından vaat edilmiş topraklardır" propagandasının da iflasıdır. Artık herkes, Filistin topraklarının Allah tarafından vaat edilen topraklar olmadığını kabul etmelidir. Gazze'den çekilme planı bunun kanıtıdır.
"İşgal bizim için kader değil"
Dediklerinizden çıkardığımız şu: Gazze Planı, Filistin'i devletsizleştirme, Gazze'yi de büyük bir cezaevine çevirme planı...
Şaron'un istediği zaten buydu ve bunu açık bir şekilde dile getirdiler. Tek taraflı çekilme, bu konuda gelebilecek başka önerilerin ve uluslararası baskının önünü kesme amacı da taşıyor. Aynı zamanda dikkatler Gazze'ye çevrilirken, Batı Şeria'da yeni yerleşim yerleri açıldı. Bugün Batı Şeria'nın yüzde 50'sinde Yahudi yerleşim yerleri bulunuyor. Ayrıca Kudüs'le ilgili herhangi bir bilimsel ya da dini müzakere veya tartışmanın önünü kapadı. Ve en önemlisi, Filistin dışında yaşayan mültecilerin dönüş hakkının tartışmasını dahi yapmadılar. Şaron bunu daha önce defalarca dile getirdi ve iktidara geldiğinde planı devreye koydu.
Biz Filistinliler olarak İsrail'in baskısını ve hegemonyasını kader olarak görmüyoruz. İsrail'in ve emperyalizmin bölgedeki dayatmak istediklerinin gerçekleşmeyeceği kanaatindeyiz. Haklı olduğumuzu biliyoruz ve bir gün bu işgale son vereceğimize inanıyoruz. Sonunda da bağımsız demokratik bir Filistin kuracağız. Ve onun başkenti de Kudüs olacaktır. Bu bütün özgür halkların ulaşmak istediği bir sonuçtur.
Şaron'un planını incelerken son derece dikkatliyiz. Onlar intifadayı başarısızlığa sürüklemek istiyor. Şaron'un seçim propagandası bile intifadayı 100 gün içinde bitirmekti. Ama onun yüz günü, 4,5 sene sürdü. Bu yüzden alternatif bir plan sundu; yani tek taraflı çekilme planını. Ve Filistin yönetimini, İsrail yönetimi ne verirse kabul edecek duruma getirdi. Ancak, Filistin'deki bütün ulusal ve devrimci örgütler, planın arkasındaki mantığı gayet iyi biliyor. Şunu da biliyoruz, Şaron, bu planı aynı zamanda direnişin indirdiği zorunlu darbelerden dolayı uyguluyor. Ve şimdi o bu planı bir darağacına çevirip intifadayı boğmak istiyor.
Bugün için intifada örgütleri açısından silahsızlandırılma tehlikesi var mı?
Aslında bu ilerideki planlarının parçası. Bu direniş, halkı savunmak için mutlaka ve mutlaka silah bulundurmak zorundadır. Filistin yönetimi, üzerinde yapılan baskılardan dolayı kimi zaman düşüncesiz adımlar atabiliyor. Bizce, hem direnişin silahı, hem de Filistin yönetimi anlaşarak, insanların ihtiyaçlarını karşılayacak bir yönetim biçimi bulabilirler. Çünkü hem yönetim hem direnişin silahı Filistinliler için çok önemli.
Ama burada karıştırmak istiyorlar. Yönetim, silahlı intifada örgütleriyle denetimsiz milislerin ve çeteleri aynı kefeye koyuyor. Ve bu çetelerin yönetimde bazı isimlerle ilişki içinde olduğunu da biliyoruz. Bu karıştırma sadece yönetim tarafından yapılmıyor. Ayrıca bazen direnişin bazı örgütleri bu olayları karıştırıyor. Örneğin son olaylarda Hamas bu hataya düştü.
Birkaç gün önceki olaylar hiçbir bahaneyle açıklanamaz. Ve Hamas'ın El Şat polis karakoluna saldırısını haklı çıkaramaz. Ve bu yaptıkları pervasızca ve Filistin direnişiyle bağdaşmayacak, yakışmayacak bir olaydır. Biz Filistin Halk Kurtuluş Cephesi olarak, Cebaliye kampındaki patlamalarıyla ilgili açıklamalarını yeterli bulmuyoruz ve İsrail tarafından ne füze, ne tank topunun gösteri yerlerine düşmediğinin kanaatindeyiz. Biz gerçekleri biliyoruz ve bu akşam (4 Ekim) içinde yer aldığımız örgütler arası uzlaşma komitesinde bu konuyu görüşeceğiz. Ve her zaman olduğu gibi Halk Cephesi olarak gerçekleri gün ışığı gibi halkımıza açıklayacağız ve bu konuda saklayacak bir şeyimiz yok.
"İttifak arayışları sürüyor"
Örgütünüzün, ocak ayında yapılacak meclis seçimlerinde yaklaşımı ne olacak?
Seçim programını halkımıza dağıttık. Yapmak istediklerimizi, yaptıklarımızı anlattık. Cephe olarak iç tüzüğümüze bağlılığımızdan, adaylarımızı nispi temsil yöntemiyle belirledik. Ve şu anda cephe olarak, ilerici, demokrat ve devrimci örgütlerle diyalog içerisindeyiz, kurumları bir araya getirmeye çalışıyoruz. Çünkü bu unsurlar eğer birleşmezse Filistin mozaiği mecliste ve belediyelerde temsil edilmemiş olacak.
Şu anda ufukta sol ya da devrimci örgütlerle somut bir diyalog var mı?
Biz bunu ümit ediyoruz, onun gerçekleştirilmesi için elimizden geleni yapıyoruz. Politikalardan taviz vermeden, ulusal, yurtsever, devrimci temelde bir araya gelebiliriz. Ondan sonra ortak bir siyasi program çizilir ve ona göre herkesin ağırlığına göre temsil edilir ve böylece seçime gidilir. (ÖR/TK)