İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İstanbul Şubesi'nin avukatlarından Kadir Daylık'sa olası tazminat davaları ve belediyelere karşı denetimle ilgili kusur iddiasıyla açılabilecek ihmal davalarına ilişkin umutsuz konuşuyor: "Bir şey yapılacak olsaydı, şimdiye kadar yapılmalıydı" diyor. Bir tek, şimdiye kadar açılmış olan tazminat davalarının zaman aşımına uğramayacağını belirtiyor.
İMO: İhtisas mahkemeleri şart
İnşaat Mühendisleri Odası'ysa, bu sürecin imar hukukuyla ilgili ihtisas mahkemeleri kurulmasını zorunlu kıldığının altını çiziyor.
Çünkü, "binlerce kişinin ölümüne yol açan 2 bin 500 dava açıldı ama hukuki süreç kamuoyu vicdanını yaralamakla kalmadı, hukuk sistemimize güveni de zedeledi. Pek çok dava 2 yıldan az cezayla sonlandığı için ertelendi. Binanın yapımını baz alan zaman aşımı süresi nedeniyle yine pek çok dava başlamadan bitti."
İMO'nun bundan sonra yapılması gerekenlere dair önerileri şöyle:
* Tıpkı Çocuk, İş, Ticaret, Fikri ve Sınai Haklar mahkemeleri gibi imar hukukuna ilişkin mahkemeler kurulmalı.
* Bu mahkemeler hızlı ve sağlıklı karar verebilecek bir tarzda yapılandırılmalı.
* Bu mahkemeler, Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği'ne (TMMOB) bağlı ilgili odalarla ilişki içine girmeli, karşılıklı bilgi alışverişinin ötesinde, kurumsal bir ilişki geliştirmeli.
* Mahkemeler kusur oranlarının belirlenmesinde bilirkişi raporlarına dayandığından bilirkişilik sistemi yeniden gözden geçirilmeli.
* Mevcut davaların bu kadar uzamasının önemli bir nedeni sağlıklı ve zamanında delil tespiti yapılamaması. Bu çerçevede özellikle enkaz kaldırma, delil tespiti gibi aşamalar belli bir bütünlük içinde ele alınmalı, enkaz kaldırılmadan önce ivedilikle deliller toplanarak delillerin karartılması gibi bir durumun açığa çıkmasına izin verilmemeli.
* Mahkemeler, sanıkları kusurları oranında cezaya ve tazminata mahkum ediyor. Ancak Borçlar Yasası'ndan kaynaklanan müteselsiliyet (birbirine bağlılık) ilişkisi nedeniyle proje sorumlusu, fenni mesul gibi daha az kusurlu bulunan inşaat mühendisleri, daha fazla kusuru bulunanlara ulaşılamadığından tazminatın tamamını ödemek durumunda kalıyor. Bu nedenle deprem davalarında müteselsiliyet ilişkisi yeniden düzenlenmeli.
* Siyasi iktidar ne yazık ki olası deprem tehlikesine karşın kayda değer adım atıyor, hukuki, yasal, idari, eğitsel, iktisadi tüm alanlar, aslında insan hayatına kasteden mevcut eksikliklerini korumaya devam ediyor. Türkiye 1999 depremine hazırlıksız yakalandı. Buna hukuk sistemi de dahil. Türkiye gibi topraklarının neredeyse tamamına yakını deprem kuşağında bulunan bir ülkede kurumların, yasa ve yönetmeliklerin ve özellikle uygulamanın yeniden gözden geçirilmesi ve düzenlenmesi gerekiyor. (TK)