"İş Kanunu'nun çağdaşlaşmadığını, içinin boşaltıldığı manasında 'asrileştiği'ni" ileri süren Şakar şu bilgileri verdi:
"Yasa işveren için de ayakbağı olmuştu"
Yeni İş Kanunu, sendikalar tarafından "Kölelik Yasası" olarak nitelendirilerek protesto edilmesine rağmen yasalaştı. Sendikaların bu tepkisini haklı buluyor musunuz?
Batı dünyasında İş Hukuku, kapitalizmin bir ürünüdür ve güçlenen sosyalizme karşı "düzene çeki düzen" verme amacı taşır. Bugün ise neo-liberalizm yükseliştedir ve sosyalist devrim korkusu kalmamıştır. Liberal anlayışa göre, artık "işçiyi koruyucu bir ruh" taşıyan İş Kanunları işlevini tamamlamıştır. Hatta, küreselleşme içinde işverenin rekabet gücünü olumsuz etkileyerek "ayak bağı" olmaktadır. O halde, sayın Başbakanın veciz bir biçimde ifade ettiği gibi, artık işçiyi korumak değil, işletmeyi korumak gerekir.
Zaten bir şeye benzemeyen göstermelik iş güvencesini iyice kuşa çeviren, esneklik adı altında kuralsızlık getiren, işçinin oradan oraya ödünç verilip dolaştırılabilmesine, evine akşam kaçta döneceğini bilememesine, sendikal bilincin gelişememesine yol açan, ilk iş kanunundan beri işçinin kazanımı olan kıdem tazminatını -başına çorap örmek için- öteleyen bir İş Kanununu sendikaların sevinçle karşılamaları elbette beklenemez.
Sendikalar, tepkilerinde elbette haklıdırlar. Ancak tepkinin maalesef umduğum kadar olmadığını, kamuoyunu ve yasama organını etkileyecek boyutlara ulaşamadığını söylemeliyim. İşçi hareketi bu konuda birlik olamamış, hükümete geri adım attıramamıştır.
Yeni Yasaya göre daha önce yürürlüğe giren işgüvencesi yasası da işverenlerin isteği doğrultusunda yumuşatıldı. Üzerinde fırtınalar kopartılan işgüvencesi düzenlemeleri, 158 sayılı ILO Sözleşmesine uygun mudur?
158 sayılı sözleşmede "sınırlı bir işçi kategorisi" kapsam dışı tutulabilecekken, İş Kanunu 4773 sayılı Kanunda öngörülen 10 işçilik sınırı 30 işçiye çıkartıp, iki milyondan fazla işçiyi güvence sınırı dışında tutmaktadır. Bu miktarın "sınırlı bir işçi kategorisi" oluşturmadığı açıktır. Şirket departmanlarının 29 kişilik küçük şirketlere bölünmesiyle bu sayı daha artacaktır.
Bu sayısal sınırlamanın Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu ve düzenlemenin Anayasa Mahkemesine götürülmesi halinde iptale konu olacağını söylemeliyiz. Çünkü, Anayasa Mahkemesinin, zorunlu tasarruf kesintileri ve konut edindirme yardımı ile ilgili sayısal sınır hükümlerini iptal eden kararları emsal oluşturmaktadır.
Kimi iş hukukçuları yeni Yasanın işçiyi koruyucu birçok yeni hüküm getirdiğini ileri sürüyorlar. Bu konudaki yorumunuz nedir?
İşçiyi korur gibi gözüken pek çok hükmün aslında içi boştur ve uygulanması çok zor, hatta imkansızdır.
Madde 2'de Taşeronlaşmaya karşı tedbir olarak sunulan, ancak "işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde" taşeron kullanılabileceğine ilişkin hüküm, bugüne kadar işveren kesiminin yürüttüğü "işi bölebildiğin kadar böl, her bölümü bir taşerona ver" uygulamasına son vermeye yetmez.
Taşeron kullanımının "işin gereği teknolojik uzmanlık" gerektirip gerektirmediği yoruma açık olduğu gibi, sendikasızlaştırılmış işyerlerinde kimin bu konuyu uyuşmazlık konusu yapacağı da havada kalmaktadır.
Taşeron kullanımı için Bölge Çalışma Müdürlüklerinden izin alınmasının öngörülmesi ve bu iznin formalite gereği değil, ciddi bir inceleme ile verilmesi benim kişisel önerimdir.
Tasarıda, "ödünç iş ilişkisi" olarak yer alıp "köle ticareti" çağrışımı yaptığı için adı değiştirilerek "geçici iş ilişkisi" yapılan md.7'de, işçinin yazılı rızası alınarak başka bir işverene ödünç verilmesi düzenlenmiştir.
İşçinin rızasının elde edilmesi zor bir olay değildir. İşe alınırken önüne uzatılan sözleşmede kuşkusuz işçinin bu rızayı verdiğine dair bir madde de olacaktır. Hiç kuşkum yok ki, madde.41'de de işçi "özgür iradesiyle" fazla çalışma ücreti yerine "serbest zaman"ı tercih edecektir(!).
Madde.34'de sanki yeniden "hak grevi" tanınıyor havasında sunulan, ücretin yirmi gün içinde ödenmemesi halinde, işçinin çalışmayı durdurması hakkı, ön tasarıda yer alan işin durdurulduğu günler için de ücret ödenir hükmü yasalaşmadığı için, işverenin işçiyi ücretsiz izne çıkarma yolu olarak uygulanacaktır.
İşveren kesiminin asıl göz diktiği kıdem tazminatı hakkıdır. Yeni İş Kanunu, üzerinde asıl fırtınanın kopacağı bu sorunu gizleyip ötelemektedir. Kıdem tazminatına hangi hallerde hak kazanılacağı Kanunda yoktur. Bu bile Fon Kanununa bırakılmıştır.(NK)