Bu kez kendisiyle, bankaların Ankara'dan olası taleplerini ve üç büyük kamu bankasının içinde bulunduğu sıkışıklığı konuştuk.
Geçirdiğimiz sarsıntının ardından, mali sektörün durumu nasıl görünüyor?
Sönmez: Sarsıntı, etkilerini öncelikle mali sektörde gösterecek. Bunun temel nedenlerinden biri şudur: Bankalar, sabit döviz kuru uygulamasına güvenerek, hatırı sayılır ölçüde dövizle borçlanmalar yapıp, bu kaynakların önemli bir kısmını da dolaylı olarak devlete (borç vererek) aktarmışlardı.
Bu demektir ki: Mali sektörün döviz açıkları var.
Onun içindir ki, mali sektörün Ankara'dan ilk talebi, döviz piyasasının likit hale gelmesini istemek olacaktır. Çünkü bankaların, dış piyasalara karşı döviz yükümlülüğü vardır.
Bir noktayı da hatırlatalım: Kasım krizi sonrasında, bankaların dış piyasalarda yaptığı borçlanmalara devlet güvencesi verilmişti.
Başka bir anlatımla, kamu kesiminin sırtında, büyük yükümlülük vardır.
Özetle: Döviz kredisi kullanımı, bankaları; bankalar da kamu kesimini ve şirketleri zorlayacaktır. Önümüzdeki dönemde, batık krediler sorunu hacimli bir sıkıntı olarak karşımıza çıkacak.
Kamu bankaları, başlı başına devesa bir sorun odağı değil mi?
Sönmez: Halk Bankası, Zıraat Bankası ve Emlak Bankası'nın 2000 yılı sonu itibariyle, birikmiş görev zararı, 20 milyar dolardı .
Hazine, bu üç devlet bankasına alacaklarının sadece beşte birini ödeyebilmiş durumda. Geri kalan duruyor.
Dev kamu bankaları bugün gerçekten ciddi bir zaaf içindedir.
O kamu bankaları ki, kaynakları, yıllar yılı siyasiler eliyle çarçur edildi.
"Fon'a devredilen bankalara", üç devlet bankasından,(Ziraat Bankası, Emlak Bankası, Halk Bankası) 250 milyar dolarlık şaibeli kredi aktarıldığından söz ediliyor örneğin.
Kamu bankaları, kriz sırasında Türkiye'de ödeme sistemini kilitlemiştir. Bu sorunun nasıl aşılacağı da doğrusu ortada duruyor.
Bundan sonra ne olur?
Sönmez: Hazine'den alacakları var bu bankaların. Hazine nereden kaynak bulacak? Nasıl yapacak ödemelerini bu kamu bankalarına? Cavabı zor bir soru bu.
Faizler yeniden yükselecektir. Bütçe üstünde faizlerin yükü yüzde 55'e iner tahmini yapılıyordu. Bu tahmin tutmayacaktır. En az yüzde 80'ler düzeyinde olacaktır, faizlerin bütçe üstündeki yükü. Bu şu demektir: Faiz borcu altında ezilen bütçede, sağlığa, eğitime yer kalmaması . Diğer bütçe kalemlerine ayrılan payın zorunlu olarak azalması...
Zam dalgası başlayacaktır. Başta petrol ürünleri olmak üzere... Devletin ürettiği mal ve hizmetlere zam gelecek, onu da özel sektör zamları izleyecektir. Bu durumda gelir/ ücret politikasını yeniden gözden geçirmek gerekecektir. Memurlar katsayı artışı isteyecektir. Özel sektör çalışanları işten çıkarılma korkusu yaşayacaktır. Mazot, gübre gibi tarımsal girdiler de zam göreceği için, (destekleme alımlarının kısıtlanmasıyla zaten zora girmiş olan) Tarım kesimi için, koşullar daha da zorlaşacaktır.
Şirketler ve bankalar dünyasında el değiştirmelerin gündeme gelmesini beklemeliyiz, değil mi?
Sönmez: Evet el değiştirmeler hızlanacaktır. Likiditesi güçlü olanlar, zayıfları satın alır. Bir konsolidasyon süreci beklemeliyiz. O kadar ki, önemli ve verimli işletmelerin bile el değiştirdiğini göreceğiz.