* Bu haber, Atölye BİA İletişim Platformu atolyebia.org'da yayınlandı.
** Fotoğraf: AA
Yaz aylarıyla birlikte hava sıcaklıklarının 40 dereceyi bulduğu Şırnak, Diyarbakır ve Urfa’da boğulma olayları her yaz olduğu gibi yine artmaya başladı. Son on gün içerisinde Diyarbakır’da 3 liseli genç, Şırnak’ta 2 çocuk boğularak hayatını kaybetti. Urfa ise boğulma vakalarıyla sık sık gündeme gelen kentlerden biri.
Diyarbakır’da cankurtaran olarak çalışan Ahmet B., boğulma nedenlerinin su seviyesinin yükselmesi ve su kaynaklarının içinde açılan kum ocaklarının suyun akış yönünü değiştirmesinden kaynaklandığını söylüyor.
Cankurtaran Ahmet B., boğulma vakalarının en çok yaz mevsiminde yaşandığını söyleyerek, “Güneydoğu Anadolu Bölgesinde her yıl onlarca kişi serinlemek amacıyla girdiği deniz, göl, baraj, gölet, akarsu ve su birikintilerinde boğularak hayatını kaybediyor. Özellikle yaz aylarında su kaynaklarının çok olduğu yerlerde sıklıkla boğulma vakaları yaşanıyor. Boğulma olaylarından daha çok genç nüfus etkileniyor” dedi.
Ahmet B., şöyle devam etti:
“Diyarbakır sınırları içerisindeki Dicle nehrinde de her yıl onlarca can kaybı yaşanıyor. Nehirde su seviyesinin yükselmesine neden olan baraj kapaklarının açılması sonucu ani su seviyesinin yükselmesi, boğulmalara neden oluyor. Yine su kaynaklarının içine açılan kum ocakları için nehirde yapılan çalışmalar, dengesiz derinliklerin oluşmasına neden oluyor ve boğulma vakaları yaşanıyor.
"Kum çıkaran iş makinelerinin neden olduğu derin çukurlar, bunun farkında olmayan çocukları bir anda yutuyor. Açılan kum ocakları tarafından suyun akış yönünün değiştirilmesi de boğulma olaylarında en çok rastlanan sebeplerden biri. Boğulma vakalarının önüne geçmek için mutlaka baraj kapakları açılmadan önce bilgilendirmelerin yapılması gerekir. Ardından suyun her iki tarafına belli aralıklarla uyarıcı levhaların yerleştirilmesi lazım. Ayrıca kum ocakları için yapılan çalışmalar ile ilgili sıkı bir denetim yapılmalı.”
Diyarbakır Barosu avukatlarından Ali Eşsiz, boğulma vakalarının sosyal risk olarak değerlendirilecek aşamaya geldiğini söyledi.
Eşsiz, “Boğulma vakalarında hayatını kaybedenlerin büyük oranda çocuk ve genç yaşta insanlar olması, toplumu vicdanen rahatsız ediyor. Boğulmak üzere olan insanları kurtarmaya çalışanların dahi boğularak hayatını kaybettiğini görüyoruz. Bu durumda tüm sorumluluğu vatandaşlara yüklemek mümkün değil" diyerek şunları söyledi:
"Bu husus artık sosyal risk olarak değerlendirilecek aşamada. Irmaklar, sulama kanalları gibi yerlerde hiçbir önlemin alınmadığı ve insanların kazayla dahi düşebileceği yerler mevcut. Bu durumda da idarenin sorumluluğu doğuyor. 'İdare'den kastım, Devlet Su İşleri (DSİ), belediyeler, kamu şirketleri veya herhangi özel bir şirket. İdare, sadece uyarı levhalarını koymakla, sorumluluktan kurtulamıyor. İdare belirli aralıklarla suya girilen alanlara fiziki engel bırakılmalı; tel örgü veya duvar gibi. Ayrıca, kum ocakları tarafından nehirlerde yapılan çalışmaların yasal izninin olması lazım. Olmaması durumunda kum ocağındaki yetkililerin sorumluluğu doğar.
"İdarenin bu vakalarda sorumluluğu, gerekli tüm önlemleri almış olsa dahi idarenin kusursuz sorumluluğu kapsamında değerlendirilir. İdarenin hukuki sorumluluğu ile beraber ihmali bulunan yetkililerin Türk Ceza Kanunu madde 257/2 uyarınca cezai sorumluluğu da mevcut."
Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) istatistiklerine göre, suda boğulma vakalarının büyük çoğunluğu İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki gölet, sulama kanalı, baraj gibi yerlerde meydana geliyor.
AFAD'ın 2017'de yayınladığı istatistiklerine göre sadece 2017 yılı içerisinde tüm Türkiye’de 49 kişi suda boğularak hayatını kaybetti.
Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanma suçu ile kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, “görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle” (TCK m. 257/1) ve “görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek” (TCK m. 257/1) kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi cezalandırılmaktadır. Suç tipinde yer alan “kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olma ya da kişilere haksız bir menfaat sağlama”nın hukuki niteliği tartışmalı olup, maddenin gerekçesinde bunların suçun oluşabilmesi için objektif cezalandırılabilme şartı olarak öngörüldüğü belirtilmiştir. |
* Ahmet B., güvenlik nedeniyle isminin gizlenmesini istedi.
(NOÖ/SO/NÖ)