Meclis'te vakıflar yasası görüşülürken, Başbakan Erdoğan'ın talimatıyla tasarının cemaat vakıflarının mal edinmesi ve ticaret yapmasını düzenleyen ikinci maddesine, "mütekabiliyet", yani "karşılıklılık" şartı eklendi. Buna gerekçe olarak da Batı Trakya'daki Türklere Yunanistan'ın getirdiği kısıtlamalar gösterildi.
|
Macar, Başbakan Erdoğan'ın azınlık vakıflarıyla ilgili "karşılıklılık arayacağına" dair sözleri içinse, "Ermeni, Yahudi, Süryani vakıflarında nasıl bir karşılıklılık arayacak? Bütün azınlık sorunları Yunanistan'a mı endeksli" diye soruyor.
Macar: Karşılıklılık değil, paralel yükümlülük
Ancak, Macar, Lozan'ın hiçbir yerinde "karşılıklılığın" geçmediğini, antlaşmanın bundan değil, Yunanistan ve Türkiye için bir "paralel yükümlülük"ten söz ettiğini anımsatıyor.
"Baskın Oran'ın da altını çizdiği gibi, Lozan Antlaşması'nda mütekabiliyet yoktur. 37-44. maddeler Türkiye'nin azınlıklarla ilgili yükümlülüklerini sayar; 45. madde de bütün bunların Yunanistan'daki Müslümanlar için de geçerli olduğunu söyler.
"Dolayısıyla, iki yabancı ülkenin arasındaki antlaşmaymış gibi bir karşılıklılıktan bahsedilemez. Oran'ın vurguladığı gibi, bu 45. madde, 'paralel yükümlülük' getirir. Türkiye yükümlü, Yunanistan da aynısını yapmakla yükümlü. Biri yapmazsa, öbürü de yapmaz, biri azınlıklarına eziyet ederse öbürü eder, gibi bir anlam yok."
"Azınlıkların haklarını ihlal etmek için karşılıklılık bahanesi bulundu"
Macar, "Karşılıklılık yabancıyla ilgili bir kavramdır" diyor, uluslararası hukukta iki ülke arasında, birbirlerinin vatandaşlarına yönelik uygulayabileceği bir yaptırım olduğunu söylüyor. "Örneğin Fransa sizin yurttaşlarınızdan vize talep ediyorsa, siz de Fransa yurttaşlarından vize talep edebilirsiniz."
Yunanistan'ın da Türkiye'nin de kendi yurttaşları olan azınlıklarının haklarını ihlal etmek için karşılıklılığı bir bahane olarak kullandığını söylüyor Macar. "İki ülkenin Dışişleri Bakanlıklarının azınlıklar konusunu anlayışı ve algılayışı bu."
Bu durumun devlet yöneticileri tarafından içselleştirilmesinin, ülke içinden gelen eleştirilerin de aynı şekilde geçiştirilmeye çalışılmasıyla sonuçlandığını söylüyor Macar.
"Türkiye'de insanlar 'azınlıklara niye böyle yapılıyor' dediğinde, yanıt 'Batı Trakya'dakilerin halini görmüyor musunuz' oldu. Sanki bu durum devletin hakları ihlal etmesini meşrulaştırıyormuş gibi..."
"Eşit yurttaşlık iddiasını ortadan kaldırıyor"
Macar, bu karşılıklılık bahanesine dayanan ayrımcılığın "Her iki ülkedeki entegrasyon projesi -yani farklı dinden, kültürden olanların eşit yurttaş olması- iddiasını ortadan kaldırdığını" söylüyor.
"Her iki ülkenin yurttaşları da, kendilerine yalnızca dinlerinden dolayı ayrımcılık yapıldığını gördüler. Bu ister istemez, bu ayrımcılığın yapılmasının gerekçesi olan "anavatan"a yaklaşmayı da mecbur kıldı. Kendi devletiniz sizin haklarınız korumadığı gibi ayrımcılık da yapıyor; haklarınızı hukuki zeminde de arayamıyorsunuz -Türkiye'de azınlıklara 'yabancı' diyen Yargıtay, Danıştay kararlarını anımsayın- geriye akraba devlete yanaşmaktan, desteğini orada aramaktan başka çare kalmıyor."
Ve bunun sonucu, ülkenin demokratikleşmesiyle ilgili bir iç sorunun uluslararası bir sorun haline gelmesi Macar'a göre. Ayrıca, "devletlerin kendi yurttaşlarının bir bölümüne uyguladıkları ayrımcı politikaların özrü haline de geliyor. Kısır döngü oluşuyor." (TK)