* Fotoğraf: Pexels
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Çevre, İklim ve Sağlık için İş Birliği Projesi (ÇİSİP) çatısı altında bir araya gelen sivil toplum kuruluşları (STK) ve sağlık uzmanları, Türkiye’ye, geçen ay onayladığı ve bugün resmen yürürlüğe giren, Paris İklim Anlaşması taahhütlerini hızla yerine getirebilmesi için kömürden çıkış tarihini belirlemesi için çağrıda bulundu.
Dünya Sağlık Örgütü’nü (DSÖ), iklim kriziyle mücadele ederken insan sağlığını ve gezegeni korumak için öncelik verilmesi gereken alanları içeren 10 maddelik tavsiyelerinin Türkiye tarafından da uygulanabileceğini vurgulayan ÇİSİP ve sağlık uzmanları, atılması gereken adımlar için önerilerini de sundu.
ÇİSİP’in yanı sıra Tekirdağ Tabip Odası, Halk Sağlığı Hemşireliği Derneği ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği (KLİMUD) gibi Türkiye’nin önde gelen tıpta uzmanlık dernekleri, salgın sonrası toparlanma sürecinde yapılacak yatırımların iklim kriziyle mücadele edecek, sağlık eşitsizliklerini azaltacak ve insan sağlığını gözetecek şekilde gerçekleşmesini talep etti.
DSÖ, İskoçya'nın Glasgow kentinde sona yaklaşan Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği 26. Taraflar konferansına (COP26) öncesi duyurduğu COP26 Özel Raporunda ve raporla eş zamanlı yayınladığı açık mektupla hükümet liderleri ve COP26 delegasyonlarına iklim krizine yönelik gerçekçi adımların atılması için çağrıda bulunmuştu.
DSÖ’nün tüm dünyadan 450’den fazla kuruluşta temsil edilen 45 milyondan fazla sağlık çalışanın görüşüne yer verdiği Sağlıklı İklim Reçetesi mektubundaki önerilerin Türkiye’yi de yakından ilgilendirdiğini söyleyen sağlık uzmanları, COP26’ya en yüksek katılımı gösteren ülkelerden biri olan Türkiye’nin COP26 Delegasyonuna da seslendi.
TIKLAYIN - 15 kurumdan açıklama: Türkiye COP26'da neden sessiz?
Orman yangınları, kuraklıklar, aşırı yağışlar ve tarımsal verimin düşmesi ile iklim değişikliğinin Türkiye'de her zamankinden daha görünür hale geldiğine dikkat çekerek Türkiye için şu tavsiyeleri sıraladı:
ÇİSİP uzmanlarından Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Çiğdem Çağlayan:
“Covid-19 salgını sağlık sistemlerinin kitlesel acil durumlara ne kadar hazırlıksız olduğunu ortaya koymuştur ve bu durumun doğuracağı sosyal ve ekonomik maliyetin ne kadar yüksek olacağını göstermiştir. Aynı zamanda iklim değişikliğinin yaratacağı sorunlar nedeniyle, bu sorunlara yanıt vermesi ve çözüm üretmesi gereken kişiler ve kurumlar arasında iş birliğine ve açıkça tanımlanmış koordinasyon mekanizmalarına ihtiyaç vardır.
“Bu nedenle iklim krizine yanıt geliştirirken sağlık sistemlerinin güçlendirilmesi amacıyla iklim-sağlık uyum planlarının hazırlanması büyük önem taşımaktadır. Bu planlar sağlık tehditlerinin entegre gözetimini ve izlenmesini, erken uyarı ve yanıt sistemlerinin geliştirilmesini ve devreye alınmasını içermelidir.”
Tekirdağ Tabip Odası Başkanı Doç Dr. Gamze Varol:
“İklim değişikliğine neden olan karbon emisyonlarının tüm dünyada en büyük sorumlusu olan fosil yakıtlar hava, toprak ve su kirliliği yoluyla sağlık sorunlarına yol açıyor.
“Türkiye’nin 6 Ekim'de mecliste onayladığı ve resmi olarak 10 Kasım’da yürürlüğe giren Paris İklim Anlaşması’nın şartlarının yerine getirilmesi fosil yakıtların kullanılmamasına bağlı, karbon emisyonlarını düşürmenin başka bir yolu yok. Geç olmadan fosil yakıtlara dair her türlü yatırım ve desteğin sonlandırılması gereklidir."
DSÖ raporunda, öncelikli olarak sağlık ve sosyal adalet tartışmalarının BM iklim görüşmelerinin merkezine alınması çağrısı yapılmıştı. Raporda iklim kriziyle mücadele ederken insan sağlığını ve gezegeni korumak amacıyla öncelik verilmesi gereken alanlar ve öneriler ise şöyle sıralanmıştı:
İngiltere ev sahipliğinde İskoçya’nın Glasgow kentinde gerçekleşen COP26 31 Ekim Pazar günü açılış konuşmalarıyla başladı. Bu hafta ise zirve sona erecek.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise 31 Ekim'de G20 Liderler Zirvesi için bulunduğu İtalya'dan Türkiye'ye 1 Kasım'da dönerken Glasgow'daki liderler zirvesine gitmekten "güvenlik talepleri karşılanmadığı" için gitmekten vazgeçtiklerini söyledi.
Şu an Türkiye'yi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar'ın temsil ettiği konferans 120 dünya liderini ve dünyanın dört bir yanından on binlerce katılımcıyı bir araya getirdi. Toplantı 12 Kasım tarihine kadar da devam edecek.
Türkiye 2016'da taraf olduğu ve ülkelerin kendi iradeleriyle belirlediği ulusal katkı beyanlarının küresel ısınmayı iki derecenin, mümkünse 1.5 derecenin, altında tutmayı ve bu amaç için de ülkelerin ortak çalışmasını sağlamayı hedefleyen Paris İklim Anlaşmasını henüz geçtiğimiz ay imzalamıştı.
2016'da BM Sekreteryası’na sunulan Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı’nda, 2012’de 430 milyon ton olan toplam sera gazı emisyonlarının, azaltım önlemleri ile 2030’da 929 milyon tona kadar çıkarabileceği belirtilmişti. Başka bir deyişle Türkiye sera gazı emisyonlarını azaltma taahhüdü vermemiş, iki katından fazla artırabileceğini söylemişti.
Türkiye bunu yaparken, eğer hiç önlem alınmazsa emisyonlarının 2030’da 1 milyar 175 tona çıkacağını, verilen beyanla bu miktarın 929 milyon tonda tutulacağını ifade etti. Bu beyanını da “artıştan yüzde 21 oranında azaltım” olarak tanıttı. Türkiye'nin açıkladığı niyet beyanındaki referans senaryosunun gerçeğin çok üstünde olması da yıllardır iklim hareketinin ve uluslararası kuruluşların eleştirilerine yol açtı.
Ülkelerin iklim politikalarını takip eden Climate Action Tracker (CAT), Türkiye'nin bu alanda "kritik derecede yetersiz" olduğunu söylüyor ve Ankara'nın daha iddialı hedefler koymasını tavsiye ediyor. CAT'e göre tüm ülkeler Türkiye gibi hareket ederse dünyanın dört dereceden fazla ısınması kaçınılmaz.
Çevre, İklim ve Sağlık için İş Birliği Projesi, Nisan 2020- Nisan 2023 arasında, HEAL - Sağlık ve Çevre Birliği, HASUDER (Halk Sağlığı Uzmanları Derneği) ve Kocaeli Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı tarafından, Türkiye’de çevre sağlığı alanında çalışan tüm aktörleri buluşturma amacıyla hayata geçirildi.
(TP)