Van 4. Ağır Ceza Mahkemesi 18 Eylül'de Tekçe hakkındaki iki ayrı davayı birleştirerek 18 Ekim'e ertelemişti.
Tekçe, Şemdinli İlçesi'nde 9 Kasım 2005'te Umut Kitapevi'nin bombalanmasının ardından bölgede incelemelerde bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnceleme ve Araştırma Komisyonu'na "PKK, terör örgütü değildir" dediği için, "örgütün propagandasını yapmak" ve 2003 yılında Özgür Partisi Hakkari İl Başkanlığı sırasında HADEP'le girdikleri seçim çalışmaları sırasında yaptığı bir konuşmasından dolayı "PKK'ye üye olmak"la suçlanıyordu.
Duruşmaya katılan Tekçe, 10 sayfası TBMM Araştırma ve İnceleme Komisyonu'na vermiş olduğu ve 4 sayfasıysa Van 4. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na hitaben hazırlanan 14 sayfalık savunmasını yazılı olarak mahkeme heyetine sundu.
Tekçe: Düşünce özgürlüğü çerçevesinde kendi düşüncelerimi belirttim
Duruşmada sözlü olarak da savunma yapan Tekçe, TBMM Araştırma ve İnceleme Komisyonu'na vermiş olduğu 10 sayfalık yazının kişisel görüşünü belirttiğini kaydetti.
Beyanlarını komisyon üyelerine yazılı ve sözlü olarak gizli ortamda yaptığını savunan Tekçe, halka yönelik ve aleni olmadığını aktardı. Bu nedenle propaganda amacı ve kastı bulunmadığını da savunan Tekçe, sadece düşünce özgürlüğü çerçevesinde kendi düşüncelerini belirttiğini ifade etti.
Ayrıca bazı basın organlarından yer alan "PKK için gerekirse canımı veririm" sözlerinin ise, 16 Mart 2006 tarihinde yaptığı basın açıklamasında Kürt sorununun demokratik temellerde çözümü için "Canımız isteniyorsa onu da vereceğiz" diye bir açıklama yaptığını kaydeden Tekçe, bunu o günlerde ölümle tehdit edildiği için bu nedenle demokratik bir çözüme ulaşılması için "Gerekirse canımı da demokratik çözüm için vereceğim" dediğini ifade etti.
Timur: Kimse kanaatini açıklamaya zorlanamaz
Daha sonra mahkeme heyetinden söz hakkı alarak savunma avukatlarından Murat Timur, müvekkilinin hakkında daha önce terör örgütü üyeliğinden açılan davanın dosyasının bu davayla birleştirilmesi yönünde herhangi bir hukuki ve fiili irtibatın mevcut olmadığını belirterek, ayrılması talebinde bulundu.
Timur, müvekkili Tekçe'nin TBMM Şemdinli Araştırma ve İnceleme Komisyonu'na yaptığı sözlü mülakattaysa kendisinin dava konusu olan "PKK terör örgütü müdür, değil midir?" şeklinde bir kanaat açıklamakta zorladığını vurgulayarak, müvekkilinin burada cevap vermeyebileceğini ancak, halkın bakış açısını yansıtması yönünde cevaplandırdığını ve PKK ile ilgili kanaatini belirtmeye zorlandığını ifade etti.
Bunun da Anayasa'nın 24. maddesine aykırı olduğunu savunan Timur, burada kimsenin kanaatini açıklamaya zorlanamayacağını, bu zorlama sonucu açıklanan kanaatinde suç teşkil etmeyeceğini öne sürdü. Bu şekilde açıklanan kanaatin ayrıca TBMM Araştırma ve İnceleme Komisyonu tarafından basına sızdırıldığını iddia ederek, "Basına sızdırılmasıysa meclisin denetim görevlisinin işlevsiz bir duruma düşürülebileceğini gösteriyor. Yani buruda bir ihmal olduğu açıktır. TBMM Araştırma ve İnceleme Komisyonu bu araştırmasını bir nihai hüküm haline getirmemiştir" diye konuştu.
Müvekkilim yargılanıyorsa Mehmet Ali Birand'ın da sanık olarak yargılanması gerekiyor
Müvekkilinin basına sızan açıklamalarının yansımasından bir kaç gün sonra Mehmet Ali Birand'ın kendi köşesinde müvekkilinin açıklamasıyla ilgili yaptığı yorumunda, "Belediye Başkanı bölgesinde toplumun önemli bir bölümünün PKK'ya nasıl baktığını, nasıl nitelediğini, söylemekle yetinmiştir. Bizler PKK'yı terör örgütü olarak görüyoruz. Ancak başkaları için PKK gerçekten terör örgütü değildir. Belediye Başkanı bu şekilde bilinen bir olguyu yansıtmakla yetinmiştir. Zaten Kürt kökenli vatandaşlarımızla aramızdaki anlaşmazlığın önemli bir bölümü bu bakış açısından kaynaklanmaktadır" dediğini hatırlatan Timur, müvekkili sanık olarak yargılanıyorsa, Mehmet Ali Birand'ın da sanık olarak yargılanması gerektiğini vurguladı.
Polat: müvekkilimin sözleri cımbızlandı
Duruşmada söz hakkı alarak savunma yapan Tekçe'nin avukatlarından Taner Polat ise, müvekkilinin komisyona verdiği ifadenin aleni olmadığı ve açık bir ortamda yapılmadığını hatırlattı.
Polat, ifadesinin gizli bir ortamda vermesine rağmen, müvekkilinin hakkında bir siyasi linç gerçekleştirildiğini ve kötü niyetli olarak beyanının basına sızdırıldığını iddia etti.
"Bir kısım insanların çöp toplayarak tavır sergilemeye çalıştığını" söyleyen Polat, basında müvekkilinin sözlerini cımbızla çekilerek, söylemediği halde söylenmiş gibi vurgulanmaya çalışıldığını ileri sürdü.
Polat, "Bunlar, 'PKK'ya canımı veririm' ve 'PKK için canım feda' gibi müvekkilimin kullanmadığı, söylemediği sözler söylenmiş gibi basında yer almıştır. Müvekkilim tarafından söylenmeyen sözler basın tarafından bu şekilde söyleniliyorsa, cumhuriyet savcılıklarının bunun için de işlem yapması gerekirdi" diye konuştu.
Mahkeme heyeti, daha sonra eski bilgi ve belgelerin tamamlanması için davayı 25 Aralık 2006 tarihine erteledi. (KÖ/TK)