"Aile İçi Şiddete Son" konferansının açılış konuşmalarını, Hürriyet İcra Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı, BM Nüfus Fonu Enformasyon, Medya ve Kaynak Oluşturma Birimi Direktörü Safiye Çağar, Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı Gülseven Yaşer ve BM İnsan Hakları Komisyonu Kadına Karşı Şiddet Özel Raportörü Yakın Ertürk gerçekleştirdi.
Moroğlu:Ayrımcılığa giden yol şiddetten geçiyor
"Aile İçi Şiddete Son! Konferans 2005 : Dünyadan Örnekler" uluslararası konferansının ilk oturumunun konusu "Kamu Farkındalık Kampanyaları" idi. Oturumun kolaylaştırıcılığını üstlenen Avukat Nazan Moroğlu, "Ayrımcılığa giden yol kadına yönelik şiddetten geçiyor. Kadınların en çok şiddete uğradıkları alan, koruma içinde oldukları düşünülen ailede başlıyor" dedi.
Moroğlu, toplumsal duyarlılık yaratmak adına kadın kuruluşlarının yürüttüğü kampanyalardaki kazanımlara da değindi. Yine de Aile İçi Şiddetin Önlenmesi olarak sunulan yasa teklifinin, erkek egemenliğindeki meclisten "Ailenin Korunmasına Dair 4320 Sayılı Kanun" olarak çıktığına dikkat çekti.
İlkkaracan: Yeni TCK'yle ataerkil zihniyete karşı başarı kazanıldı
"Kamu farkındalık kampanyalarına" başlıklı ilk oturumda "Toplumsal Cinsiyet Açısından Türk Ceza Kanunu Reformu Kampanyası"nı, Kadının İnsan Hakları Vakfı kurucusu Pınar İlkkaracan anlattı.
İlkkaracan, kadın örgütlerinin 17 yıldır aile içi şiddetin durdurulması için yaptığı mücadelede yalnız kaldığına işaret etti.
Kadına yönelik şiddetin, en yaygın insan hakları ihlali olmasına rağmen yalnız kalan kadınların, yeni TCK ile bir çok değişikliğini başardığını söyledi.
Anayasa fırlatma olayıyla hükümet olan AKP
İlkkaracan, 2002 başında KİHP-Yeni Çözümler Vakfının, TCK reformunun toplumsal cinsiyet açısından bütünsel bir biçimde yapılmasını amaçlayan bir çalışma grubunun oluşturulmasına öncülük ettiğine dikkat çekti.
"Anayasa fırlatma olayı"nın, 2002 yılında kadınlar tarafından hiç tanınmayan AKP'nin hükümet olmasıyla sonuçlandığını söyleyen İlkkaracan, yürütülen çalışmaların durma noktasına geldiğine işaret etti.
Yeni TCK Yasa tasarısının gazetecilerden elde edildiğini söyleyen İlkkaracan, "o güne kadar yürüttüğümüz çalışmaları paylaşmamıza rağmen yanıt alamadık" dedi.
Hükümetin TCK direnci
İlkkaracan tasarıda yer alan tüm maddelere, tek tek teklifler hazırladıklarını, ancak hükümetin bu önerilerden tek bir madde dışında değişiklik yapmadığını söyledi.
Kazanımların yeterli olmadığına da işaret eden İlkkaracan, "35 madde, ataerkil zihniyete karşı yürütülen çok zorlu bir çalışmayla değiştirildi" dedi:
"Lobicilik çalışmaları güçlü dirençle karşılaşınca, 2003 yılında geniş kapsamlı bir kampanya başlatıldı. Kampanya ve tartışmalar uzun süre medyada büyük ilgi gördü.
Sonuç olarak, 26 Eylül 2004 tarihinde yeni TCK Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edildi. Üç yıl süren kampanya, parlamentonun güçlü muhalefetine rağmen kadınların cinsel ve bedensel bütünlüğe ve bu konudaki haklarına yasal olarak sahip olduklarını benimseyen 35 yasanın değiştirilmesini sağladı, kısaca TCK'nin bakış açısında çığır açtı."
İlkkaracan, "hükümetin tüm direncine rağmen,bugün BM ve AB toplantılarında, direndikleri noktaları gururla anlatıyorlar" dedi.
Çıtak: Şiddet uygulayan erkeğe ayak basma yasağı
Sosyal Danışman Tamar Çıtak, "Aile İçi Şiddet Mağduru Kadın ve Çocuklar İçin Korunma ve Adalet: Avusturya Modeli- Viyana Müdahale Merkezi" başlıklı sunumunda, şiddet uygulamayan erkeğe "Ayak basma yasağı" getirildiğine dikkat çekti.
Çıtak'ın sunumunda sekiz milyonluk Avusturya'nın, dokuz federal eyaletinde 26 sığınma evi olduğunu söyledi. Bu sığınma evlerinin dördünün Viyana'da olduğunu söyledi.
İlk sığınma evinin 1978 yılında açıldığını söyleyen Çıtak, Avusturya'da Şiddete Karşı Mücadele merkezlerinin federal içişleri bakanlığı ve sağlık bakanlığı tarafından finanse edildiğini açıkladı.
Göçmen kadınlara yönelik şiddet ciddiye alınmıyor
Çocuklara, kadınlara, göçmen kadınlara şiddet uygulayan erkeklere danışmanlık hizmeti verildiğini de söyleyen Çıtak, yine de göçmen kadınlara uygulanan şiddetin çok önemli bulunulmadığını vurguluyor.
Avusturya'nın, 1993'te Viyana'da, ilk kez kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali olarak sınıflandıran ve devletleri şiddeti yok etmekten sorumlu tutan insan hakları konferansına ev sahipliği yaptığını sözlerine ekleyen Çıtak, şunları söyledi:
"Bu konferanstan hemen sonra, Avusturya'daki sığınaklarda çalışan kadınlar, şiddete karşı daha iyi koruma sağlayacak yasal düzenlemeler için çağrıda bulundu.
"Kadın Bakanı ile Adalet Bakanı kadın kuruluşlarıyla işbirliği yaptılar ve devletin aile içi şiddete karşı daha etkili önlemler hazırlanması için çalışma grupları oluşturuldu.
"Kasım 1996'da Avusturya parlamentosu aile içi şiddete karşı koruma sağlayan yeni yasayı yürürlüğe soktu. Kanun Mayıs 1997'den beri yürürlükte. En önemli özelliği, emniyet güçlerine şiddeti uygulayan kişiyi konuttan çıkarma yetkisi vermesi.
"Artık şiddet uygulayan ve başka insanların güvenliğini de tehdit eden kişi, anında ailenin yaşadığı konuttan çıkarılıyor ve 10 gün boyunca konuta dönmesi engelleniyor.
"Bu 10 günlük sürede şiddet mağduru "Koruma Emri" çıkartmak için Medeni Hukuk Mahkemesi'ne başvurabiliyor. Koruma Emri, şiddet uygulayan kişinin eve girmesini yasaklayabileceği gibi, mağdurla temasa geçmesini ve mağdurun işyeri veya anaokulu gibi yerlere gitmesini de engelleyebiliyor."
Hamilton: Erkeklerin şiddet kullanması suçtur
"Erkeklerin Gücü Kötüye Kullanması Suçtur Hiçbir Erkeğin Buna Hakkı Yoktur" başlıklı sunumu ise Britanya Sıfır Hoşgörü Hayırseverlik Vakfı Yöneticisi Ann Hamilton yaptı.
Hamilton, "Sıfır Hoşgörü'nün tüm kampanyaları ve girişimleri, bir dizi yol gösterici prensibe uygun şekilde yapılıyor: Şiddetin çeşitli türleri arasında bağlantı kuruyor; sadece suçun faillerini değil, herkesi hedefliyor, halk bilinçlendiriliyor" dedi
Erkeğin şiddete hakkı yok
Hamilton, yürüttükleri kampanyaları şöyle anlattı:
"İlk kampanya 'Yaygınlık', erkek şiddetinin doğasını ve kapsamını gösteren dört posterden oluşuyordu. Birbirinden farklı posterlerin her biri, "Erkeklerin gücü kötüye kullanması suçtur" sloganıyla birlikte yürüyor.
"Bu poster aile içi şiddeti ele alırken, bir yandan da şiddetin sadece yoksul kesimde yaşandığı yolundaki yaygın kabul gören miti sorguluyordu: "Kadın, başarılı bir işadamı, sevgi dolu bir baba ve toplumun saygı duyulan bir üyesiyle yaşıyor. Adam geçen hafta onu hastanelik etti!"
Erkekleri koruma tantanasına son
"Son olarak da aktarılan farklı mesajlar 'Hiçbir erkeğin buna hakkı yok' gibi güçlü bir ifadeyle birbirine bağlanıyor.
"Ardından 'Bahaneler' kampanyası başladı; erkeklerin davranışlarının sorumluluğundan kaçınmak için öne sürdükleri bahaneler doğrudan hedef alındı: "Asla bir bahanesi olamaz!"
"'Adalet' kampanyası, eşitlik ve adalet sağlanamamasıyla ilgili bilinç yükseltmeyi amaçladı: Patronu onun boğazına bıçak dayayıp tecavüz etti. ahkemede, patronunu çekici bulup bulmadığını sordular!"
"Şiddet suçlarının ele alınış biçimini tümden özetleyen bir ifade de şuydu: 'Erkekleri koruma tantanasına son!'"
3P devlet stratejilerine dahil edildi
Hamilton, şiddet konusunu ele alırken entegre bir yaklaşıma duyulan ihtiyacı gören vakfın, öncü kadın gruplarına danışarak kadın ve çocuklara karşı şiddet suçlarının önlenmesi için 3 P stratejisi geliştirdiğini söyledi.
"Bunlar, kadın ve çocuklara karşı şiddet suçlarının önlenmesi (Prevention); destek hizmetlerinin sağlanması (Provision); uygun yasal koruma hizmetinin oluşturulması (Protection) idi. Bu üç P daha sonra hem İskoçya, hem de Britanya devlet stratejilerine girdi."
"Aile İçi Şiddeti Önlemek İçin Erkekleri Ve Erkek Çocukları Eğitmek" başlıklı sunumu Beyaz Kurdele Kampanyası Kurucusu Dr. Michael Kaufman yaptı.
Beyaz Kurdele 50 ülkede
Michael Kaufman, Kanada'da 1991'de kurulan ve kısa sürede yaklaşık 50 ülkeye yayılan Beyaz Kurdele Kampanyası'nın kurucularından.
Hem toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemek, hem de kadına karşı erkek şiddetini sonlandırmak için erkeklere ve erkek çocuklarına yönelik ve onları doğrudan konuya dahil eden pozitif stratejiler geliştirdiklerini söyledi.
Kaufman, "Beyaz Kudele" kampanyasının en büyük özelliğinin, kadına yönelik şiddete son vermek için çalışan ancak uluslararası çapta daha çok erkeklerden oluşan en büyük girişim olduğunu söyledi.
Erkeklere ve erkek çocuklara eğitim
Üç erkek tarafından başlatılan kampanyanın, bugün 47'den fazla ülkeye yayıldığını belirten Kaufmann, kampanyanın odaklandığı konu, erkeklerle ve erkek çocuklarla önleyici çalışmalar ve eğitim faaliyetleri yapmak, olarak özetledi.
Beyaz Kurdele'nin çalışmalarını faaliyet yaptıkları ülkelerde 25 Kasım-10 Aralık tarihleri arasında etkinliklerini yoğunlaştırdığını söyledi.
Kaufman, "kadına yönelik şiddet salgını var. Bunu da cesur kadınlar üstleniyor. Bu salgına ses çıkarmayan grup erkeklerdi. Uluslararası farklılıkları ortadan kaldırmak için şiddet kullanıldığında sessiz kalındı." dedi.
Erkek şiddeti: Erkeklik kanıtı
Kaufman konuşmasında erkek şiddetiyle ilgili olarak şunları söyledi:
"Erkek şiddetinin biyolojiyle bir ilgisi yok. Kişinin elinde olmayan, vazgeçilmeyecek bir olgu değil. Erkekler şiddeti birkaç nedenle uyguluyorlar:
"Güç için, ayrıcalıklarını korumak için, kontrol sağlamak için, şefkat ve cinsel ilişki için kullanıyorlar.
Kadına yönelik şiddet güç ve iktidar adına içselleştirilmiştir. Bir de erkekler korku ve erkekliklerini kanıtlamak için şiddet uyguluyor."
Farklılıklarla uzlaşma adına çalıştıklarını belirten Kaufman, "erkeklere ve erkek çocuklarına yönelik eğitim çalışmalarıyla, gelecekte kadına yönelik şiddet olmayacak" dedi
Uluslararası Af Örgütü kampanyaları
"Küresel Kadına Karşı Şiddete Son Kampanyası" başlıklı sunumu ise Uluslararası Af Örgütü Ege Koordinatörü William C. Jones yaptı.
William Jones, sempozyumda Uluslararası Af Örgütü'nün dünya çapında yaygın, üye destekli bir insan hakları örgütü olarak rolünü anlattı.
ABD ve Türkiye dahil bazı ülkelere odaklanarak Af Örgütü'nün küresel "Kadına Karşı Şiddete Son Kampanyası"yla ilgili bilgiler verdi.
Jones, ayrıca örgütün ABD Ofisi'nin kadına karşı şiddet hakkındaki uluslararası "16 Gün Boyunca Eylem" kampanyası çerçevesindeki çalışmalarını da aktararak, Türkiye'de kadına karşı şiddet konusundaki araştırma bulgularını, önerilerini ve kadına karşı şiddete son vermeye yönelik çabalara destek sağlayacak kampanyalarda izledikleri stratejiler üzerinde durdu. (AD)