Cargill'in mısır işletme tesisi, birinci sınıf tarım arazisi üzerinde bulunuyor.
Şenol, Cargill hakkında 8 yıl içinde idare mahkemelerinde ve Danıştay'da 6 iptal davası açıldığını, ilk 4 davanın iptalle sonuçlandığını, son 2 davadaysa yürütmenin durdurulmasına karar verildiğini, ancak hükümetlerin bu kararların hiçbirini uygulamadığını anlattı.
"Yürütmeyi durdurma kararlarından biri, Bakanlar Kurulu'nun sözü edilen alanın özel endüstri bölgesi olarak ilanına karşı açılan iptal davasında verilen karar, diğeri de Gemlik Belediyesi'nin bu karar doğrultusunda Cargill firmasına verdiği ruhsat ve plan değişikliği karalarının iptali için açılan davada verilen karalardır.
"Kararların uygulanmaması yüzünden adli yargıda ve AİHM'de açılan tazminat davaları da devam ediyor. Eğer ülkemiz gerçek bir hukuk devleti olsaydı, sorun tek bir davayla çözümlenebilirdi." dedi.
"İdare firmayla 'yargı kararlarını aşma' toplantıları yaptı"
İdarenin, var olan anayasal ve yasal kurallara uymak yerine mahkeme kararlarını bertaraf edebilmek için yetkilerini sınır tanımaksızın kullanma yolunu seçtiğini ileri süren Şenol, "Yargı kararlarını fiilen etkisiz kılmak için yasa, yönetmelik ve plan değişikliklerine gittiği gibi Bakanlar Kurulu kararıyla da hile kullanarak yargı kararlarını dolanarak, yargıyı yok saymaya devam etti" dedi.
"Bunu yaparken de, asla kabul edilemez şekilde, yatırımcı firmanın elemanlarıyla yargı kararlarını aşma toplantıları yapmaktan çekinmedi" diye konuştu."
Şenol, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İdare, hukuk devleti iddiasını sürdürüyorsa bunu yapmalıdır. Üstelik bunu başka ülkelerin baskısına aldırmadan, egemen bir devlet gücü ve onuruyla yapmalıdır. Amaç, idareyi hukukun içine sokma, hukuka bağlı kılma, temel insan hak ve özgürlüklerini güvence altına alma ve bu bağlamda çevre hakkına işlerlik kazandırmaktır. Hiç kimse, bu kuralların göz ardı edilmesi için ekonomik yarar mazereti arkasına sığınamaz. Hukukun egemen olmadığı bir toplumda uzun vadeli ekonomik gelişmeden söz edilemez." (TK)