Eski Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, oğlu Bilal Erdoğan ve yakın iş çevrelerinin hapis istemiyle mahkemeye verdiği Cumhuriyet gazetesi yazarı Can Dündar, 17 ve 15 Aralık 2013 yolsuzluk iddialarını ele alan fezlekeleri gündeme getirdiği için mahkeme karşısına çıktı.
İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde bugün (26 Aralık) görülen iki ceza davasında Dündar’ın avukatları, savcılık iddianamelerinin usule aykırı düzenlendiğini savundu.
Atalay: Eğer 90 yıllık hukuka da son verme niyeti yoksa…
Avukatlardan Akın Atalay, iddianamede, “yazarın niyetinin düşünce açıklamak, bilgi vermek (…) olmadığı” şeklindeki ifadeyi, AK Parti Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşcu’nun, sosyal medyada yaptığı “Osmanlı İmparatorluğu'nun 90 yıllık reklam arası sona erdi” yorumuna da gönderme yaparak eleştirdi: “Eğer 90 yıllık Cumhuriyet hukukunun da bir son verme niyeti yoksa o zaman müvekkilimizin niyeti değil fiilleri yargılanmalıdır”.
Dündar hakkında görülen ilk dava, 1 Temmuz 2014 tarihli “Erdoğan’ın yumuşak karnı”, 18 Temmuz 2014 tarihli “Fezlekeleri okumak hakkımız” başlıklı yazılarla ilgiliydi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın şikayetiyle bugün Dündar’dan sonra aynı mahkemede hakim karşısına çıkan gazetenin yazarı Çiğdem Toker, gazete yetkilileri Murat Sabuncu, PEN Türkiye başkanı Zeynep Oral, PEN Cezaevindeki Yazarlar Komitesi başkanı Halil İbrahim Özcan, gazeteciler Ece Temelkuran ve Nebil Özgentürk, DİSK Basın-İş adına Murat İnceoğlu ve Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan da Dündar’ın duruşmasını dayanışma olarak izlediler.
Dündar “hükmün ertelenmesi”ni istemedi
Savunma yapan Dündar, Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde kaleme aldığı yazısıyla ilgili olarak, “Gazeteci olarak 17 Aralık süreciyle ilgili belgelere dayalı olarak yazı yazdım. Fezlekelere yayın yasağı konarken kamuoyunun bilme hakkını savundum” dedi.
Gazeteci ve avukatları, her iki dosya için de mahkeme, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 231. Maddesinin öngördüğü “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” düzenlemesinden faydalanmak istemediklerini bildirdi.
Avukat Bülent Utku da, iddianamede lehte delillere yer verilmemesini, “Bir hakkın kullanılması suç oluşturmaz” diyen Ceza Kanunu’nun 26. Maddesine rağmen dava açılmasını eleştirdi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin daha önce verdiği, ifade özgürlüğü hakkının geniş yorumlayan Thomas&Lüksemburg, Lingen&Avusturya ve Tuşalp&Türkiye gibi kararları emsal gösterdi.
Dündar: “Fezlekeler sırsa herkesin bildiği sırdır”
Dündar hakkındaki ikinci davaysa, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bilal Erdoğan, Eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Yassin El Kadı, Usame Kutub, Cengiz Aktürk, Abdulkerim Çay, Hasan Doğan’ın şikayetiyle, “hakaret” ve “soruşturmanın gizliliğini ihlal”den açılmıştı.
“Arkadaşın Babası”, “Bilal…Ay Özgür Dilerim Arkadaşı”, “AKP’nin Susurluk’u”, “Hasılatı O Paylaştırıyor”, “Vilaya Uzanan Beş Telefon”, “Tak Tak, Çuvalla İnşallah”, “Havuz Nasıl Doldu” başlıklı haber ve yazılardan Dündar’ın TCK’nın 125 ve 285. maddelerden cezalandırılması talep ediliyor.
Dündar, “Haber ve yazılar benim şahsi görüşlerimi değil bir polis fezlekesini yansıtıyor. Gazetecinin görevi kamu görevlileri hakkındaki suçlamalar konusunda halkı bilgilendirmektir. Süreç TBMM Soruşturma Komisyonu’nun kurulmasına neden olmuştur. Hükümet sözcüsü Hüseyin Çelik bile, “Fezlekeler zaten İnternette var” diyor. Bir bir sır varsa herkesin bildiği bir sırdır. Yazılarda yorum yapmadığım gibi iyi niyetimin göstergesi olarak karşı açıklamalara da yer verdim” diyerek kendisini savundu.
Avukatlar Utku ve Atalay, yazıların 2-8 Ağustos 2014 günlerinde yayımlandığında yolsuzlukla ilgili soruşturmanın zaten 25 Temmuz’da takipsizlikle sonlandığını, dolayısıyla bir soruşturmanın gizliliğinin de söz konusu olmadığını belirttiler.
BirGün gazetesi yayın yönetmeni Barış İnce hakkında üç davanın görülmesinin ardından mahkeme çıkan Dündar’ın yargılanmasına 28 Nisan’da devam edilecek. Çiğdem Toker'in "Nepotizmi Affetmem mi dediniz?" yazısından açılan dava da aynı gün görülecek. (EÖ).