20 Temmuz 2002'de başlayan adli tatilin 6 Eylül Cuma günü sona ereceğini hatırlatan Özkan, yargıya bütçeden ayrılan payın binde yedi oranında olduğunu, bu parayla mahkemelerin araç, gereç ve personel ihtiyacını karşılayamayacağını söyledi ve bu payın en az yüzde 5 oranına yükseltilmesini istedi..
Özkan, "Yeni bir adli yıla girerken, bıkmadan, usanmadan adalet hizmetlerinde süregelen sorunları ve çözüm önerilerini yineleyeceğiz" dedi, anayasanın geçici 15. maddesinin kaldırılmasını, 12 Eylül yöneticilerinin yargı önünde hesap vermesini, DGM'lerin kaldırılmasını, adil yargı ilkesinin dikkate alınmasını, insan haklarını ihlal eden kamu görevlilerinin sorumluluklarının gereğini yerine getirmesini, Türkiye'nin 35 yıldır Meclis'ten geçirmediği İkiz Sözleşmeler'in onaylanmasını, avukatlık yasasında yapılan değişikliklerin hayata geçirilmesini istedi.
Yargıya bütçeden ayrılan pay
Özkan, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
* Yargıya bütçeden ayrılan binde yedilik pay komiktir. Bu parayla, mahkemelerin araç, gereç ve personel gereksinimi karşılanamaz. Adliyelerde yıl ortası geldiğinde ödenekler bitmekte, karar yazacak ve gönderecek kağıt ve posta pulu bile bulunamamaktadır.
* Adalet Bakanlığına bütçeden ayrılan pay en az yüzde 5 olmalıdır. Örneğin 10 yıl önce temeli atılan ve bu güne kadar 13 bakan eskiten İzmir Adliye Binasının henüz yarısı bitirilebilmiştir. İşte bu gecikme ve ilgisizlik adalete gösterilen önem ve saygının somut bir göstergesidir.
* Hukuk Fakültesi enflasyonuna son verilmelidir. DPT verilerine göre üç hukuk fakültesi Türkiye' nin gereksinimleri için yeterli iken, kötü politikalarla hukuk fakültesi sayısı otuz ikiye çıkarılmıştır. Artık bir tane bile hukuk fakültesi açılmamalıdır. Mevcutlar içinde yeterli kürsüye ve öğretim elemanına sahip olmayanlar derhal kapatılmalıdır.
Anayasa değişiklikleri, DGM'ler
* Anayasa değişiklikleri yetersizdir. 1995 ve 2001 yıllarında Anayasada olumlu değişiklikler yapılmakla birlikte, 12 Eylül darbesinin "önce devlet, sonra yurttaş" felsefesi devam etmektedir.
* Anayasanın geçici 15. maddesinin tamamı kaldırılmalı ve ülkemizin insanlarını perişan eden 12 Eylül yöneticileri aynen Yunanistan, Arjantin ve Şili'de olduğu gibi yargı önünde hesap vermelidir.
* Ayrıca, Devlet Güvenlik Mahkemeleri mutlaka kaldırılmalı ve en kısa sürede doğrudan Cumhuriyet Savcılarına bağlı Adli Kolluk örgütü kurulmalıdır.
İşkence ve pek fena muamele
* Karakollarda, gözetim yerlerinde işkence ve pek fena muamele devam etmektedir. Adalet ve İçişleri Bakanlığı işkence olaylarına etkili ve ciddi biçimde yaklaşmıyor. Zamanaşımına uğrama eşiğine gelen Manisa işkence davası bu yaklaşımın en somut örneğidir. İşkenceciler hiçbir şekilde korunmamalıdır.
* Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gündemindeki 20 bin başvurudan yaklaşık 4000 tanesi Türkiye' den yapılmıştır. Özellikle hazırlık soruşturmalarında, adil yargı ilkesini ihlal eden savcı, vali, kaymakam ve güvenlik güçlerinin ağır kusurlu davranışları nedeniyle devlet hazinesinden başvuruculara ciddi miktarlarda tazminat ödenmektedir.
Tazminat memurlardan
* Türkiye hükümeti ödediği tazminatları, bunlara neden olan kamu görevlilerine dava açmak suretiyle rücu etmelidir. İnsan haklarını ihlal eden kamu görevlisi bunun sonucuna katlanmalıdır.
* Birleşmiş Milletler tarafından 1966 yılında kabul edilen, ancak 35 yıldır Türkiye tarafından onaylanıp, yürürlüğe konulmayan İKİZ SÖZLEŞMELER ( a) Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Söz. (b) Kişisel ve Siyasi Haklar Söz.) bir an önce Meclisten geçirilmelidir.
* Türkiye, "ölüm cezasının tamamı ile savaş ve yakın savaş tehdidi durumlarında dahi kaldırılmasını öngören Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ek 13 nolu Protokolü" en kısa zamanda imzalamalıdır.
Hakim ve savcıların bağımsızlığı
* Hakim ve Savcılar Kurulu'nda, Adalet Bakanı ve müsteşarı yer almamalıdır. Adalet Bakanlığından bağımsız bir sekreterya ve teftiş kurulu oluşturulmadığı sürece ülkemizde "hakim ve savcıların bağımsızlığı" sağlanamaz.
* Hakim ve Savcıların bağımsızlığının olmadığı ve hükümet tarafından yargı kararlarının açıkça çiğnendiği bir ülkede hukuk devletinden bahsedilemez.
* Cezaevlerinde, hükümlü ve tutuklulara insanca yaklaşılmalı ve insan onuruna aykırı tecrit uygulamalarından vazgeçilmelidir.
* T.M.K. 16. maddenin değiştirilmesi, Cezaevi İzleme Kurullarının ve Ceza İnfaz Hakimliğinin kurulması önemli reformlardır.
* Ancak, uygulamada üçlü protokol, tutuklu ve hükümlülerin birbirleriyle ve avukatlarıyla görüşmelerine getirilen aşırı kısıtlamalar ve tecrit gibi olumsuzluklar sürüp gitmektedir.
Avukatlık Kanunu'nda yapılan değişiklik
* Avukatlık Kanununda yeni yapılan değişiklikle, savunma, yargının kurucu unsurları arasında sayılmış ve avukatlara bilgi, belge toplama yetkisi verilmiştir. Ancak uygulamada, banka, vergi dairesi, tapu ve bazı devlet dairelerinin yasanın bu hükümlerine açıkça direndikleri ve savunma hakkını ihlal ettikleri acı bir gerçektir. Ayrıca yasanın 50. maddesi uyarınca, "her cezaevinde ve kolluk biriminde mesleğin onuruna ve önemine uygun bir görüşme yerinin ayrılması ve bu yerlerin bakım ve onarımının Adalet ve İçişleri Bakanlıklarına yaptırılması gerekmektedir." Ancak bu madde hayata geçirilememiştir.
* Ceza ve hukuk davalarında, gereksinimi olan yurttaşların savunmasız bırakılmaması amacıyla getirilen Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu (CMUK) ve Adli Yardım bütçelerine ayrılan paylar arttırılmalı ve sistem yaygınlaştırılmalıdır.(BB/NK)