Bu durumun en önemli etkeninin "kronik enflasyon ve adaletsiz gelir dağılımını derinleştiren denetimden uzak serbest piyasa düzeni " olduğunu saptayan GMO "verimliliği ve tarımsal geliri" değil, "popülizm ve oy kaygısı ile hedeften sapmış tarımsal destekleme politikası uygulamalarıyla tarımsal üretimin sürdürülmeye çalışılması"nın da olumsuzluklara neden olduğunu açıkladı.
GMO açıklamasında özetle şu noktalar vurgulandı:
Tarımsal verimlilik ve kalite bakımından önemli hamle yapılamamıştır. Et, süt ve yumurta gibi protein maddelerinin kişi başına üretiminde geriye gidiş yaşanması gıda güvencesinin sağlanmasında yakın gelecekte sorunlar yaratabilecektir. Fakirleşen toplumun protein tüketimi düşerken hububat ürünlerine daha fazla ağırlık vermesi sağlıksız ve dengesiz beslenmeyi de beraberinde getirmektedir.
Tarımsal potansiyelin değerlendirilememesi her yıl bazı hububat ürünleri ile yemeklik hamyağ, yağlı tohum, yem maddeleri ithalatını gerektirirken yapısal hale gelen şeker, tütün, fındık gibi ürün stokları ekonomik kayba neden olmaktadır.
"Serbestleşme tehlike yaratıyor"
Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Tarım Anlaşması gibi uluslararası anlaşmaların gelişmiş ülkeler lehine yarattığı ortam, Türkiye gibi gelişmekte olan ülke piyasalarını olumsuz etkilerken, dış istikrarsızlıklara karşı korunabilme imkanlarını da zayıflatmaktadır. Önümüzdeki dönemde yeniden başlayacak DTÖ Toplantı Turlarında ticaretin daha da serbestleşmesi adına tarımsal üretimin tehlikeye girmesine neden olacak yeni taahhütlerin altına imza atılması ülkemiz açısından tehlike arz etmektedir.
IMF taahhütleri kapsamında, tarım politikalarında reform adı altına yürütülmekte olan programın, tarımda ve gıda sanayiinde gerekli altyapı oluşturulmadan bir 'şok tedavisi' gibi öngörülmesi, çoğunluğu küçük üretici olan tarım sektörü çalışanlarının üretime devam etmesini imkansız hale getirmektedir . Daha önce Et ve Balık Kurum ve Süt Endüstrisi Kurumu özelleştirmeleri ile ağır yara alan tarımsal üretim ve üretici kesimi yeni dalga özelleştirmelerle sektör dışına itilecektir.
Reel sektöre (üretim sektörüne) sahip çıkılmaması, üretimin dibe vurmasına neden olurken on binlerce insan yokluk ve yoksulluğa terk edilmektedir. Her geçen gün küçülen ekonominin piyasalara moral çöküntüsü dışında verdiği hiçbir şey bulunmamaktadır.
Bütün bu olumsuzlukların ülkemizde yaşayanlara getireceği şey: yoksulluk, beslenme yetersizlikleri, açlık ve sağlıksız insan gelişimi olacaktır.
"Yoksulluğu Azaltmak için Açlıkla Savaş"
Birleşmiş Milletler'in 2001 Dünya Gıda Günü için sloganını gündeme getirmek doğru olacaktır: " Yoksulluğu Azaltmak için Açlıkla Savaş ". Yoksulluğun açlığı, açlığın da beyinsel ve bedensel etkinliklerin azalması sonucu yoksulluğu besleyen bir kısır döngü oluşturması anlamını taşıyan bu sloganın son dönemde ülkemizde de ciddiyetle üzerine eğilinmesi gereken bir konuya değindiği düşünülmektedir.
Gıda mühendisleri odası olarak Dünya Gıda Günü'nde tüm vatandaşları bir kere daha düşünmeye, yöneticileri ise henüz her şey bitmemişken önlem almaya davet ediyoruz. Her şeyin kötü gittiği bir dönemde gıda güvencemizi, üretim potansiyelimizi yoksulluk ve açlığın kısır döngüsünde yitirmeyelim.