Silopi Viyan Kadın Dayanışma Merkezi, "kuma" diye tabir edilen ikinci ve üçüncü eşle evlilikler konusunda bir araştırma yaptı.
Silopi'de yaşayan kadınlarla gerçekleştirilen araştırma, çokeşli evliliklerle, hem Türkiyeli hem yurtdışından ikinci/üçüncü eş olarak gelen/getirilen kadınların yaşam koşullarıyla ilgili önemli veriler ortaya koyuyor.
Araştırmaya göre Silopi'de çocuk yaşta evlilikler azalırken, kadınların da farkındalığı artıyor ve artık kuma evliliklerini kabul etmiyorlar. Erkekler bu nedenle yurtdışından gelen/getirilen kadınlarla çokeşli evlilikler yapıyor.
Yurtdışından ikinci eş olarak gelen kadınların yüzde 63'ü 20 yaşın atında evlenmiş, yüzde 32'si okuma-yazma bilmiyor. Bu kadınların yüzde 90'ı çalışmazken, çalışanlar ise aileye ait bağ, bahçe ve tarlalarda çalışıyor.
Türkiyeli ilk eşlerin ise yüzde 70'i okuma-yazma bilmiyor, yüzde 80'i 20 yaşın altında evlenmiş ve yüzde 35'inin yediden fazla çocuğu var.
Yüzde 44'ü yaşadıklarını kimseyle paylaşamıyor
Yurtdışından gelen kadınların yüzde 80'i Kürtçe bilmesine rağmen, yüzde 50'si lehçe farklarından dolayı iletişim kurarken zorluk çektiklerini söylüyor.
Eğer resmi nikahları yoksa Türkiye'de belgesiz olarak yaşadıkları için, şiddet gördüklerinde ya da başka hak ihlallerine uğradıklarında kimseye söyleyemiyorlar. Çocuklarını, resmi işlerden yararlanabilmeleri için Türkiyeli olan diğer eşlerinin ya da kaynanalarının nüfusuna kaydettiriyorlar.
Irak'tan ikinci eş olarak gelen N.F. anlatıyor: "14 yaşında evlendirildim. Irak'ta yaşantım daha iyiydi ailemin durumu olsun, kadın hakları konusunda olsun, dışarıya çıkmalar olsun, kadın erkek eşitiliği olsun. Ama burada zorlanıyorum. Resmi nikahım yok. Çocuklarım kumamın üzerine kayıtlı..."
Suriye'den gelen L.D. ise "22 yaşındayım. Resmi nikahım yok, kaçak gelmişim. Bu sorundan dolayı dışarı çıkamıyorum, kimseyle de görüşemiyorum.... Kadınların buradaki yaşantıları çok sorunlu, vahimdir" diyor.
İlk eşlerin yüzde 25'i, ikinci/üçüncü eşlerin yüzde 21'i kocasından şiddet gördüğünü söylüyor. Ancak araştırmayı gerçekleştirenler bu sayının çok daha yüksek olduğunu tahmin ediyor, çünkü diğer soruları yanıtlarken kadınların yüzde 44'ü şiddet gördüklerinde kimseyle paylaşamadıklarını ifade ediyor.
Baskı kadınlar arasında da bir araç
Araştırmanın diğer bir saptaması ise erkeklerin karıları üzerindeki baskısının, ailedeki diğer kadınlar için de bir yöntem haline geldiği.
Suriye'den gelen bir kadın anlatıyor: "...kaynanamın ve görümcemin üzerimde çok baskısı var, çok zorlanıyorum, zorlandığım için sağlık problemlerim var... Beni dışarı hiç bırakmıyorlar, evden hiç ayrılmıyorum, sıkıntılarımı kimse ile paylaşamıyorum... eşimin ailesi, sürekli bana laf atıyor."
Kadınlar ev içi yaşantıda hizmetçi gibi kullanıldıklarını dile getiriyor. Araştırmada "erkeklerin eşleri yaşlandığı için, annelerine hizmet etsin diye ya da fazla çocuk sahibi olmak bahaneleriyle, kendilerine statü kazandıracak bir köle-efendi anlayışı içinde yurtdışından gelen kadınlarla evlendiği" belirtiliyor.
Kadınlar, Iraklı bir kadın anlatıyor: "en ufak tartışmada nasıl olsa para verilip getirilmişim mantığıyla yaklaşılıyor. Evde daha çok hizmetçi gibiyim" diye anlatıyor. Suriyeli başka bir kadın "ben anladım bu eve eş olarak değil de hizmetçi olarak getirilmişim. Ben bu tür sıkıntılarımı eşimle paylaştığım zaman azarlıyor" diyor.
Silopi Viyan Kadın Dayanışma Merkezi, görüşülen kadınların çoğunluğunun kadınlar arasında dayanışma olmadığını söylediğini ve bunun onları güçsüz kıldığını belirtiyor.
N.F. (Irak): "Umarım tüm kadınlar özgürlüklerine kavuşurlar. Benim kaderdi, yaşadım, umarım kimse kuma derdini yaşamaz. Kuması olan kadınlar diyorlar ki biz yaşadık, kim de yaşıyorsa yaşasın. Bu doğru değil kadın dayanışması yok..."(ÇT)