*Farsça sözlükte “gîsû”nun karşılığı: kadının uzun saçı. Gîsû-dâr ise uzun saçı olan birine sesleniş olarak biliniyor.
Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi’nin düzenlediği "Evdeki Misafir" (Writer/Artist in Residence) programı kapsamında, Tahran'da yaşayan İranlı ressam Bahar Faris İstanbul’a geldi ve yağlıboyadan oluşan 20 resmi ile sanatseverlerle buluştu.
Fais, “Gîsû-dâr” isimli sergisini kadınlardan ilhamla hazırladı. Farsça sözlükte “gîsû”nun karşılığı: Kadının uzun saçı. Gîsû-dâr ise uzun saçı olan birine sesleniş olarak biliniyor.
Faris, “Türkiye’deki insanlar, özellikle kadınlar bizim en zor zamanımızda kardeşimiz oldular; yanımızda durdular ve bu süreçte bizi yalnız bırakmadılar” diyor ve ekliyor: “Ama benim asıl istediğim şey onların bizi buraya getiren süreci takip etmeleri, anlamaları. Çünkü bu soruların cevabı orada.”
Faris'in "Gîsû-dâr" sergisini 14 Nisan 2023'e kadar Pazar hariç her gün 11:00-19:00 saatleri arasında Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi binasında görebilirsiniz.
Ressam Faris anlatıyor.
“Bir saç telinden daha fazlası”
Hemen başlayalım gîsû-dâr ne anlma geliyor?
Gîsû saç demektir Farsça. Gîsû-dâr ise uzun saçı olan birine sesleniş… “Dâr”ın ilk anlamı "darağacı" oluyor. Sonraki anlamları ise ev ve ağaç.
Osmanlıcada da Gîsû-dâr uzun saçlı kimseler için kullanılıyor çoğu yerde; hattâ “necm-i gîsû-dâr” da kuyruklu yıldız anlamına geliyor.
Yani bu günlerde bu ifade bence çok anlam taşıyor ve bu başlık umutla umutsuzluk arasında, karanlıkla ışık arasında ince bir ip gibi duruyor benim için. Bir saç telinden daha ince bir çizgi çiziyor pozitif ve negatif anlamlar arasında.
“En sevdiğim şey toplu acıyı kişiselleştirmek”
Ne kadar zaman çalıştınız bu sergiye?
Bu görmüş olduğunuz 20 resim hepsi bu son 7 aya ait. Ama aslında ben bu sergi için bir sene önce başladım çalışmaya. Tabii bu resimlerle ilk aylarda çizdiğim resimler arasında çok büyük farklar var.
Resimlerini tam olarak hangi duyguları düşünerek yapıyorsun?
Benim en sevdiğim şey toplu acıyı kişiselleştirmek. O acıyı en doğru şekilde ifade etmenin yolu bu olduğunu düşünüyorum. Bizi birbirimize bağlayan bu dertler hayatlarımızı değiştiren ve o büyük değişime engel olan bu dertleri çok yakından takip ediyorum. Ruhumda yarattığı yaraların imajını çizmeye çalışıyorum ben.
“Çaresizlik benim için en büyük değişim”
Türkiye’de olmak nasıl hissettiriyor?
Ben seviyorum Türkiye’yi. Özellikle İstanbul’u ve sanırım bu bana özel bir durum değil. Kültür ve tarihimizde çok benzerlikler var tabii ama benim İstanbul'da huzurlu ve mutlu hissetmemin nedeni bunlar değil. İstanbul’un kendisine ait bir şeyleri var. Değişik bir atmosferi var bu şehrin. Hep sanki seni yakınında tutmak istiyor. Ben İstanbul’u sevmeyen veya hemen terk etmek isteyen bir yabancı görmedim hayatımda.
İranlı kadınların mücadelesi sizin fırçalarınıza da yansıdı mı? Mücadele sizin duygu dünyanızı nasıl etkiledi?
Tabii ki bu son olaylar resimlerim dahil her şeyi değiştirdi hayatımda. Söylediğim gibi bu sergi için tamamen farklı şeyler vardı aklımda ve maalesef hiçbirine tuvalime yansıtamadım.
Hayat ağacı gibi renk, umut ve hayat dolu bir imge çizmeme kalbim razı olmadı. Ben her zaman resimlerimde olan yaralara geri döndüm ve bu çaresizlik benim için en büyük değişim oldu.
“Birçok barajı aşmalıyız”
Türkiye’deki bu sergi sizin için ne anlama geliyor? Önemi ne?
Benim için en önemli şey insanların, özellikle komşu toprakta olan kardeşlerimin soruları. Bir kişinin kafasında bile bir soru işareti yaratabilirsem bu sergi hedefine ulaşmış demektir benim için.
Aslında beni en çok sevindiren şey de soruların fazlalığı. Türkiye’deki insanlar özellikle kadınlar bizim en zor zamanımızda kardeşimiz oldular; yanımızda durdular ve bu süreçte bizi yalnız bırakmadılar. Ama benim asıl istediğim şey onların bizi buraya getiren süreci takip etmeleri, anlamaları. Çünkü bu soruların cevabı orada.
Peki, İran gibi bir ülkede sanat yapmak zor mu?
Bir sanatçı için en önemli ve değerli şey yarattığı eseri sanat takipçileriyle paylaşmak. Onlardan alacağı her tepki bir sonraki adımda yardımcı olacak ve tabii ki bu bazı ülkelerde pek kolay olmuyor. Biz de birçok barajı aşmalıyız.
Her bir adımı atmamız 10 adım kadar zaman ve enerji alıyor bizden. Ama tabii birçok yerde de bu barajlar uzun adımlar atmayı öğretti bize.
İranlı sanatçılar en çok nelerden besleniyor?
İran’da da dünyanın her yerinde olduğu gibi sanat eserleri bayağı çeşitli ve rengarenk. Kimi her şeyden uzak tamamen dekoratif veya tamamen kişisel eserler yaratıyor kimi sanat piyasasına dahil olmak için galerilerin ve koleksiyonerlerin zevkine göre hareket ediyor. Ama sanırım o söylediğim toplu acılar İranlı sanatçıların en önemli ilham kaynağı oluyor. Bu şimdilik kaçınılmaz
Baskılar açısından da benzer iki ülke Türkiye ve İran. Bu anlamda ne söylemek istersiniz?
Bence ülkelerimizde baskılarla dayanma arasındaki kolerasyonla doğrudan bir ilişki var. İnsanların gösterdiği dayanışma ve dayanıklılık iktidar tarafından baskıyla aşağılanıyor.
İnsanların vazgeçtiği ve pasif hale geldiği zamanlarda da baskı başka yönlerde artıyor, o muhtemel direniş gelecek zamanda bir daha aktif olma şansı bulamasın diye. Demem o ki bizim yapabileceğimiz tek etken ve efektif eylem aramızdaki dayanışmayı sürekli gösterişli yollardan dışa vurmak. Hiç vazgeçmeden yeni bir felaketi beklemeden…
Bundan sonra sizi daha çok görebilecek miyiz buralarda?
Ben öyle umuyorum. Belki daha güzel aydınlık günlerde kaybettiğimiz kuyruklu yıldızlarımızın saçları yerine o parlak yüzlerini dünyaya gösterebiliriz.
Bahar Faris hakkında Multidisipliner sanatçı ve şair. 2003 yılında Tahran Soureh Güzel Sanatlar Üniversitesi resim bölümünden mezun oldu. Görsel sanatlarla ilgili çalışmalarına, üniversitedeki öğrencilik yıllarında, sanat galerilerinde sanat danışmanı olarak başladı ve 2001 yılından bu yana İran’da ve İran dışında birçok kişisel ve karma sergide yer aldı. Görsel sanatlar ve edebiyat odaklı atölyeler yaptı. Bugüne kadar Tahran, İstanbul, Beyrut, Londra, Paris ve Atina'da pek çok karma sergiye katıldı ve kişisel sergiler açtı. 2001 ve 2002 yıllarında başka genç şairlerle birlikte iki şiir kitabı yayımladı. Kendi şiir kitabı 2007'de yayımlandı, 2009’da ikinci baskısını yaptı. Daha sonraki şiir çalışmaları, kardeşi ile birlikte yazdığı ortak şiirler ve Savaş Şiirleri adını verdiği kitabı ise İran'da yayın izni alamadı. 2014'te, bir şiiri Türkiye’de Gard dergisinde yayımlandı. 2015’te İranlı çağdaş kadın şairleri Türkiye’ye tanıtan, Dolunayda Kızıl Tef Çalan Kadınlar (Totem, 2015, İstanbul) adlı kitapta yer alan şairler arasındaydı. Şiirleri aynı zamanda Anthology of Persian Poetry adlı kitapta yayımlandı (2017 / The Samuel Jordan Center for Persian Studies and Culture, university of California Irvine). |
(EMK/AÖ)