"Sürdürülebilir kentler, değişim ve gelişimin devamlılığını sağlamak amacıyla, sosyo-ekonomik çıkarların çevre ve enerji ile ilgili kaygılarla uyumlu hale getirildiği kentlerdir. Sürdürülebilirlik kavramı, doğal ve kültürel kaynaklardan en verimli şekilde yararlanmayı öngörmekte, bu nedenle ekolojik planlama kavramını, kent planlamasının kaçınılmaz bir unsuru haline getirmektedir."
Gülgün, kirletilmemiş sağlıklı bir çevreye sahip, istihdam, güvenlik ve sağlık hizmetlerinde sorunları bulunmayan, kültürel dokusu korunmuş, kaliteli fiziksel ve mimari yapılı yerleşkelerin, sürdürülebilir sistemler olduğunu vurguladı; bunun için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
* Doğal ve kültürel kaynakların envanterleri çıkarılmalı ve belirli sürelerde tekrarlanarak değişimler takip edilmeli.
* Yerel kalkınma modelleri desteklenerek, büyük kentlere göçler engellenmeli, varolan sorunlar daha fazla artırılmamalı.
* Ekoloji-ekonomi dengesi çok iyi kurulmalı, kısa vadeli çıkarlar için uzun vadede etkili zararlar meydana getirilmemeli.
* Ulaşım, üretim gibi atık miktarının yüksek olduğu aktivitelerde, çevre dostu enerjilerin kullanımı desteklenmeli.
* Üretim sonrası atıkların minimizasyonu ve geri dönüştürülmesine yönelik teknolojiler geliştirilerek endüstriyel organizasyonlarda kullanımı teşvik edilmeli.
* Kent dokusu içinde yer alan açık yeşil alanlar artırılmalı.
Sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilmesinde kentlerin oynadığı önemli rolün ortaya çıkmasının, sürdürülebilir kent kavramını hayatımıza soktuğunu açıklayan Gülgün şöyle konuştu:
"Bu çerçevede, peyzaj mimarlığı mesleğinin sürdürülebilir kentlerin oluşturulmasında etkin olduğu noktalar belirlenmeli; ekoloji-ekonomi dengesini koruyan, insana layık, yaşam kalitesini yükseltmeyi hedefleyen kentsel mekanların oluşturulmasında, peyzaj mimarları da üzerlerine düşen görevlerde aktif rol almalı." (TK)