Çizim: Zeynep Özatalay
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), tutuklamanın makul bir şüpheye dayanıp dayanmadığını araştırır. Kavala davasında AİHM, tutuklamanın makul bir şüpheye dayanmadığını saptamış, tutuklamanın başvurucuyu susturmak amacını taşıdığı sonucuna varmıştır. Kavala davasıyla karar iyi niyetle uygulanmalı ve Osman Kavala derhal tahliye edilmelidir.”
Bu sözler Türkiye’nin AİHM eski yargıçlarından Rıza Türmen’e ait. İnsan hakları savunucusu ve iş insanı Osman Kavala’nın tutuklu yargılandığı davada AİHM kararına rağmen kararın kesinleşmemesi gerekçesiyle ikinci kez tahliye edilmemesini değerlendiren Türmen, Türkiye’nin AİHM kararını uygulamaması üzerine görüşlerini paylaştı.
TIKLAYIN - Gezi Davasında Osman Kavala'nın Tutukluluğuna Devam Kararı
TIKLAYIN - "AİHM Kararı Kesinleşmeden Osman Kavala'yı Mahkum Etmek İstiyorlar"
Sürece ilişkin bilgilendirme yapan Türmen, şunları söyledi:
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Kavala / Türkiye davasında verdiği 10 Aralık 2019 tarihli kararında, Sözleşme'nin 5/1 (tutuklamanın makul şüpheye dayanması) ve 18 (sözleşmedeki haklara getirilen sınırlamaların amaçları dışında kullanılamayacağı) maddelerinin ihlal edildiği sonucuna vardıktan sonra, 46. Madde (kararların bağlayıcılığı ve uygulanması) altında şu görüşe yer vermiştir:
"Sözleşme'nin 46/1 maddesi gereğince, AİHM kararları devletler bakımından bağlayıcı ve uygulaması zorunludur. Kavala kararında, AİHM kararın nasıl uygulanacağını açıkça belirtmiştir: Osman Kavala derhal serbest bırakılmalıdır.
"Anayasa'nın 90/5 maddesi, AİHM kararlarına Türk yasalarına göre öncelik verilmesini öngörerek, Sözleşme'yi Türk hukuk sisteminin bir parçası haline getirmiştir. Bu nedenle AİHM kararlarının uygulanmaması, Anayasa'ya da aykırılık oluşturur.
"Burada sorun, Kavala davasında AİHM, İkinci Dairesi'nin verdiği karar henüz kesinleşmediğinden, "derhal tahliye" talebinin karar kesinleşmeden geçerli olup olmadığıdır. Sözleşme'ye göre AİHM'in Daire Kararları üç yoldan kesinleşir:
"Bundan da anlaşılacağı gibi, her üç yol da zaman isteyen prosedürlerdir. İkinci Daire yargıçlarının, kararın kesinleşmediğinin, kararın hangi yollardan kesinleşeceğinin bilincinde oldukları kuşkusuzdur. Buna rağmen, Kavala'nın derhal tahliyesine hükmetmeleri özel bir anlam taşımaktadır.
"Kararın kesinleşmemiş olmasına rağmen, başvurucunun derhal tahliyesinin öngörülmesi, 5/1 ve 18. maddelerin ihlaline yol açan nedenlerden kaynaklanmaktadır.
"AİHM'in 5/1 ve 18 . madde incelemelerini, birbirine bağlı iki aşamalı bir süreç olarak görmek gerekir. Zaten 18. Madde tek başına uygulanamaz. Ancak başka bir madde ile birlikte uygulanır.
"Birinci aşamada, yani 5/1 incelemesinde, AİHM, tutuklamanın makul bir şüpheye dayanıp dayanmadığını araştırır. Kavala davasında AİHM, tutuklamanın makul bir şüpheye dayanmadığını saptamıştır. İkinci aşamada, yani 18. Madde incelemesinde, AİHM tutuklamanın gerçek amacının ne olduğunu araştırır. Tutuklama, yasa maddeleri arkasına saklanmış gizli, meşru olmayan bir amaçla gerçekleştirilmişse, bu takdirde 18. Maddenin ihlali söz konusu olur. Kavala davasında AİHM, 18. Maddenin ihlaline karar verirken şu noktalardan hareket etmiştir:
"Bu hususlar bir bütün olarak ele alındığında, AİHM, tutuklamanın başvurucuyu susturmak amacını taşıdığı sonucuna varmıştır. Aynı zamanda, başvurucuya yöneltilen suçlamaların insan hakları savunucuları bakımından caydırıcı bir etki yaratacağı görüşündedir.
"18. madde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin önemli bir maddesidir. Maddenin amacı iktidarın kötüye kullanılmasını önlemektir. Bu amacı gerçekleştirmek için, 18 madde devletlerin,temel hak ve özgürlükleri Sözleşme'de öngörülmeyen ve meşru olmayan nedenlerle sınırlandırmalarını yasaklamıştır. Sözleşme'nin hazırlık çalışmalarından anlıyoruz ki, 18. Maddeyi yazanların endişesi, devletlerin, Sözleşme'deki hakları sınırlarken meşru olmayan gerçek amaçlarını bir meşruiyet örtüsü altına saklamaları ve böylelikle Sözleşme'yi kötüye kullanmalarıdır. 18 madde bunu önlemek için yazılmıştır.
"Sözleşme'deki hak ve özgürlüklerin meşru olmayan amaçlarla sınırlanması, insan haklarının ihlaline yol açtığı gibi, Sözleşme'nin temelini oluşturan demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine de aykırıdır. Devletlerin, bu tür davranışlarla hukukun getirdiği sınırlamalardan kurtulup keyfi bir tutum içine girmeleri tehlikesi bulunmaktadır. 18. madde, AİHM'e Sözleşme'nin üzerinde inşa edildiği temel değerleri koruma olanağı vermektedir.
"Kavala kararında, AİHM 2. Dairesi, 5/1 ve 18. maddelerinin ihlaline karar vermiştir. Başka bir deyişle, tutukluluğun makul bir şüpheye dayanmadığı, gerçek amacın ise bir insan hakları savunucusu olan başvurucuyu susturmak olduğu sonucuna varmış ve başvurucunun "derhal" serbest bırakılması gerektiğine hükmetmiştir.
"AİHM'in 46 madde altında başvurucunun "derhal" bırakılması yolundaki kararını uygulamak için kararın kesinleşmesini beklemek, tutukluluğun hukuka aykırı olarak sürdürülmesinin sonuçlarının giderek büyümesine neden olacaktır. Karar, Büyük Daire kararıyla kesinleşirse, 2 yıla yakın, Büyük Daire'ye götürülme talebi olmaması ya da talebin reddedilmesi nedeniyle kesinleşirse, 3-6 ay arası bir süre, başvurucu, meşru olmayan bir amaçla ve hukuksal dayanak olmadan, keyfi bir şekilde özgürlüğünden yoksun bırakılmış olacaktır. Böyle hukuken kabul edilemez bir durumu önlemek için, 2. Daire kararında "derhal" kelimesini kullanarak kararın kesinleşmesini beklemeden başvurucunun serbest bırakılmasını hükme bağlamıştır.
"Böyle bir ihlalin sürmesi, aynı zamanda yukarda belirtildiği gibi, Sözleşme'nin dayandığı temel değerlere yönelik bir tehdit oluşturacaktır. Bu nedenle de, AİHM 2. Dairesi Osman Kavala'nın derhal serbest bırakılarak ihlale son verilmesini öngörmektedir.
"Kararda yer alan başka bir husus da şudur: Kavala'nın derhal serbest bırakılmaması ve ihlalin devam etmesi, AİHM kararlarının bağlayıcı ve uygulanması zorunlu olduğunu belirten Sözleşme'nin 46/1 maddesinin ihlalini oluşturacaktır. Başka bir deyişle, başvurucunun derhal serbest bırakılmaması yeni bir insan hakkı ihlali oluşturacaktır.
"Davada, karar iyi niyetle uygulanmalı ve Osman Kavala derhal tahliye edilmelidir." (HA)