Kongra-Gel, ayrıca bu tarihlerde operasyon düzenlenmesi halinde "zorunlu olarak kendini savunma dışında herhangi bir silahlı eylem düzenlenmeyeceğini" duyurdu.
"Çözüm için olumlu hava oluştu"
Mezopotamya Haber Ajansı'ndan Devrim Arslan'ın haberine göre, örgüt, yazılı açıklama yaparak Başbakan Erdoğan'ın aydınlarla yaptığı görüşmeden sonra Diyarbakır'da verdiği mesajlara yanıt verdi.
Açıklamada, çatışmasız altı yıldan sonra yeniden başlayan çatışmalı sürecin gittikçe tırmanış gösterdiği ve bunun da Türkiye'de toplumsal bir gerilime yol açtığı ifade edildi.
"Toplumun en duyarlı kesimi olan bir grup aydın çevresinin barış girişimi başlatmasıyla birlikte Türkiye'de Kürt sorununun barışçıl çözümü için olumlu bir havanın yaratıldığı" kaydedilen açıklamada, aydınların Erdoğan ile gerçekleştirdiği görüşme ile Erdoğan'ın Diyarbakır'da yaptığı konuşmada Kürt sorununun demokratik cumhuriyet ekseninde çözüleceğinin beyan edildiği hatırlatıldı.
Açıklamada, "Ancak karşılıklı olarak güven artırıcı adımların atılmasıyla sürecin ilerletilmesi gerektiği" vurgulandı. "Bundan hareketle Kongra-Gel'in Türkiye'nin demokratik bütünlüğü ve sembollerine saygı temelinde barış ve demokratik çözüm için ortaya çıkan olanakların değerlendirilmesi gerektiğini düşündüğü" kaydedilen açıklamada, tüm sorumlu siyasi aktörlerin sorunu istismar konusu yapmadan çözüm yönünde hassas ve sorumlu davranmasının, sürecin özellikleri bakımından hayati öneme sahip olduğu ifade edildi.
"Katkı sunmaya hazırız"
Açıklamada, Kongra-Gel'in devlete karşı olmadığı, devleti demokratikleştirme ve demokratik devletle Türkiye'nin bütünlüğü çerçevesinde sorunun çözümünü hedefleyen bir siyasi anlayışı esas aldığı belirtilerek, şu mesajlar verildi:
"Şimdiye kadar Kürt sorunun çözümü ve barış ortamının sağlanması için çaba sarf eden başta aydınlar olmak üzere tüm kesimlerin çabalarını olumlu karşılıyoruz.
Ancak Türkiye'de bu çabaların daha da geliştirilmesi ve giderek tüm topluma mal edilmesi gerekmektedir. Bu konuda gelişecek olan çabalara ve atılacak olan adımlara kendi cephemizden sürecin ilerletilmesinde gereken katkıyı sunmaya hazır olduğumuzu belirtmek istiyoruz."
Savaş rantçıları var
"İki yüzyıllık, zaman zaman çatışmalı ve kırgınlık sürecinden gönüllü özgür birlik ve toplumsal uzlaşma sürecine geçmenin oldukça fedakarlık isteyen, zorlukları olan bir dönem olduğuna" vurgu yapılan açıklamada, "Yaşanan çatışmalı süreçten medet uman, kan ve gözyaşı üzerinden siyasi ve ekonomik rant elde eden birey ve kesimlerin varlığı bir realitedir. Bu kesimlerin provokatif söylem ve girişimleri karşısında daha cesaretli olmak kadar dikkatli olunması ve gerekli tedbirlerin alınması, sürecin ilerletilmesinde diğer önemli bir konu olmaktadır" denildi.
Açıklamada, "Özgürlük Hareketi olarak Türkiye'nin birliği içinde bir çözümden yanayız" denilerek, Kürt halkının Türkiye'de demokratik birliği sağlayarak Ortadoğu'nun demokratikleşmesinde de rol oynayacak ciddi bir demokratik potansiyele sahip olduğunun altını çizdi.
Açıklamada, Kürt sorunun çözümünde yakalanan anın değerini bilerek sorumlu hareket etmenin halkların her türlü önyargıdan uzaklaşmış, kardeşlik, barış ve demokratik birlik içinde özgür bir yaşam kurmaları yönündeki çabalarına güç kazandıracağı kaydedildi.
Kongra-Gel'in sorumlu güçlerden böyle bir beklenti içinde olduğunun bilinciyle hareket edeceğinin dile getirildiği açıklamada, Türkiye hükümeti ve devlet kurumlarının da sorumlu davranarak kamuoyunun bu yönlü beklentilerine karşılık olumlu cevap vermesi istendi. Ayrıca bu sürecin sonunda sorumluluk bilinciyle konunun yeniden değerlendirileceği de belirtildi.
"Güven artırıcı adımlar atılmalı"
Daha önce de devlet yetkilileri tarafından sorunu tanımlamaya dönük ifadeler kullanılmış olmasına rağmen pratik politikada hiçbir ciddi adım atılmadığının savunulduğu açıklamada, "Tam tersi pratikler yaşanmış, sorun daha da ağırlaştırılmıştır. Bu durum toplumda devlet ve hükümetlerin konuya ilişkin yaptıkları açıklamalar karşısında ciddi bir güvensizliğe yol açmıştır. Halkımızda bunun ağır izlerini görmek mümkündür. Ancak bu henüz geri döndürülemez konuma gelmemiştir. Bu olgu sözlerden daha fazla güven arttırıcı somut adımların atılması gerektiğine işaret etmektedir" denildi.
"HPG olumlu yanıt verecek"
Açıklama şöyle devam etti: "Sorunun çözümü yönünde çaba geliştiren kesimlerin pratik adım atılmasının koşullarını yaratmak ve böylece hangi çerçevede bir çözümün geliştirilmek istendiğini veya istenilip istenilmediğini anlamak için böyle bir sürecin geliştirilmesi gerektiğini önemli görüyoruz. Biz Kürt tarafı olarak gerçekçi bir barış ve demokratik çözüm için inanarak mücadele yürütüyoruz. Karşı tarafın samimi ve çözümleyici anlayışının bizim tarafımızdan görülmesi büyük bir önem arz etmektedir."
Bir tarafın tasfiye edilmesini hedefleyen konseptlerin olmadığı, gerçekçi çözüm içeren siyasi tutumları her bakımdan karşılıksız bırakılmayacağının belirtildiği açıklamada, gerçekleştirilen görüşmeler sonucunda HPG'nin çağrıya olumlu yanıt vereceği ve uyacağı kaydedildi.
Öcalan'a katkı olanağı yaratılsın
Ortamın yumuşatılması ve çözümleyici zeminin olgunlaştırılması için herkesin üzerine düşeni yapmasının önemli olduğuna işaret edilen açıklamada, kendi beklentilerinin başında İmralı'da tutuklu olan Abdullah Öcalan'ın koşullarının düzeltilmesi ve Öcalan'ın barış sürecine katkı sunma olanaklarının yaratılması istendi.
Gerginliği tırmandıran askeri operasyonların durmasının da talep edildiği açıklamada, Kürt halkının taleplerinin demokratik eylem yöntemleriyle ortaya koymasına karşı baskıcı uygulamaların kaldırılması ve demokratikleşme sürecinden taviz verilmemesi, uzun süren çözümsüzlük ve çatışmalı yıllar içinde oluşmuş güvensizlikleri aşmayı beraberinde getireceği ifade edildi.
Birlik ruhuyla herkes üzerine düşeni yapmalı
Açıklamada "gelinen aşamada herkesin Kürt sorunu olarak tanımladığı Türkiye'nin kanayan yarası olan sorunu çözmek amacıyla diyalog sürecinin başlatılması için gerekli ortamın ve mekanizmaların yaratılarak devreye konulmasının kalıcı çözümün gelişmesi açısından yerine getirilmesi gereken bir görev olduğu" belirtildi. Türk-Kürt tüm Türkiye toplumunun çatışmalı süreç içinde heba olan enerjisinin biran önce demokratikleşmede, ekonomik olarak kalkınmada ve biriken birçok sosyal sorunun çözülmesinde barış, birlik ve toplumsal dayanışma ruhuyla herkesin üzerine düşeni yapması ertelenemez hayati bir görev durumunda olduğu kaydedildi.
Kürt tarafı olarak somut ve cesaretli adımlar atıldığı da belirtilen açıklamada, "1993, 1995 ve 1998 yıllarında tek taraflı ateşkesler ilan ettik. Ancak Türk devleti ve hükümetleri tarafından şimdiye kadar buna doğru bir karşılık verilmedi. İmha ve inkar siyasetinde ısrar edildi" denildi.
"Adımlar karşılık bulmadı"
Abdullah Öcalan'ın ağır tecrit koşullarında Kürt sorununun çözümü ve Türkiye'de barışın sağlanması için önemli adımlar attığının da savunulduğu açıklamada, şiddetli bir Kürt-Türk çatışmasının yaşanmaması, Kürt sorununun uluslararası ve bölgesel güçlerin çıkarlarına konu edilememesinin de Öcalan'ın Demokratik Cumhuriyet ekseninde sorunun demokratik barışçıl çözümündeki ısrarlı tutumunun bir sonucu olduğu belirtildi.
Hareketin bu temeldeki perspektifle stratejik değişiklik yaparak silahlı mücadeleyi tümden bıraktığı ve silahı sadece meşru savunma çerçevesinde kullanmayı kabul ederek mücadelesini siyasal, demokratik yöntemlerle sürdürme kararı almış olduğu da hatırlatıldı.
Öcalan'ın geçmişte güçlerini önemli oranda Türkiye sınırları dışına çıkardığı da belirtilen açıklamada, Türkiye'ye gönderilen iki ayrı barış grubunun devlet ve hükümetler tarafından karşılık bulamadıkları hatırlatıldı.
Açıklamada, "Hatta kamuoyu aynı doğrultuda yönlendirilerek 'terörizmle mücadele' adı altında uluslararası güçler de bu politikaya ortak edilmek istendi" dendi. (EÖ)