14 ve 20 Temmuz'u "kara yıldönümleri" olarak adlandıran Hristofias'ın konuşmasının tam metni şöyle:
Otuz yıl çok uzun.
Bu ülke otuz yıldır gerçek barışa susamış durumda.
Bu halk otuz yıldır adalet güneşinin kendi topraklarına da doğması için mücadele ediyor.
Otuz yıldır direnişin ve özgürlük savaşçılarının mezarlarını ziyaret ediyoruz ve kendilerinin uğruna düştükleri davayı kazanacağımızın sözünü veriyoruz.
Otuz yıldır bu meydanda toplanıyoruz çünkü bu gidenlere, kayıplara, acı ve eziyet çekenlere, evlerinden olanlara ve hala cefa çekenlere karşı bir borcumuzdur.
Zamana ve unutkanlığa karşı mücadele ediyoruz. Unutmamızı isteyen yerli ve yabancı güçlere karşı mücadele ettik ve onlara karşı durmaya devam edeceğiz. Kin duyduğumuzu için değil, fakat geleceği sağlam temeller üzerinde inşa etmek istediğimizden dolayı hafızamızı canlı tutuyoruz.
Cunta ile EOKA-B'nin faşist hain darbesi 30 yıl sonra artık tarihimizin bir parçası olmuştur. Fakat bu tarih bugünle de sarmaşıyor ve yarının üzerine ağır gölgesini düşürüyor. Tankların paletlerinin tüyler ürpertici gürültüsü ve otomatik silahların kurşunlarının sesleri ülkemiz işgal altında bulunduğu sürece her Temmuzun on beşinde işitilecek.
Kin ve fanatizm duygularıyla körleşmiş olanlar, emperyalist merkezlerin yasa dışı emirlerini yerine getirerek darbe cinayetini işleyenler işgali getirdiler.
Yıllar geçtikçe ve işgal sona ermedikçe, düşmana kapıları açan hainleri mahkum etmek için daha güçlü haykıracağız.
Atilla'nın tüm barbarlığıyla işgali de, 30 yıl sonra tarihimizin bir parçası olmuştur. Zaman bizi aldatmasın. Zaman, gelişen olaylar, bazı verileri değiştiren gelişmeler bizi aldatmasın. İşgal sadece tarih değildir. Yaşamımıza damgasını vuran sert ve acı bir gerçeklik olmaya devam ediyor. Kıbrıslırumlarla Kıbrıslıtürkleri ayrı yaşamak zorunda bırakan, barışın sevincini tatmamızı engelleyen, temel insan haklarından ayrı bırakan bir gerçekliktir. Türk istila ve işgalini mahkum etmek için sesimizi yükseltiyoruz ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin toprak bütünlüğüne, birliğine ve egemenliğine saygı gösterilmesini talep ediyoruz. 30 yıl, uzun bir süredir. Artık Kıbrıs sorunun çözüm zamanı gelmiştir.
Sevgili Yurttaşlar,
Bu akşam demokrasiyi savunmak için direnen kahramanlarımızın aileleri de bizimle birlikte. Onları saygı ve sonsuz şükran duygularıyla kucaklıyoruz. 74'ün karanlık temmuzunda Makarios'u, yasallığı ve demokrasiyi savunarak, şan ve onur sayfaları yazan ve bugün yaşamda bulunan direnişçiler de mevcudiyetleriyle bizi onurlandırıyorlar. Onlara "Hoşgeldiniz" diyoruz ve onları tüm sıcaklığımızla kucaklıyoruz. EOKA-B terörünün çalkantılı yıllarında biz onlarla birlikte mücadele ettik. Demokratik direnişin saflarında birlikte yer aldık. Seferberlik partisi hükümeti döneminde tarihin çarpıtılmasına karşı birlikte mücadele ettik. Direnişin korunması için, adalet için, yaşamda bulunan direnişçilerin haklarının ve saygınlıklarının korunması için güzel mücadelede onlarla birlikte ortak mücadelemizi sürdüreceğimizin güvencesini veriyoruz.
Türk işgalinin her iki evresinde de kahramanca yaşamlarını verenlerin aileleri de bizimle birlikte ve bizi onurlandırıyorlar. Onları Saygı ve şükranla kucaklıyoruz. İhanete uğrayan Kıbrıs'ın büyük darbe karşısında ayakta kalması uğrunda fedakarlıklarını esirgemeyenlerin önünde saygıyla eğiliyoruz.
AKEL'in mitingini katılımlarıyla onurlandıran, Kıbrıs dramının kayıplarının aileleri de burada bizimle beraberler. Onları sonsuz sevgiyle kucaklıyoruz ve birlikte acılarını paylaşıyoruz. Onların acıları sürüyor ve sevdikleri insanların akıbeti ile ilgili sorular yanıtsız kalmaya devam ediyor. Kayıplar konusunun hala neden çözümsüz kaldığını gerçekten soruyorum. Siyasal gelişmelerden bağımsız olarak uzun zaman önce her olay kendi bazında tam olarak araştırılmalı ve bu konu sona erdirilmeliydi. İyi niyet ve siyasal irade burada sınanıyor. Uluslararası toplumun samimiyeti de burada sınanıyor.
1974 olaylarında yaralananlar ve maluller de mitingimize katılımlarıyla bizi onurlandırıyorlar. O trajik yazdan sonra, onların yaşamları daha da zorlaştı. Devlet çoğu kez onlara karşı sorumluluğunu yerine getirmeyi ihmal etti. Devletin onlara karşı maddi ve manevi sorumluluklarını yerine getirmesi için AKEL'in çalışmaktan bir an bile geri durmayacağına, ilgi ve şefkatinin sürekli olarak onların yanında olacağına bir kez daha temin ediyoruz.
Bu akşam Karpaz'ın kahraman insanları da aramızda. Onları sıcak bir şekilde kucaklıyoruz. Zor koşullar altında ata topraklarında tutunabilmek için onların 30 yıllık mücadelesi, inadı hepimize Karpaz için özel bir statünün uygulanmasını talep etme hakkını verdi ve biz AKEL olarak her fırsatta bu hakkı talep ediyoruz.
Son olarak göçmenlerimiz de yığınsal olarak bu akşamki mitingimizde bizimle birlikteler. 30 yıl boyunca AKEL'in tutarlı bir şekilde yanlarında yer aldığı göçmenlerimizi selamlıyoruz. Onların dönüş hakları için, evlerinden ve mülklerinden ayrı kaldıkları sürece var olan sorunlarının çözümü için AKEL mücadele etti ve mücadele etmeye devam ediyor.
Bu kitlesel miting yaşamını yitirenleri onurla anıyor. Demokratik direnişin özgürlük savaşçılarını, kayıpları, kayıp ailelerini, malulleri, enklavlarda yaşayanları ve göçmenleri onurla anıyoruz. Halkın bu partisi tarihi ve halkımızın fedakarlıklarını anmayı bilir.
Yurttaşlar,
Darbenin ve işgalin 30. yılında, Kıbrıs Nisan referandumunun yankılarının yaşandığı bir ortam içerisinde bulunuyor. Mitingin bu kürsüsünden bir kez daha haykırıyoruz: Referandumlar yolun sonu değildi ve olamaz. Bizim için kabul edilir yolun sonu sadece Kıbrıs sorunun çözümüdür.
Referandumlardan önce sonuçlarının uluslararası toplum tarafından saygı göreceği ilan edilmişti. Ancak , egemenlik hakkını kullanan küçük bir halka saygı konusundaki anlayışın, niyet ve çıkarlarla bağlantılı olarak değişik şekillerde kavrandığı görülüyor. Amerikalıların, İngilizlerin ve Avrupa Birliği lider çevrelerinin Annan Planı'na olumlu oy verilmesi yönündeki arzuları biliniyordu. Kıbrısrum toplumunun bu arzu yönünde tavır ortaya koymayı reddetmesi tepkilere neden oldu ve olmaya devam ediyor. Yeni Dünya Düzeni çerçevesinde var olan planlamaları ters yüz eden "hayır" kolaylıkla kabul edilmiyor. Uluslararası gelişmeleri belirleyenleri daha sürecin başında, Kıbrıslırumların olası "hayır"ı karşısında düşünmeye davet ettik. Bizi duymadılar. Referandumlardan sonra onları Kıbrıslırumları bu planı reddetmeye götüren gerçek nedenleri aramaya ve bunun tedavi yöntemlerini, yollarını incelemeye çağırdık. Onlar baskı yolunu, cezalandırıcı ve rövanş alıcı yolu izlemeyi tercih ettiler. Bu yaklaşım yanlış yolda adımlar atma anlamına gelmektedir. Bu yol bir çıkmazdır. İçine kapanmaya yol açar. Kısa sürede çözüm için ön koşulları yaratmaz.
Kıbrıslıtürklerin ekonomik olarak desteklenmelerinin gerekçesi ile uluslararası hukukun, Avrupa Birliği kurallarının bir kenara itilmesi, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin statüsünün aşağıya çekilmesi ve işgal bölgesinin varlığının yukarı çekilmesi yönünde çabalara tanık olmaktayız. Bu asla üretken bir yaklaşım değildir. Çünkü yapılan açıklamalara terstir; yeniden birleşme uğraşılarına yardımcı olmamaktadır ve bölünmüşlüğü genişletmektedir. Kıbrıslıtürk yurttaşlarımızın ekonomik açıdan desteklenmesinden yana olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz. Kıbrıslıtürklerin desteklenmesine yönelik önlemlerin uygulanması uluslararası ve Avrupa yasallığı ihlal edilmeden de gerçekleşebilir. İleri götürülecek önlemler iki toplumu uzaklaştırmamalı, aksine yakınlaştırmalıdır.
Bugün Kıbrıstürk toplumuna liderlik yapanların referandumdaki "evet"lerini en doğru biçimde değerlendirip değerlendirmediklerini düşünmeleri gerektiğine inanıyoruz. Yasa dışı devletin tanınmasını arzulamadıklarını açıklıyorlar. Fakat uluslararası alanda uygun zemin bularak, dolaylı da olsa, işgal bölgesinin kurumlarının ve varlığının, dolaylı da olsa, tanınması için her şeyi yapıyorlar. Bu hangi oranda yeniden yakınlaşma hedefine hizmet ediyor? Olumlu anlamda Kıbrıslıtürklerin çıkarına hangi oranda hizmet ediyor? Kıbrıstürk siyasi liderliğinin, sıradan bir Kıbrıslırumun endişelerini hissetmesinin ve paylaşmasının zamanı gelmiştir ve iki toplumdaki referandumların sonuçlarını sermaye yapma arzusunda olduğu mesajını vermemelidir.
Diğer taraftan Kıbrısrum tarafı olarak da, halkın iradesine saygı göstermemiz gerekirken, kendi "hayır"ımızı ele alış biçiminde de düşünmeliyiz. Uluslararası alandaki tepkiler bizi endişelendirmektedir. Kıbrıs Cumhuriyeti varlığını ve egemenliğini savunmakla görevlidir. Bize göre, bu görevi kararlılıkla fakat esnek bir şekilde yerine getirmeliyiz. Kıbrıs sorunun çözümüne hazır olduğumuzun mesajını sürekli olarak vermemiz çıkarımızadır. Çözüm yönünde girişim üstlenerek ilerlememizin zorunlu olduğuna inanıyoruz.
Ulusalrarası topluma ve Kıbrıslıtürk yurttaşlarımıza yönelik olarak, Kıbrısrum tarafının referandumdaki "hayır"ının iki bölgeli, iki toplumlu federasyona "hayır" demek olmadığı konusunda sürekli olarak daha ikna edici olmamız gerek. Bu "hayır" bugünkü ayrılıkçı statükonun kabulü değildi. Eğer açıklamalarımıza paralel olarak, ileriye doğru gitme yönünde istencimizi ve kararlılığımızı tam olarak gösteren siyasal pratik eşlik ederse, daha ikna edici oluruz.
AKEL -Sol-İlerici Güçler olarak, iki toplum arasına bir ayrılık duvarı çekilmesi gerektiği yönünde referandum sonrası daha yoğun olarak ifade edilen görüşlere tamamen karşıyız. Bu tür yaklaşımların temelinde, milliyetçilik ve şovenizmin ifadesi vardır. Kıbrıs'ın ve halkımızın gerçek çıkarlarının anlaşılması konusunda siyasi yetersizliği açıkça göstermektedirler. Yorgunluğu ve taksimle uzlaşma niyetini ele vermektedir. Onlarca yıl, Kıbrıslıtürklerin ve Kıbrıslırumların karşı çıktıkları Denktaş'ın politikasından bir farkı yoktur. Anlaşmalı taksimden söz etmesi bir tesadüf olmayan Gül'ün yaklaşımıyla çakışmaktadır.
Diğer taraftan iki bölgeli-iki toplumlu federasyonu özünde ret eden, sözde Avrupalı çözüm yönünde genel sloganlar işitiliyor. Maksimalist talepler ileri sürülüyor ve zemini olmayan beklentiler yaratılıyor. Uzlaşmayı ve Kıbrıslıtürk yurttaşlarımızla bir ortaklığı kabul etmediğimiz ve çoğunluğun kendi istencini dayatacağı bir çözümü hedeflediğimiz mesajı veriliyor. Böylesi yaklaşımlar, zeminsiz olmanın yanı sıra tehlikelidir de, çünkü farklı bir yoldan aynı sonuca, Kıbrıs'ın kalıcı olarak taksimine yol açar.
Biz bu yaklaşımları kararlı bir şekilde reddediyoruz. Bunların yerine, tek doğru politika olan, yeniden yakınlaşmayı, Kıbrıslırumlarla Kıbrıslıtürklerin ortak mücadelesini, Kıbrıs'ı işgalden kurtarıp, halkımız ile vatanımızı yeniden birleştirecek, iki toplumun siyasi eşitliğini ve insan haklarını sağlayacak, her iki toplumun da endişelerine yanıt verecek olan, üzerinde anlaşmaya varılan, iki bölgeli-iki toplumlu federasyonu koyuyoruz.
Biz AKEL olarak, bugünkü çıkmazdan kurtulmayı getirecek ve kısa sürede çözüm yolunu açacağına inandığımız kendi önerimizi biçimlendirdik. Bizim önerimiz Kıbrıslırumlar'ın hissettiği güvensizlik olgusunu ciddi olarak dikkate alıyor ve bununla birlikte çözümün uygulanmasına yönelik güvenceleri içeriyor. Bizim önerimiz sınırlı sayıda değişiklikleri öngörmektedir ve bu değişiklikleri tartışmaya hazırız.
AKEL'in önerileri bir nota biçiminde değildir. Cumhurbaşkanı ile diyalog içerisindeyiz. Diğer siyasi güçlerle Ulusal Konsey çerçevesinde diyaloga hazırız. Bu diyalog mantıki bir zaman çerçevesinde yapılmalı ve somut sonuçlara ulaşmalıdır. Kıbrıs sorunun çözümü için fırsat penceresi açan koşullar sonsuza dek varlığını korumayacaktır ve diğer taraftan zamanın, Kıbrıs'ın lehine çalışmadığını da bilince çıkarmalıyız. Kıbrıslıtürk siyasi güçlerle ve özellikle de ilerici Kıbrıslıtürkler'le diyaloga girmemiz gerekir ve bunun en kısa sürede çözüm yönündeki ortak uğraşımıza yardım edeceği umudu taşıyoruz.
Sevgili yurttaşlar,
Otuz yıl çok uzun bir süredir. Kıbrıslırum, Kıbrıslıtürk bu halk çok çekti. Bu ülke çok çekti. Cesaretle, kararlılıkla, ilkelerden taviz vermeksizin ileri adımlar atalım Kıbrıslırum, Kıbrıslıtürk barış, güvenlik ve refah içinde yaşayacağımızı sağlayacak gerekli uzlaşmayı bulabiliriz ve bulmalıyız. Bulacağımız çözüm her iki toplumun da endişelerine yanıt verecek ve sadece Kıbrıs halkının değil, aynı zamanda bölge barışının ve istikrarın da çıkarına olacaktır.
İnsanlarımız Kıbrıs bölünmüş kalsın diye yaşamlarını feda etmediler. İşgal ve bölünmüşlük halkımızın çıkarına değildir. Halkımız daha iyi bir geleceği arzulamaktadır. Geleceği kazanmamız için, AKEL'in tüm gücü ile gerekli katkıyı sağlamasının beklentisi içerisindedir. Kıbrıs trajedisinin 30. yılında, AKEL'in, halkımızın bu istemini onurlandıracağının ve ülkemizin yeniden birleştirilmesi mücadelesine kendisini daha iyi vereceğinin sözünü veriyoruz. (BB)