* Fotoğraf: Anadolu Ajansı.
Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı (COP27), 6 Kasım'da Mısır'ın Şarm El-Şeyh kentinde başladı.
18 Kasım'a kadar devam edecek zirveyle ilgili Uluslararası İklim Eylem Ağı'nın (CAN International) koordinasyonu ile sivil toplum örgütlerinin BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) toplantılarında yayımladığı ECO haber bülteninin başlıklarını bianet ve Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) iş birliği ve Ayşe Bereket'in çevirisi ile sizlerle paylaşıyoruz.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansları'nın (COP), tüm ülkelerin her geçen gün derinleşen iklim kriziyle yüzleşmeleri ve çözüm bulma ve yatırım yapma konusunda birlikte hareket edebilecekleri bir ortam olması gerekiyor. Ancak, tam da fosil yakıt sistemi krizinin tüm dünyanın çatışmadan yüksek enflasyon ve iklim krizine kadar karşı karşıya kaldığı birçok krizin nedeni ve hızlandırıcısı olduğu ifşa edildiği sırada düzenlenen bu yılki 27. Taraflar Konferansı'nın (COP27) öğeleri, toplantıyı bir doğal gaz tanıtım toplantısına dönüştürmek üzere tasarlanmış izlenimi veriyor.
ECO olarak, son aylarda COP 27'ye ev sahipliği yapan Mısır'ın bakanlar düzeyinde gerçekleştirilen çok taraflı toplantıları doğal gazın bir "köprü" yakıt olduğuna dair, modası geçmiş efsaneyi yaygınlaştırmak için kullanmasını endişeyle takip ettik. Oysa, bilim ve Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA) bu konudaki çok net açıklamalarıyla birlikte doğal gazın "köprü" efsanesi çöktü. Sadece halihazırda açık sahalardaki petrol ve doğal gazın yakılmasıyla bile sıcaklık artışı 1,5ºC dereceyi aşacak. IEA, petrol ve doğal gaz yatırımlarının artmasının enerji erişimi ve güvenliği sorunlarını derinleştireceğini ve yenilenebilir enerji üretimi yüksek olan ülkelerin enerji krizinden daha az etkilendiğini açıkladı.
Yanlış anlaşılmasın: Elbette COP'larda fosil yakıtların ele alınması gerekiyor. Gerçek şu ki, karbonsuzlaştırmaya giden tek yol, fosil yakıt kullanımın sonlandırılması. ECO olarak, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji üretiminin artırılması ve petrol, gaz ve kömürden adil ve hakkaniyetli çıkış yollarının COP 27'de konuşulacağını umuyoruz. COP'larda fosil yakıt kelimesinin telaffuz edilmesi için 30 yıldan fazla bekledik ve nihayet ilk kez geçen yılki toplantının resmi metninde yer aldı. Bu yılki COP'ta ise artık ilerleme kaydetmeliyiz. Bu doğrultuda, ECO'nun fosil yakıtlar konusunda dünya liderlerinden beklentileri aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
"Afrika COP"u Mısır'da devam ederken ve dünya liderlerinin hayati önem taşıyan iklim taahhütlerinde bulunmaları beklenirken, bizim de ECO olarak liderlere bir sorumuz var: Temiz ve uygun fiyatlı enerji kaynakları aracılığıyla enerji yoksulluğunu sona erdirmeye ve Yedinci Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi'ni (SKH7- Evrensel Düzeyde Erişilebilir ve Temiz Enerji) gerçekleştirmeye hazır mısınız?
Çok karanlık bir tabloyla karşı karşıyayız: Dünyada 760 milyon kişinin elektriğe, 2,6 milyar kişinin yemek pişirmek için temiz enerjiye ve 1,1 milyar kişinin büyük ölçekli gıda israfını önleyebilecek soğutma imkanlarına erişimi yok.
Oysa, şu anda dünyayı etkisi altına alan enflasyon, gıda kıtlığı ve artan enerji maliyetlerinden oluşan bu çoklu kriz güvenilir, temiz ve uygun fiyatlı enerjiye erişimle hafifletilebilir. Güvenilir enerji erişimi aynı zamanda eğitim ve sağlığın iyileştirilmesi, açlığın azaltılması, üretkenliğin artırılması gibi farklı alanlarda kalkınmayı hızlandırabilir ve böylece birçok SKH tutturulabilir. Ancak, ne yazık ki şu ana kadar kaydedilen ilerlemeler hiç de umut verici değil.
2019 ve 2021 yılları arasında elektriğe erişimi olmayan kişi sayısında, 2015-2019 dönemindeki yüzde 9'luk düşüşle karşılaştırıldığında, pek de kayda değer bir düşüş yaşanmadı. Sahra Altı Afrika'da, elektriğe erişimi olmayan kişi sayısı 2013 yılından beri ilk kez 2020'de arttı. Buna ek olarak, COVID-19 ile birlikte yemek pişirmekte kullanılan temiz enerjiye erişimi olmayan kişi sayısı yüzde 1 oranında arttı ve bu ülkeler yemek pişirmek için temiz enerjiye erişim hedefinden daha da uzaklaştı. 2030 yılında 660 milyon kişinin hâlâ elektriğe erişimi olmayacağı ve dünyanın yemek pişirmek için temiz enerjiye erişim hedefinin yüzde 30 kadar gerisinde kalacağı tahmin ediliyor. Bu enerji yoksulluğunun büyük kısmı Sahra Altı Afrika ülkelerinde yaşanacak.
ECO olarak, Şarm El-Şeyh'teki dünya liderlerine soruyoruz: Alışageldik söylemleri geride bırakıp enerjiye erişimin temel bir insan hakkı olduğunu kabul etmeye hazır mısınız? 2030 yılına kadar enerji yoksulluğunu ortadan kaldırmak için gereken yatırımı yapmayı taahhüt edecek misiniz? Cevabınız evet ise, gelecek nesiller Mısır'daki COP27'yi yoksulların ve yoksunların yaşamlarında gerçekten fark yaratan, "Afrika'daki, Afrika için COP" olarak hatırlayacaktır.
ECO, müzakerecilerin COP27'nin en önemli konularından biri olan Azaltım Çalışma Programı'nı tartışmak üzere bir araya gelmelerini memnuniyetle karşıladı ancak müzakereciler bu son derecede ihtiyaç duyulan Çalışma Programı konusunda bir fikir birliğine varamadı. Çalışma Programı'na neden ihtiyaç duyduğumuzu kısaca hatırlatalım.
Geçen hafta yayımlanan UNFCCC 2022 Sentez Raporu durumu çok açık bir şekilde ortaya koyuyor: Bilim, 1,5˚C derece hedefini ulaşılabilir düzeyde tutmak için 2030 yılına kadar küresel emisyonların yüzde 43 oranında azaltılması gerektiğini söylerken, mevcut Ulusal Katkı Beyanları'ndaki (NDC) koşullu hedefler de dahil tüm hedefler gerçekleştirildiği takdirde bile 2019 seviyelerine göre sadece yüzde 3,6 bir azaltım sağlanabilecek. COP 27'den hemen önce yayınlanan Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) Emisyon Açığı raporunda da aynı tespitler ifade edildi: Ne yazık ki, iklim hedeflerimizin hayli uzağındayız.
Sevgili liderler, COP27'nin nerede düzenlendiğini unuttuysanız biz ECO olarak size bunun bir Afrika COP'u olduğunu hatırlatalım. İklim değişikliği yoksul ve kırılgan toplulukları orantısız şekilde etkiliyor ve Afrika iklim değişikliğinin bu tehlikeli etkilerini somut olarak yaşıyor.
Şarm El-Şeyh'e gelen devlet başkanlarının, taahhütlerini ve vaatlerini acilen yeniden tekrarlamaları, geliştirmeleri ve yerine getirmeli gerekiyor. Hükümetlerin yıkıcı iklim krizinin kontrolden çıkmasını önlemek için birlik olmaları gerektiğini hatırlatmak isteriz. Hükümetler, şu anda iklim çöküşünün yükünü taşıyan toplulukların ve ekosistemlerin uyum ihtiyaçlarına yanıt vermelidir. Bu yüzden de, iklim değişikliğine adaptasyon eylemlerimizin bilimle uyumlu olmaları gerekiyor.
ECO olarak liderlere doğayı koruma ve topluluklara, insan haklarına ve yerli halkların haklarına saygı gösterme sorumluluğu taşıdıklarını hatırlatmak isteriz. Bu COP'un bir adaptasyon ve iklim adaleti COP'u olup olmayacağını takip edeceğiz.
Şimdi, bu gündem maddesi hakkında konuşalım. Sözümüz gelişmiş ülkelere: COP27'nin başlamasına 36 saat kala toplantı odalarında sergilediğiniz eski taktiklerinizi hepimiz gördük. Anlamlı bir Kayıp ve Hasar finansmanı sağlayacak nihai kararı zayıflatmaya ve (bir kez daha) geciktirmeye çalıştınız. Sorumluluk ve tazminatı gündem maddesinden çıkarmak için gösterdiğiniz gayretin de farkındayız.
Evet, Kayıp ve Hasar finansmanı düzenlemeleri şu anda gündeme alındı ancak bu maddenin bir kez daha içinin doldurulmaması riski devam ediyor. Dün kabul edilen parametreler, gelişmekte olan veya en kırılgan ülkelerin ihtiyaçlarını karşılamıyor.
Ve her ne kadar belirlenen gündeme göre en geç 2024 yılına kadar bir karara varılması gerekiyor olsa bile, bu arkanıza yaslanabilip rahatlayabileceğiniz anlamına gelmiyor. Bu COP'un sonunda kadar, Kayıp ve Hasar finansmanı mekanizmasının kurulması ve temel çerçeve parametrelerini belirlemeniz gerekiyor. Ek finansman için birçok seçenek bulunuyor; işe, en büyük kirleticilere iklim hasarı vergisi uygulayarak veya bu yıl fosil yakıt şirketlerinin elde ettikleri fahiş karlara arızi vergi getirerek başlayabilirsiniz.
(TY)