Bugün, çok önemli bir konuda, yıllardır HUKUK SKANDALI'na konu olmuş, Aktaş Davası'na tepkimizi ortaya koymak için buradayız.
* Bir türlü uygulanmayan hukuki kararları,
* Kamuya karşı görevlerini yerine getirmeyen yetkilileri,
* Tüketicilerin yıllar yılı devam eden mağduriyetlerini bir kere daha gündeme getirmek istiyoruz.
Dünyada enerji kaynakları üzerinden yürütülen savaşların gündemden eksilmediği, Türkiye'nin bir "enerji köprüsü" olarak bu uluslararası karmaşanın orta yerinde tutulmak istendiği bir süreç yaşıyoruz. Bu süreçte, ülkemizin enerji politikalarının tamamı Dünya Bankası ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde, uluslararası sermayenin çıkarları doğrultusunda belirleniyor. Böylesine karanlık ve kaotik bir süreçte, ülkemizin geleceğinden umudunu kesmeyen, toplumsal yararı bütün çıkarların önünde tutan, kurum ve kişilerin ve hukuk adamlarının özverili destekleriyle Odamızın sürdürdüğü mücadelenin her koşulda devam edeceğini belirtmekten onur duyuyoruz.
Arkadaşlar,
Son aylarda ülkemizde arka arkaya bir dizi yolsuzluk ve çürümüşlük örneği yaşanıyor. Ortaya çıkan gerçekler hepimizin inanamadığı boyutlarda. Ülkemiz insanlarının hukuka ve adalete olan güvenini büyük ölçüde sarsan bu kirlenme içinde önemli bir yeri de Enerji alanında yaşanan gelişmeler oluşturuyor. Kamuoyunda BEYAZ ENERJİ OPERASYONU olarak bilinen ve yargıya intikal eden konuda konuşmak istemiyoruz. Ancak AKTAŞ'da olup bitenler enerji alanında yolsuzluklara karşı yürütülen soruşturmaların ışığında birçok soruyu, birçok kuşkuyu beraberinde getiriyor.
Burada sizlere 10 yılı aşkın bir zamandır süren AKTAŞ macerasının tamamını aktarmak istemiyorum. İsteyen arkadaşlarımız bu bilgileri buradan sonra gideceğimiz EMO İstanbul Şube Kadıköy Temsilciliği''de yapılacak sohbette edinebilirler. Ancak bugün AKTAŞ DAVASI'nda geldiğimiz nokta şudur:
Odamız elektrik Mühendisleri Odası'nın açtığı davalar ve itirazlar sonucunda, AKTAŞ Davası'nda, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'nun 16.6.2000 Cuma günü açıklanan YÜRÜTMEYİ DURDURMA ve 16.2.2001 günü ESASTAN BOZMA kararları önemli bir mihenk noktasını oluşturmaktadır.
Bu kararla, Aktaş Elektrik AŞ. ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı arasında 2.12.1997 tarihinde imzalanan "İMTİYAZ SÖZLEŞMESİ"nin uygulaması sona ermiştir. Daireler Kurulu'nun bu kararı, kamu çıkarlarını gözetmeden alınan Bakanlar Kurulu kararlarının, Enerji Bakanlığı'nın yaptığı İMTİYAZ SÖZLEŞMELERİ'nin yanında umut verici, güven verici bir gelişmedir. Hepimiz biliyoruz ki, biz bu gelişmelere sahip çıkmazsak, takipçisi olmazsak, bu kararlar da başka siyasi karar ve tasarruflarla uygulanamaz hale gelecektir.
Değerli basın mensupları,
Bugün bu basın açıklamasını gerçekleştirmemizin nedeni, Danıştay Dava Daireler Kurulu'nun 16 Şubat 2001 günü AKTAŞ'la ilgili esastan bozma kararına karşın, 8 aydır AKTAŞ yönetiminin hiçbir şey olmamış gibi faaliyetlerini sürdürmesi, TEDAŞ yetkililerinin bu süre boyunca AKTAŞ yönetimini devralmamaya yanaşmamasıdır.
Neden?
Ortada bu kadar açık karar varken, hangi güç ve çıkar odakları AKTAŞ yönetiminin çalışmasına devam etmektedir?
Bu geçen 8 ayda AKTAŞ'da hangi işlemler yapılmış, hangi yolsuzlukların belgeleri gizlenmiş ve buna kimler göz yummuştur?
Bu hukuksuzluğa göz yumanların ve hukuk kararlarını uygulamayanların AKTAŞ'la ne gibi bir bağları ve ilişkileri vardır?
Nedir bu Aktaş Vakası, neden yürütmenin durdurulması kararı verildi? Kurul'un önünde ne gibi deliller/dosyalar var? Şirket ile ilgili ne gibi araştırmalar yapılmış? Bundan sonra ne olacak? EMO neden on yıldan bu yana şirketin peşinde? Gelin isterseniz tüm bu soruların yanıtlarını birlikte bulmaya çalışalım.
Aktaş Elektrik Dağıtımı İle Görevlendiriliyor
Resmi Gazete'nin 7.9.1989 gün ve 20275 sayılı nüshasında yayımlanan 89/14393 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Aktaş Elektrik Ticaret AŞ, İstanbul ili Anadolu yakasında (16.görev bölgesi) elektrik dağıtımı ve ticareti hizmetini yürütmekle görevlendirilir. Görevlendirmeye konu işlem, 3096 sayılı "TEK Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti İle Görevlendirilmesi Hakkında Kanun"un 5.maddesi çerçevesinde, o güne kadar, bir KİT olan TEK tarafından yürütülen elektrik dağıtım hizmetinin, anılan görev bölgesinde özel bir şirket olan Aktaş Elektrik AŞ. tarafından yürütülmesi işlemidir.
Bakanlar Kurulu'nun görevlendirmesi sonrası, önce şirket ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı arasında 24.11.1989 tarihli "Görev Verme Sözleşmesi" imzalanmış, ardından da şirket ile Türkiye elektrik kurumu arasında 30.3.1990 Tarihinde "İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi", 1.7.1990 tarihinde "Elektrik Satış Anlaşması/ESA" imzalanmıştır.
Yargı Süreci
İşletme hakkı devir sözleşmesi imzalandıktan sonra, Vahap Eycan isimli TEK işçisi, devir kararının özlük haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle sözleşmenin iptali istemiyle dava açtı. Dava Danıştay 10. Dairesi'nde görülmeye başlandı. Gerekli inceleme sonrası daire, 29.4.1993 günlü oybirliğiyle alınmış kararıyla AKTAŞ ile TEK arasında imzalanmış işletme hakkı devir sözleşmesinin iptaline karar verdi.
Kararı temyiz mercii olarak inceleyen Dava Daireleri Genel Kurulu, usul ve esaslara uygun bulduğu kararı onayladı ve böylelikle yargı süreci sona ermiş oldu. (Danıştay idari dava daireleri genel kurulu 1993/358 E. 1994/10 K. sayılı 21.1.1994 günlü kararı)
Karar gereği Aktaş'ın işten el çektirilip, TEDAŞ'ın göreve dönmesi beklenirken, idare yargı kararını uygulamayarak, hukuken bir geçerliliği bulunmayan 28.12.1994 gün ve 94/6544 sayılı Bakanlar Kurulu kararını alarak Aktaş Elektrik'in faaliyetini sürdürmesine olanak tanındı.
Şirketin sözleşmesiz olarak çalışma süreci 1997 yılına kadar sürdü ve 2.12.1997 tarihinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile şirket arasında imzalanan "İmtiyaz Sözleşmesi" yürürlüğe sokuldu.
Bu sözleşmenin iptali istemi ile dava açan ise Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) olmuştur. EMO tarafından açılan davanın dilekçesinde, Aktaş Elektrik Şirketi'nin kamu hizmeti yürütmesinin mümkün olmadığı, şirket hakkında Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından hazırlanan 8.8.1997 tarihli rapor ile Yüksek Denetleme Kurulu raporlarında bir çok usulsüzlüğün tespit edildiği, sırf bu raporların varlığının bile bu şirketin kamu hizmeti yürütmesine engel olması gerektiği ifade edilmiştir.
EMO'nun açtığı davada, Danıştay 10. Dairesi, önce yürütmenin durdurulması istemini reddetti. Red kararını itiraz mercii olarak inceleyen Dava Daireleri Genel Kurulu, 24.8.1999 tarihli kararıyla, red kararını kaldırarak, işlemde kamu yararı bulunmadığı gerekçesiyle yürütmenin durdurulmasına karar verdi.
Karar sonrası, uygulama süresinin sonunda Bakanlık Aktaş'a el koyduğunu açıklar ve 16 kişilik bir heyet oluşturarak Aktaş'a gönderdi. Biçimsel bir işlem olan bu el koyma kararı, 10. Daire'nin 16.11.1999 tarihli, davanın esastan reddi kararı ile ortadan kalktı.
10. Daire'nin red kararı tarafımızca temyiz edildi ve nihayetinde 16.6.2000 tarihli yürütmenin durdurulması kararı verildi. 16.02.2001 tarihinde bu karar Esastan Bozma biçiminde verildi. Gerekçe, şirket ile bakanlık arasındaki sözleşmede alacak/borç ilişkilerinin düzenlenmemiş oluşu ile şirketin kamuya karşı üstlendiği taahhütlerini yerine getirmemiş oluşudur.
Şirkete İlişkin Bilgi, Belge, Dökümanlar
Kurul'un, Aktaş'ın çalışmasında kamu yararı bulunmadığına ilişkin ısrarlı görüşü, bir çok belge ve dökümana dayanmaktadır. Bu belgeler asli olarak, Başbakanlık Teftiş Kurulu (rapor tarihi 25.7.1994, 8.8.1997), Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu (rapor tarihi 24.3.1992), Sermaye Piyasası (SPK) Denetleme Kurulu (rapor tarihi 21.11.1994, 26.6.1995), Enerji Bakanlığı ve TEAŞ denetim birimleri soruşturma raporları, şirket aleyhine açılan mali ve cezai nitelikteki davalardır.
Bu belgelerde neler yer almaktadır;
i. Şirket ile TEAŞ arasında her yıl yapılması gerekli mahsuplaşmanın 1997 yılına kadar yapılmadığı, bu nedenle TEAŞ'ın alacakları için davalar açmak zorunda kaldığı, davalar ile talep edilen tutarın 8.8.1997 tarihi itibariyle, 23 trilyon Türk Lirasına ulaştığı,
ii. 1997 yılında 1994 yılına ilişkin mahsuplaşma yapıldığı, ancak burada Aktaş lehine usulsüzlük yapıldığı, 1994 yılında kar elde etmesine rağmen, mahsuplaşmada zarar gösterildiği, karın 1995'e aktarıldığı, Marmarabank'a faaliyetinin durdurulduğu gün yatırılan 240 milyar lira TEAŞ'a ödenmediği halde ödenmiş gibi gösterildiği,
iii. Kayıp kaçak oranlarının taahhüt edilen üzerinde gerçekleştiği, fiilen bu konuda bir tespit bulunmamasına karşın, sanki tespit varmışcasına olmayan belgenin mahsuplaşma tutanağına ek yapıldığı,
iv. 1994 yılında TEAŞ'ın Aktaş'a elektrik satış fiyatı 1.165 TL/kwh olduğu halde, TEAŞ'ın kamu kuruluşu TEDAŞ'a avrupa yakasında satış fiyatının 1.196 TL/kwh olduğu,
v. Uygulamanın Aktaş'a haksız kazanç sağlama organizasyonuna dönüştüğü,
Teftiş ve Denetleme Kurulu raporlarında yer alan sonuçların bir kısmıdır. SPK Denetleme Kurulu tarafından yapılan denetimler sonucunda, Şirket yöneticileri ile Aktaş'a ait yan/paravan şirketler yöneticileri hakkında, Sermaye Piyasası Kanunu'nun cezai sorumluluğu düzenleyen 45-46-47.maddelerine aykırılıktan suç duyurularında bulunulmuş ve ilgililer hakkında kamu davaları açılması sağlanmıştır.
Halen, Kadıköy 2.Asliye Ceza Mahkemesinin 1997/1160 E., Üsküdar 2.Asliye Ceza Mahkemesinin 1997/1302 E. Kadıköy 2.Asliye Ceza M.nin 1995/425 E., Kadıköy 1.Asliye Ceza M.nin 1999/249 E. sayılı dosyalarında şirket yöneticilerinin yargılanması sürmektedir. Bir kaç dosyada verilen beraat kararları Yargıtay tarafından bozulmuştur.
Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun 1.11.1999 Tarihli Danıştay'a hitaben Gönderdiği Yazı
Mevcut ve bilinen bu belgeler dışında, dosyanın karar aşamasında Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından Danıştay Başkanlığı'na hitaben gönderilen bir yazı söz konusudur. Görülmekte olan davaya yararı olması amacıyla gönderilen bu yazıda,
i. 1990 yılından bu yana kayıp kaçak oranlarının yüksek gösterilmesi nedeniyle 34.3 trilyon lira,
ii. şirketten olan alacaklara 6183 sayılı yasanın uygulanmaması nedeniyle 31.4 trilyon lira,
iii. 1996 yılında şirket tarafından yapılan sermaye artışı işlemi sırasında hileli işlem tesisi nedeniyle, yasal faiz hariç 1.6 trilyon lira,
iv. Fazla temettü ödemesi nedeniyle 7 trilyon lira,
haksız kazanç sağlandığı, yani kamu zararı oluşturulduğu ifade edilmiştir.
Enerji Bakanlığının Aktaş'a İlişkin 1997 Yılı Denetim Raporu
Yine dosyada mevcut 1997 yılı denetim raporunda;
i. Aktaş lehine yapılan kamulaştırmalar sırasında, mülkiyet kamuda kalması gerekirken, bir kısım yerlerde mülkiyetin Aktaş'a geçirildiği,
ii. 1990 yılında gerçekleşen devirden bu yana tesislerin sigortalanması için şirket tarafından hiçbir şey yapılmadığı
iii. 1997 yılında Aktaş tarafından yapılan hizmet alımlarının % 88'inin 12 firmadan, % 59'unun iki firmadan (Efe İnşaat AŞ. ile Ar Elektrik AŞ.) % 12'sinin 96 firmadan yapıldığı, bu alımlarda rekabet koşullarının oluşturulmadığı, teknik şartnamelere uyulmadığı, tekliflerin kayda alınmadan, aynı firmalardan alındığı,
hususları belirtilmiştir.
Değerlendirme
Yukarıda yasal denetim organları tarafından yıllardan bu yana söylenen, delilleri ile ortaya konan ancak ne yazık ki, hiçbir işleme, mali ve cezai yaptırıma konu olamayan hususları değerlendiren Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu, önce yürütmenin durdurulması kararı vererek ve sonra da esastan bozarak, bu şirketin kamu hizmeti göremeyeceğini hüküm altına almıştır.
* Gerçekten de, yasal denetim kuruluşlarının raporlarında belirtilen rakamların toplamı 150 trilyon liraya ulaşmaktadır. Bu büyüklükteki bir kamu zararının dışında, uygulanmayan yasa hükümleri, yargı kararları, usulsüz işlemler de işin bir diğer önemli boyutudur.
* Şirket lehine kamulaştırma yapmanın mümkün olmadığı Danıştay İdari İşler Kurulu'nun 1996/79 1996/83 K. sayılı kararıyla ortaya konmuşken, şirket lehine kamulaştırma yapılmış, üstüne, kamulaştırılan yerlerin mülkiyetinin şirkete geçmesi sağlanmıştır.
* 1990 yılında TEK bünyesinde çalışmakta olan kamu personeli, yasaya dayanmayan yok hükmünde işlemle Aktaş'a devredilmiş, sonrasında da şirket tarafından teker teker işten atılmışlardır; kamu bu yok hükmünde işleme seyirci kalmıştır.
Sonuç Olarak,
Aktaş Elektrik 1990 yılından bu yana hukuka aykırı olarak, yasa dışı bir şekilde, fiili olarak çalışmaktadır. Yaptığı hiçbir işlemin hukuki bağlayıcılığı ve geçerliliği yoktur. Bu Türkiye'nin en büyük hukuk skandalıdır. Bu skandal nedeniyle başta karar verici kişiler olmak üzere, bir çok kamu görevlisinin hukuki, mali ve cezai sorumluluğu söz konusudur.
ŞİMDİ SORUYORUZ:
1. 150 trilyon liralık kamu zararından kim, ne kadar sorumludur?
2. Aktaş'ın bu noktaya gelmesine kim sebep olmuştur?
3. Bu denli usulsüzlüğü bulunan bir şirkete şimdiye kadar niçin el konulmamıştır.
4. Yarın karar doğrultusunda şirket tamamıyla işten el çektirildiğinde, abonelerin, çalışanların, elinde Aktaş hissesi bulunan yurttaşların zararlarını kim, nasıl karşılayacaktır?
5. Şirketin gider arttırıcı, gelir azaltıcı faaliyetlerine kim göz yummuştur?
6. Soruşturma raporlarının gereklerini yerine getirmeyenler kimlerdir? Trilyonlara varan kamu alacaklarından vazgeçmeye kalkan kamu görevlileri kimlerdir?
7. Tamamıyla hukuka aykırı ve yok hükmünde işlemlerle işinden olan kamu çalışanlarının yıllardan bu yana çektikleri sıkıntının sorumlusu kim olacaktır?
TALEP EDİYORUZ:
* Tüm bu soruların yanıtı ilgililer tarafından açık ve net bir şekilde kamuoyuna açıklanmalıdır. Kararın gereği derhal yerine getirilerek, öncelikle ve vakit geçirmeksizin şirkete el konulmalı, on yılı aşkın bir süredir devam eden hukuk skandalına son verilerek sorumluları yargı önüne çıkarılmalı, kamu zararı şirket tüzelkişiliği ile şirket ortaklarından tahsil edilmelidir.
* Bu çerçevede, son kez olarak Enerji Bakanlığını, Aktaş Elektrik'de %15 hisse sahibi olan TEAŞ yönetimini ve TEDAŞ yönetimini göreve çağırıyor, hukuksuzluğa son verilmesini istiyoruz.
* Bu yaşananları göz önünde tutarak, bütün elektrik dağıtım ihalelerinin iptalini istiyor ve elektrik enerjisi hizmetinin, kamu çıkarı gözetilerek, merkezi bir planlama içinde yürütülmesini talep ediyoruz.
Bugün her fırsatta tekrarlanan ENERJİ DARBOĞAZI ancak böyle bir anlayışla aşılabilir.