Eleştirmenlerin beceriksizlik, randımansızlık ve var oluş nedeninden uzaklaşmayla yerden yere vurduğu Dünya Bankası , kalkınma adına bir çözüm bulma mücadelesinin krizini yaşıyor. Suçlu kim? Bu anlamda, kişisel hataları ve yanlış politikalarıyla bankanın misyonunu kaybettirmiş ve en iyi personeli kapı dışarı etmiş olan Başkan Jim Wolfensohn yargılanmaktadır.
Dünya Bankası'nı özel bir kuruluş olarak düşünürsek, 1990'lar, kurumun yükselmiş stoklarının on yılı olarak görülecektir. Komünizmin sona ermesiyle dünya üzerindeki ülkeler, kamu sektörünün gelişmenin motoru olduğu konusunda hayal kırıklığına uğrayıp, serbest pazar kapitalizmini kucakladılar. Latin Amerika'dan Doğu Avrupa'ya siyasi liderler, serbest ticaret bariyerlerini indirdiler, kamuya ait kurumları özelleştirdiler ve pazarlarını yeniden düzenlediler. Üçüncü Dünya Ülkeleri, Dünya Bankası'nın kapısına -ve de para desteğine-, bankanın kalkınma alanındaki eşsiz uzman görüşleri aracılığıyla erişiyor. Dünya Bankası'nın küresel ekonomi yolundaki etkinlik potansiyeli, eşi benzeri görülmemiş bir genişlemenin sınırlarını zorlar bir durumda gözlenmektedir.
Ancak bu potansiyel hiçbir zaman pratiğe dönüştürülemedi. Çok kesin kararlar ve iyi tanımlanmış adımlar olmaksızın Dünya Bankası, kendisini, etkinliği ciddi biçimde azaltılmış ve küresel anlamdaki varlığı politik spektrumun içinden saldırı altında ve kriz içinde bulacaktır. Eleştirmenler açıkça, kurumu tamamen kapatmak ya da en azından köklü bir küçültmenin gerekliliğinden söz etmekteler. On yıl öncesindeki olağanüstü büyümenin özgüvenine karşın Dünya Bankası şimdilerde, dünya ekonomisindeki yeni idealler ve eğilimlerin yer alma zorunluluğu doğunca, kurum sahnesinin merkezinde, tam anlamıyla uyumlanma çabalarını araştırmaktadır.
Özel bir kuruluş, bu şartlar altında ne yapardı? Çok kolay - Başkanı etkin görevden alırdınız. Dünya Bankası'nı değil. James D. Wolfenshon'un, 1995'in Haziranı'ndan bu yana, bankanın pek çok noktasında, dünyanın bir numaralı kalkınma kuruluşunun trajik kötüye gidişini sergileyen yöneticiliği oldu ki bunlar, stratejik yönetim eksikliğini ve yönetim boşluğunu ortaya koyuyordu. Fakat Wolfenshon, işine son verilmesi bir yana, ikinci bir beş yıllığına, 2005'in Haziranı'na kadar yeniden seçildi.
Araştırmacılar, Dünya Bankası'nı Wolfenshon'un kişisel hataları -görülmemiş karakteri, değişmez onay ihtiyacı ve çağın moda, gelip geçici gelişme merakına direnme yeteneksizliği- nedeniyle düşülmüş olan sıkıntılar nedeniyle suçlamaktalar. UCLA profesörü ve Dünya Bankası Emekli Kıdemli Ekonomisti Sebastian Edwards, gelişmeke olan ülkelere akan yüksek hacimli özel sermaye akışlarına ve kurumun öneminin ciddi biçimde azalmış olduğuna dikkati çekmektedir. Ancak Wolfenshon'un bireysel tavırlarının, bu eğilimi hızlandırdığını da eklemektedir. "Kendisinin varlığı nedeniyle bu olay daha çabuk olmuştur," diyen Edwards, "Wolfenshon her ne yaptıysa, inanılmaz başına buyruk bir tavırla yapmıştır. " ifadesini ileri sürmüştür.
Edwards ve diğerleri, Wolfenshon'un girişimlerinin, bankayı birçok yabancı üyeye daha da sempatik gösterdiğini - özellikle kamuya ait olmayan kuruluşlara- bu yaklaşımlarıyla kurumu, akla aykırı ve çözümsel olmayan, dolayısıyla varoluş nedeninden uzak bir hale getirmiş olduğunu iddia etmektedirler. Söz konusu kişiler aynı zamanda, Wolfenshon'un zayıf liderliğinin ve bankanın zayıflayan iç organizasyonunu toparlama yoksunluğunun, kurumu kalkınmaya ilişkin önemli konularda lider bir konum almada daha donanımsız bir hale soktuğunu da ifade etmektedirler. Reform arayışları çoğalmıştır: ABD Hazine Bakanı Yardımcısı John Taylor, Dünya Bankası'yla ilgili konuşmasında "Acele etmeliyiz" diyerek durumu özetlemiştir.
Bu tür durumlar, kamuda yeni yeni dile getirilmeye başlandı. Bankaya yakın çevreler dışında, Wolfenshon'a dair genel kanı, bankanın imajını dünya çapında geliştirmede, uzun bir yol kat etmiş ve bu uğurda kendini adamış, hoş bir insan olduğu yolundadır. Fakat, bankanın içinden edinilen haberler, personelin bir moral çöküntüsü içinde olduğunu ifade etmektedir. Çalışanlar arasında gözü açılanların sayısı kayda değerdir; kurumun yüksek kapasiteye sahip yöneticilerinin çoğu işlerinden istifa edip ayrılmışlardır.
Dünya Bankası'nın kötüye gidişi yalnızca, kötü patronun sapkın gidişatına dair bir öykü değildir. Wolfenshon, suçtaki payını hak ederken, gerçek suçlular, bankanın ABD gibi gelişmiş ekonomilere sahip diğer üye ülkeleridir. Wolfenshon, Dünya Bankası'nın yaşadığı problemlere neden olmakla kalmamış; aynı zamanda, yoksul dünyanın sözcülüğünü yapıyor olmaktan gururla söz ederlerken, dünyanın bir numaralı kalkınma kuruluşunun kötüye gidişini önlemeyi yeterince umursamayan çoğu zengin ülke liderlerinin ikiyüzlülüğünün de bir göstergesi olmuştur.
Yüksek Yerlerdeki Arkadaşlar
Wolfenshon, 1995 yılının Mart ayında, rahatsızlanan Lewis Preston'un yerine Başkan Bill Clinton'un tayin etmesi sonucunda atandı. 61 yaşındaki Wolfenshon, modern Dünya Bankası'nı kuran; 13 yılın ardından 1981'de istifa eden ABD'nin eski savunma sekreteri Robert McNamara'dan bu yana Dünya Bankası'nın dördüncü başkanı olmuştu. Wolfenshon, bu görev için uzun süredir adeta can atıyordu; hatta adaylık ihtimali ilk ortaya çıktığı 21 yıl öncesinde, Avustralyalı milliyetinden çıkıp, ABD vatandaşı olmuştu. Geleneksel olarak, IMF Başkanının Batı Avrupa Ülkelerince seçilmesine karşın, Dünya Bankası Başkanlığı hep bir Amerikalıya ayrılmıştır. Söz konusu görev, sadece; banka vasıtasıyla ele alınan Amerikan Devleti'ne ilişkin bir çok işlemi dolayısıyla, Hazine Dairesi'nin karar mekanizması ölçüsünde önemli değil; aynı zamanda, mevcut adayların arasından değişmez bir biçimde, ABD siyasi kurumuyla olan ilişkisi yönünde seçim yapan Beyaz Saray kadar önemlidir.
ABD Başkanı Clinton atamasını Wolfenshon yönünde açıkladığında, bu sayede, onun kendi küçük yatırım bankası, diğerleriyle olan yarışına, çokuluslu şirketlere "gelişmekte olan dünya ve kalkınmayla ilgili konularda uzun süreli, engin ve aktif bir yarar" elde edecekleri tavsiyesiyle şanslı bir yerden başlamıştı. Wolfenshon, uluslararası kalkınma konusunda olmasa da, çok çeşitli hayırsever amaca hizmet etmede -örneğin, New York'taki Carnegie Hall ve Washington D.C.'deki Kennedy Center for the Performing Arts gibi iki enstitünün hem başkanı olmak hem de bağış toplamakta gösterdiği hassasiyetle- geniş hayranlık uyandırmıştır. Kalkınma konusundaki deneyimi sınırlı ise de, göstereceği performans, önceki başkanların tümünden biraz daha farklı olacaktır. Harvard Ünivesitesi'nde ekonomi profesörü ve Inter-American Development Bankası'nın eski baş ekonomisti Ricardo Hausmann, "[Wolfenshon] Dünya Bankası'nın tek kötü başkanı olmayacaktır," demektedir. "Bu, bütünün bir parçasıdır. Bir yanıyla, Amerikalıların seçtikleri başkana dayanmaktadır... tamamen yapısal olan ve aday göstermenin yöntemleri dahilinde açık bir yarışmanın neticesinde ortaya çıkan bir olgudur." Esasen, pek çok eski başkan da bu pozisyona hayli geç bir yaşta ve mesleki tecrübeleri olmaksızın gelmişlerdir. Hausmann, " Bu insanlar 60'larında, kalkınmanın ne olduğunu öğrenme çabası içindeydiler, " ifadesini de eklemektedir.
Kalkınma konusundaki deneyim eksikliğine rağmen, Wolfenshon, ABD'deki deneyimli politik şahsiyeti dahilinde, dünya çapında mükemmel bağlantılara sahip bir şahsiyettir. "Center for Responsive Politics" verilerine göre Wolfenshon ve eşi Elaine'in, 1989'dan 2000'e kadar seçim kampanyalarına yapmış oldukları bağış miktarı, 130,000,- $'ın üzerindedir. Sağduyularına rağmen, 1991'de, bu paranın büyük bir kısmı Clinton'un partisine giderken, 1,000,- $ kadarı da George Bush'un kampanya sandıklarına gitmiştir. Wolfenshon, Dünya Bankası'na başlamasının ardından, kampanyaya olan katkılarından geri çekilirken, eşi bağışlarını artırmıştır.
Bu makaleye ilişkin yapılan mülakatta Wolfenshon, yardımlarının ve politik bağlantılarının atanmasında hiç bir etkisi olmadığını ifade etmiştir. "Bu, benim seçim kampanyalarına verdiğim paralar sonucunda olmamıştır. Ben, Kennedy Center'in başkanı olmam nedeniyle herhangi bir siyasi katkıda bulunmuyordum. Bill Clinton'la bir kere görüştüm... yaklaşık iki yıl kadar önceydi, fakat asla ona herhangi bir miktarda para vermedim ve o günden bugüne, kendisiyle bir para alışverişim olmadı." diyen Wolfenshon, ancak, geçen 10 yılda, verilen 138,000,- $'ın zor koşulları gerektirmediğini de eklemiştir. Yardımlar, dostlara gidecekti. Kennedy mirasının mütevellisi olarak, Patrick ve Edward Kennedy'nin seçim kampanyalarını düzenleyecekti. Seçim yardımlarına ve iş yemeklerine bu yolla katılacaktı. Wolfenshon, bu durumu şöyle açıklamıştır: "Eğer yılda bin dolar tutarında 10 bağış yapacak birçok arkadaşınız varsa, bu zor olmayacaktır."
Wolfenshon, daha önce çalıştığı yatırım bankalarındaki başarılarına işaret ederek, deneyim eksikliğini reddetmektedir. " Buraya atandığımda, kurumun güçlü ve zayıf taraflarının neler olduğu veya bir kalkınma kurumu olarak, değişen dünyadaki yerini değerlendirme açısından oldukça donanımlıydım."
Gerçekten de Wolfenshon, Dünya Bankası'na bu güne kadar gelmiş, en sıkı çalışan ve en fazla mesleki sorumluluğa sahip başkan olarak değerlendirilebilir. Ancak, kişiliği çabalarını engelliyor gibi görünmektedir. Bir banka çalışanı şöyle demektedir: " Onun benliği, Dünya Bankası'yla yakından ilişkili ve başarılarına sebeptir." Eski bir emekli banka çalışanı ise onun, kurumun McNamara'dan bu yana en zeki lideri olduğunu itiraf etmekte fakat; aynı zamanda " Hayatım boyunca tanıdığım en güvenilmez adam," şeklinde tanımlamaktadır. Eski bir Wall Street meslektaşına göre Wolfenshon, "son derece zeki, manevra yeteneği son derece yüksek ancak inanılmaz boyutlarda bir egoya sahiptir." Meslektaşının söylediklerinden, Wolfenshon'un sağlam bir güvene gereksindiği anlaşılmaktadır.
Kendisiyle çalışmış olan insanlara göre Wolfenshon, meseleleri kişileştirmeye ve altlarıyla olan tartışmalarında sıkça duygusal koşulları kullanmaya eğilimli bir insandır. Ona karşı koyanlar ise, çoğu zaman bölücü, "takım oyuncusu" olmayan insanlar olarak tanımlanmışlardır. Eski bir çalışan, Wolfenshon'un bankaya başlamasının hemen ardından, yöneticilerle yapılan bir toplantıda yaşanılan kavgayı hatırlıyor: Takip eden gün başkan bu gruba, bütün gece uyuyamadığını söylemiş ve onlara şunu ifade etmiş: "Beni sevmiyorsunuz; beni önemsemiyorsunuz."
Bu tür özellikler, Dünya Bankası'nda Wolfenshon'un bu ilişkileriyle sınırlı değildir. 2000 yılı fakir ülkelerin borçlarını indirme kampanyasını yönetmesi dolayısıyla gerçekleşen olağan karşılaşmaları neticesinde tanıdığı Wolfershon için Ann Pettifor, " Her şeyi kişiselleştirir. Onun canlılığının ve ihtirasının nedeni budur; bunlar çok önemli güçlerdir. Ancak, sağduyu eksikliğinin de bir göstergesidir."
Altında çalışanlar, sadakatin her zaman için "senior" pozisyonuna atayacağı insanlarda aradığı en önemli erdem olduğunu ifade etmektedirler. Yine de pek çok banka çalışanı ve yöneticisi, onun bu genel geçer değer yargısı nedeniyle oluşmuş olan, liderle olan güçlü bağın, genel olarak, karşılıklı sadakatinin gelişmesini engellediğine inanmaktadırlar. Eski bir çalışanı, " O hiçbir zaman, kendisiyle kurum arasında bir "kendibaşınalık" anlayışına izin vermedi; bir kurumu bu temelde yönetemezsiniz" ifadesinin ardından, sonuç olarak, şöyle demektedir: "Tam da uğruna deli olduğu sadakat sayesinde, yığınla şeyden sıyrılmıştır."
Bankanın Çatırdaması
Başkan olarak geçirdiği altı sene boyunca Wolfenshon, "senior" yönetimini eşi benzeri görülmemiş bir tarzda, tamamen elden geçirmiştir. Wolfenshon, 26 başkan yardımcılığından 24'üne atama yapmış ve bankanın dışında olan müdürlüklerin beşinden dördünü verim elde eder hale getirmiştir. 1997'den 2000'e kadar, 10,000 çalışanın neredeyse dörtte biri pozisyon ya da yer değiştirmiştir. Bankanın, McNamara tarafından oluşturulmuş personel politikasını yeniden yaratmıştır. Ne yazık ki, kanıtlar bu kazanımın, fiilen bankanın performansını hızlandırmak ya da onun varoluş nedenine hizmet etmenin ötesinde, çok daha pahalıya mal olduğuna işaret etmektedir.
Yapılan eleştirilerin çoğu, Wolfenshon'un içeride yaptığı değişiklikler üzerinedir. Emekli kıdemli bir devlet memuru, "Altında onu denetleyen bir yönetim yapısı kurmadaki isteksizliği ya da başarısızlığı nedeniyledir ki, kurumu her geçen gün geriye götürmüş olmasının tanzimi hiçbir anlam taşımamaktadır." demektedir. Diğer eleştiriler, Wolfenshon'un, Banka yönetmelikleri uyumunu dikkate almayarak, istediği çalışanı terfi ettirdiği yönünde. Örneğin, 2000 yılında, Bankanın hısım akraba kayırıcılığına karşı olan kurallarını ihlal ederek; kardeşi Richard, insan kaynaklarından sorumlu başkan yardımcısı olduğu halde, Nicholas Stern'i baş ekonomist pozisyonuna atamıştır. Bu atama, Bankada bir iç karışıklığa yol açmış, ardıdan Richard Bankadan ayrılmıştır.
Diğer araştırmacılar, Dünya Bankası üst yönetiminin bugün, hatırlanılan en zayıf dönemi geçirdiğini iddia etmektedirler. Onlar, bu zayıflıkta, kendisine bir şekilde karşı çıkan insanları atamaktan kaçınmasının payı olduğuna ve dolayısıyla bunun Bankanın yönetsel zorluklarını derinleştirdiğine inanmaktadırlar. Diğer bir eski bir çalışan, "Wolfenshon dışında bir düşman edinmenin en iyi yöntemi, ona kendini daha yakından gösterme çabası içinde olmaktır." demektedir. Wolfenshon, önce yüceltip ardından görmezden geldiği hatta aşağıladığı bir çok insanı Bankada bir yerlere atamış ya da terfi ettirmiştir. Bunların arasından, İngiliz sivil servis elemanlığından, şefliğe getirilen Rachel Lomax'ı, ABD Hazinesi ve IMF memurluğundan finans müdürlüğüne terfi ettirilen Jessica Einhorn'u ve Almaya'nın Finans Bakanı Yardımcılığı'ndan diğer bir finans müdürlüğüne atanan Caio Koch-Weser'i sayabiliriz. Bu insanların tümü, Wolfenshon'un yönetim tarzını tolere edemeyen diğer pek çok yetenekli insan gibi, bir süre sonra Bankadan ayrılmışlardır.
Kıdemli bir banka memuruna göre, Wolfenshon'un Bankadaki ünü, "bilgili ve karizmatik ya da karar verme yeteneğine sahip kişileri istemediğini göstermektedir." Dünya Bankası'na geçmezden önce, kendi küçük yatırım bankasını yaklaşık 110 kişilik bir personelle yöneten Wolfenshon, bu alandaki hatalarını itiraf ederek, " Yüzlerce, binlerce insanla birlikte çalışmış bir çok kişinin samimi tavsiyelerine sahibim -ki bu insanlar tavsiyelerinin hiç de kötü olmadığını kanıtlamışlardır. Fakat, daha önce hiç, 10.000 kişiyle çalışmadım." itirazında bulunmuştur. Şöyle devam etmiştir: "İç meselelere ilişkin oluşumlarda, onamalarda ve bankanın idaresi yönünde çok iyi olduğumu düşünmüyorum; bu anlamda bir temsilci araştırıyorum... Kendimi dışarıda, içeride olduğumdan çok daha iyi buluyorum."
"Dışarısı" tam olarak, Wolfenshon'un kendini gösterdiği alanı anlatmaktadır. Dünya Bankası'nın yöneticiliğine gelene kadar, 100 'ün üzerinde ülkeyi ziyaret etmiş; o ülkelerdeki kamu ve iş çevreleri, işçiler, medya, sivil toplum örgütleri, dini ve kadın dernekleri, öğrenciler ve öğretmenlerle toplantılar yapmıştır. Bu resmi diplomasinin yanında Wolfenshon, insanlarla olan yakın bireysel temasını, etkili bir şekilde, dünya çapında geliştirmiştir. Onun bu enerjik kişisel diplomasisinin uzandığı yer, Wyoming, Jackson Hole'deki evine gitmektedir.
Wolfenshon, ev davetlerinin kişisel diplomasinin bir aracı olduğunu yadsıyarak, "Dostlarımı, Wyoming'deki çiftliğime davet ederim," demektedir. Bu dostlardan biri, Wolfenshon'un Jackson Hole'deki evinde, dünyanın önemli bankacılarıyla bir toplantı niteliğinde olan, geleneksel cuma akşam yemeklerinin davetli listesini oluşturan, Federal Rezerv Başkanı Alan Greenspan'dır. Wolfenshon ayrıca, Eski ABD Başkanı Bill Clinton, Eski Başkan Yardımcısı Al Gore, şu andaki Başkan Yardımcısı Dick Cheney ve daha birçoğunu da misafir etmiştir. "İnsanlar benim evimi seviyorlar, bu bir çiftlik değil, sadece bir çiftlik evidir." demektedir.
Geçmiş başarılarının, insan ilişkileri bağlamındaki yeteneğinden kaynaklandığını ileri sürmek, Wolfenshon'un adeta tüylerini diken diken etmektedir. Bu anlamda yapılan bir ithamda kendisini şöyle savunmuştur: "Geçmişime dair kanı, benim, bir çok insanın kartvizitine sahip olduğum ve hemen bütün zamanımı telefon başında onları arayarak kendimi hatırlatmak ya da onları yemeğe davet etmekle geçirdiğime dayanıyor... Aynı şeyleri, sahibi olduğum yatırım bankasının başında olduğum günlerde de söylemişlerdi. Ancak irdeleyince, geçen yıl itibariyle, Goldman Sachs, Merrill ve Morgan Stanley'nin hemen yanında, şirket birleşmeleri ve diğer gelirlerden edindiği 80 milyar $ tutarındaki kazançla, sergilenen sağlam gidişatı görebilirsiniz."
Wolfenshon, sarf ettiği eforun asla yüzeysel olmadığını ifade etmiş; aksine, "Yapmaya çalıştığım ne varsa çok önemli noktalara hizmet etmekte ve bağlantılarım da bu noktaları kabul ettirmeye hizmet etmektedir. Aslolan, bu önemli noktaların ilişkilerle olan bağlantısına rağmen, ilişkiler, bu noktalar olmaksızın hiçbir anlam taşımadıklarıdır." demektedir.
New Age Ekonomi
Wolfenshon, Geçen altı yıldan fazla zaman zarfında, söz konusu, güçlü iletişim ve kamuya hitabet özelliklerini, yaptığı işin özüyle, kurum dışındaki kişisel ilişkilerini -ve kendi imajını- bağdaştırmada sarf edeceği efor için mevzilendirmiştir. Bir banka çalışanı, " o, bir ilişki adamıdır," ve, " dünya üzerindeki güçlü ve etkili insanlar dolayısıyla, müthiş bir kredilibiteye sahiptir." demektedir. Bir başkası, Wolfenshon'un dışarıdaki seçim bölgeleri olan gelişmiş ülkelerin yönetimleri ve sivil toplum örgütleri ile inanılmaz bir mesleki iletişim içinde olduğunu iddia etmektedir.
Fakat bu sevecen, ince imaj, ağır bir bedel gerektirmiştir. Eleştirmenler, sivil toplum örgütleri ve diğer ilgili grupların tazyiki ve kendi güvenilmezliğinin sonucunda, Wolfenshon'un, Dünya Bankası'nın entellektüel etiğini, -sahip oldukları önemli erdemleri bir yana bırakarak- kalkınmanın moda heveslerini derhal kucaklamalarına zorlayarak teslimi altına aldığını iddia etmektedirler. Bu trendi somutlaştıran en önemli başlangıç, Ocak 1999'da oluşturulan Wolfenshon'un "Ayrıntılı Kalkınma Modeli - AKM"nden başka bir şey değildir. Bankadan edinilen bilgiler göre AKM, "Kutsanmış, uzun vadeli ve ülkesel bazda ele alınmış, yoksulluğu azaltma amaçlı; güçlü bir katılımı ve paylaşımı oluşturmaya ayarlanmış bir yöntemdir." Wolfenshon, bu günlerde, Bankanın ülkesel düzeyde odakladıklarına, Dünya Bankası'ndan daha başka, hangi etkili çözüm yollarını istedikleri yönünde kulak vererek destek vermektedir. Wolfenshon'un bu yöntemiyle ülkeler, AKM'deki ekonomik stratejiler baz alınarak desteklenmişlerdir. "Kutsanmış" yöntem bir şekilde, kalkınma stratejilerini başarılı kılmak için basit, tek bir unsurun olmadığını ortaya koymaktadır.( Wolfenshon, başlangıçta, "Yeni Kalkınma Modeli"nin, meslektaşlarının dikkatini, kalkınma nosyonunun bilinen çokyüzlülüğüne çekmeye zorlayan bir başlangıç olarak adlandırıldığında ısrar etmişti.)
Banka verilerine göre, AKM, ülkelerin kalkınmaları konusundaki önceliklerine, "ülkesel-mülkiyet" ve "ortaklık" bazındaki ilkeler ve "sonuçlara, ayrıntılı ve uzun vadeli bakış açısıyla eğilme" tavrı doğrultusunda, yardımcı olmaktadır. Sonuçta, Banka AKM'nin bu alanda her derde deva bir içerik taşımadığının farkına varıp; kurumun taşıdığı uzmanlık vasfı ve görece avantajıyla, ancak bir "Ülkesel Destek Stratejisi" olabileceğine kanaat getirmiştir.
Bir çok banka eleştirmeni, AKM'nin, Dünya Bankası'nın eğilim eksikliğine bir çözümden çok, bu sonunun iyi bir örneğini oluşturduğunu ifade etmektedirler. Eski bir Banka çalışanı AKM'yi "zalim bir şaka" olarak adlandırıyor. Banka çalışanlarının oluşturduğu birliğin haber bülteninde bu yıl, bir üyenin, yeni bir "Stratejik Model Bildirisi"olarak tanımlayarak yayımladığı yazıda, Banka'nın kalkınma faaliyetlerine yeni bir yön veren model, "kafa karıştırıcı, anlamsız ve geçen iki yılda ifade edilmiş yığınla klişeyle doldurulmuş... kutsanmış, yetki, mülkiyet hatta öz varlık sağlayıcı"dır.,
Eleştirmenler AKM'nin, sivil toplum örgütleri için bir kapitülasyon niteliği taşıdığını iddia etmektedirler. UCLA'dan Sebastian Edwards, sivil toplum örgütlerine kulak vermenin şartlı bir durum içerdiğini düşünüyor. "Sivil toplum örgütleri, güç odaklarından kopuk oldukları sürece düşüncelerini ifade etmede daha özgür olacaklardır. Fakat onlara kulak vermek, onların görüşlerini kabul ediyorsunuz anlamına gelmiyor." Buna rağmen Dünya Bankası, sahip olduğu projeyi üzerinde STÖ'nin eleştirileri doğrultusunda değişiklikler yapmıştır. Örneğin, STÖ ve ilgililerin tazyikiyle, geniş bir baraj niteliğindeki projelerinden zamanla uzaklaşmışlardır. Bu strateji, Kurumun zengin-ülke hissedarlarına güven telkin etmiş ve dışarıdaki eleştirmenleri tamamen susturmaya yetmese de yatıştırmıştır. Wolfenshon'un kendi ifadesiyle, "Buraya geldim geleli, STÖ'yle tekbir sorun olmamıştır ki sonunda tatlıya bağlanmasın".
Bir çok yazar, Wofenshon'un pozisyonunun, Bankanın eğilim eksikliği ve çalışanların öncelikler konusunda kararsızlığında en büyük gösterge olduğunu düşünmektedirler. Görevden ayrılan Arjantin'den sorumlu yönetici, geçtiğimiz Ekim ayında Dünya Bankası Yönetim Kurulu'nda yaptığı konuşmada, "Bankanın stratejik görüşü, bu anlamda düzenlenmiş çok fazla inisiyatif tarafından şaşkına çevrilmiştir... Bizler, ciddi anlamda daha fazla odaklanma ihtiyacı içerisindeyiz."
Çeviren: Sonnur Özcan