Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eşbaşkanı Gültan Kışanak, bianet'e "demokratik özerklik" talebinin ayrıntılarını anlattı.
BDP, "Demokratik özerklik" ile tam olarak ne istiyor, ne talep ediliyor?
Partimiz üç yıl önce Demokratik Toplum Partisi (DTP) Kongresinde "demokratik özerklik" belgesini kongreye sundu; bu yeni bir şey değil. Modelin önemli ayağı örgütlü topluma dayanıyor; toplumun kent, mahalle, kadın, gençlik meclisleri şeklinde örgütlenerek yerelden yönetime katılmasını öngörüyor. Yasalar bugün bu yönde değişse bile bölge parlamentolarının halkla birlikte yönetmeye hazır olması, halkın yönetime katılım kanallarının açık olması gerekir. Biz şu anda bunun toplumsal ayağıyla ilgileniyoruz.
Neler yapıyorsunuz?
Yerellerde mahalle, kadın, gençlik meclisleri kuruyoruz; sivil toplum kuruluşlarını güçlendiriyoruz. Belediyelerimiz şu anda fiili olarak zaten bütün kararlarını bölgenin sivil toplum kuruluşlarıyla alıyor. Stratejik planlar yapılırken, sivil toplumun görüşlerine başvuruluyor. Bize göre bu bir zihniyet ve bir yönetme sorunu. "Demokratik özerklik" şu andaki sorunu çözme konusunda kilit noktada bizce.
Demokratik özerklik şimdiki sorunu nasıl çözer, biraz açar mısınız?
Bu talep üzerinde BDP, PKK, İmralı herkes ortaklaşmış durumda. Diyarbakır'daki, bölgedeki tüm STK'lar bu modelin hayata geçirilmesi için kendi durdukları yerden mücadele ediyor. Karar süreçlerine katılmaya çalışıyorlar. Biz bunu bir zihniyet devrimi olarak görüyoruz ve hayata geçirmeye başladık, yasaların değişmesini beklemiyoruz. Demokratik özerklikten kast edilen çok net şekilde, Türkiye'nin 26 özerk bölge yönetimine bölünmesi ve bunların merkezi hükümetin birtakım görev ve sorumluluklarını devralmasıdır.
Merkezi hükümetin hangi görevleri devralınacak?
Bugün Türkiye'de sosyal hizmetler, yönetilemez hale gelmiştir. Dünyanın hiçbir yerinde bizde olduğu gibi, 81 ilin sosyal hizmetlerinin Ankara'daki bir bakanın iki dudağı arasına sıkıştırıldığını göremeyiz. Çocuk yurtları, yaşlılar evi, yatılı bölge okullarının tümündeki sorunları Ankara'dan yönetemezsiniz. Bu kurumlar yerel yönetimlerin elinde olsa, bölgedeki STK'lar buraları denetleyebilecek, her bölgenin kendi şartlarına göre çözüm üretilecek.
Merkezi hükümet ile yerel yönetimlerin sorumlulukları nasıl ayrılıyor bu modelde?
Ulusal politikaları ilgilendiren konularda merkezi hükümetin yetkileri olmalı, dünya örnekleri de böyle. Ama sağlık, eğitim, sosyal politikalar, yerel ekonominin güçlendirilmesi gibi konularda, yerel parlamentoların görev ve sorumluluğu olmalı ve toplumu yönetim mekanizmalarına, kararlara katmalı. Bunu yapmadığınız sürece devlet hep toplumun tepesinde tepinen bir aygıt olacaktır. Belediyeler mevcut durumda çöp toplamak gibi işlerle görevli; toplumun sorunlarıyla ilgilenmiyorlar. Yerelde alınan kararlar valilere takılıyor, merkezin onaylamadığı hiçbir şey yapılamıyor. Biz bunların değiştirilmesini istiyoruz. Bu kadar demokratik bir talebin nasıl bu kadar kriminalize edildiğini anlamıyorum. (SP)