AB ülkelerinde basın ve ifade özgürlüğünün durumuyla ilgili bilgi veren IPI direktörü David Dadge, Başbakan Erdoğan ve diğer siyasilerin eleştiriye açık olmaları gerektiğini, AİHM içtihatlarının bunu gerektirdiğini söyledi; "eleştiri halinde sanki siyasetçinin mahremiyeti daha önemliymiş gibi bir ortam var" dedi.
Başbakanlığın akreditasyon yasağını eleştiren Dadge, "Hükümet eleştiriye kapalı kaldıkları oranda itibar kaybeder. TCK'nın 301. maddesi muğlak kaldığı sürece sorun devam eder" diye konuştu.
Dadge, basın özgürlüğünün AB'ye uyum sürecinin bir parça olması gerektiğini vurguladı; Bulgaristan'ın bu yönünü düzeltmeden AB'ye alınmasını eleştirdi.
Kolaylaştırıcı olarak görev yapan ve yaptığı girişte meslek içi dayanışmaya vurgu yapan Haluk Şahin, "Bir takım gazetecilerin tutuklanmasına bazı gazeteler neredeyse sevinç çığlıkları attı. Mesleğimizi korumamız gerekiyor" dedi.
Eski IPI yetkilisi Sami Kohen, IPI'in geçmişte çok önemli faaliyetler yürüttüğünü ifade ederken TGC Yönetim Kurulu üyesi Zafer Atay da, "Dayanışmamız zayıf. Bazı gazeteciler Başbakanın antidemokratik uygulamalarını alkışladı. Tepki gösterilince de 'Biz Genelkurmaya alınmayınca ses çıkarmadınız' dediler. Onlar da haklı" diye konuştu.
İktisatçı Mustafa Sönmez, "Kimse kendini kandırmasın, Türkiye'de medya patronlarının değil medya çalışanının ifade özgürlüğü sorunu var. Meslekte sendikalılık yok" şeklinde konuştu.
Çanakkale Olay gazetesinden Aynur Narler, "İktidarın haber kanallarının dışına çıktığınızda yaşam kanalınızı kesiyorlar. Bir haberden dönemin valisi beni makamında neredeyse hırpaladı" dedi; mesleği yerel basınla dayanışmaya çağırdı.
Bianet'ten Erol Önderoğlu, meslek sorunlarının belirli günler dışında da gündeme getirilmesi gerektiğini, periyodik rapor yayımı dışında meslek örgütlerinin yereldeki ihlalleri derinlemesine araştırması gerektiğini söyledi.
İletişim hukukçusu Fikret İlkiz, yayın yasaklarına karşı medya kuruluşlarının girişimlerinin çok zayıf olduğunu kaydetti; biri dışında yayın yasaklarının "kanun ve hukuka aykırı" olduğuna işaret etti; 301'in Adalet Bakanı oluruna bırakılmasını eleştirdi.
CNN Türk eski çalışanı Bora Bayraktar, "Medyada iki farklı sınıf var: Yüksek maaşlar alan patron gazeteciler ve işin cefasını çeken emekçi gazeteciler" dedi.
MEDİZ temsilcisi Yasemin Temizarabacı, "Medya kendi eliyle ırkçılık, cinsiyetçilik gibi durumlara karşı özdenetim kurmalı. Kadınların insan haklarını ihlal eden yayınlara karşı kayıtsızlık var" dedi.
Gazeteci Ferai Tınç da, "Dayanışmaya daha fazla ihtiyacımız olacak. Ekonomik kriz her şeye egemen olacak gibi görünse de, süreç gazeteciler için zorlu geçecek" dedi. (EÖ)