Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) Demokratikleşme Programı yeni siyasi partilerin anayasa tekliflerini incelediği “Nasıl Bir Anayasaya Doğru Gidiyoruz?” başlıklı raporunu bugün düzenlediği bir basın toplantısında açıkladı.
TESEV Danışmanı Etyen Mahçupyan, hukukçu Mehmet Uçum ve TESEV Demokratikleşme Programı Direktörü Özge Genç’in yazdığı rapor, TESEV’in yeni anayasa yapım çalışmaları çerçevesinde yayınladığı üçüncü izleme raporu.
Toplantının açılış konuşmasını yapan TESEV Yönetim Kurulu Can Paker TESEV’in “Barış Sürecine Destek” deklarasyonunu okudu. Paker’in ardından Genç’in moderatörlüğünde yapılan panelde Uçum ve Mahçupyan konuşma yaptı.
Uçum, mevcut çalışmanın yeni bir anayasa değil 1982 anayasanın bir revizyonu olduğunu, sivil bir anayasa olmadığını ve Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun makro siyaset üzerinden bir çalışma yapmadığını söyledi. Mahçupyan ise yeni anayasa çalışmalarının AKP ve BDP’nin birlikteliğinde ancak diğer partilerin de katılımın sağlandığı bir biçimde gerçekleşebileceğini söyledi.
Paker: Barış sürecini koşulsuz bir şekilde destekliyoruz
“Bugün reformcu bir anayasa üretimi sınavından geçiyoruz. Yeni anayasa devlete uygun toplum yaratmak zihniyetine karşı topluma uygun devlet yaratma hedefinde olmalı.”
“2005’ten itibaren yaptığımız çalışmalarla Kürt meselesinin çözümü için destek verdik. TESEV olarak barış sürecini koşulsuz şekilde destekliyoruz” diyen Paker TESEV deklarasyonunu okudu:
“Bugün geldiğimiz noktada Kürt meselesinin çözümü artık siyasetin elindedir. Biz TESEV olarak barış sürecini koşulsuz bir şekilde destekliyoruz. Girişimleri vesilesiyle tarafların Türkiye için çok olumlu bir süreci başlattıklarını ve yürütmekte olduklarını düşünüyoruz. Bundan sonraki dönemde, Kürt toplumunun daha geniş kesimlerce de paylaşılan demokratik taleplerini karşılamaya yönelik atılacak adımlar konusunda destek olmaya devam edeceğiz. Bu adımlar, sadece Kürt vatandaşların değil, toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaç duyduğu koşulları gerçekleştirecek; demokratik kurumlar altında, tüm farklı kimliklerin özgürce yaşacağı bir Türkiye yaratacaktır.
“Siyasal düzlemde çözüme doğru ilerleyen bu sürecin TESEV olarak tümüyle arkasında duruyor ve başarıya ulaşmasını temenni ediyoruz. Bu vesileyle Türkiye sivil toplumunun tüm unsurlarını barış sürecine ve bu sürecin siyasi sorumluluğunu taşıyanlara tam destek vermeye davet ediyoruz.
Uçum: Yeni, sivil anayasa vurgusu doğru değil
Uçum, Meclis bünyesinde kurulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun yeni anayasa hazırladığı bilgisinin, yapılan çalışmadaki “sivil anayasa” vurgusunun doğru olmadığını ve parti siyasetlerini bakış açısında bir müzakere yürütüldüğünü, makro siyaset üzerinden çalışma yapılmadığını söyledi.
“Meclis çatısı altında yeni anayasa çalışması değil, 1982 anayasasının revizyonuna ilişkin bir çalışma var. Yeni anayasanın nasıl kanunlaşacağının cevabı olmaması bunun bir göstergesi. Yeni anayasa meclis kararıyla yapılmalı.
“Askerin içinde olmadığı bir revizyon çalışması var ancak bu sivil demek değil. Sivil anayasa toplumun ihtiyaçları çerçevesinde, toplumun taleplerini dikkate alan, bireyin katılımını mümkün kılan bir süreçle oluşur. Üç yüz binden fazla bireysel ve kurumsal önerinin hiçbirini partiler kendi önerilerine gerekçe yapmadı.
“Anayasa yapmak mikro siyaset işidir, parti siyasetine sığmaz. Çalışmalar, parti siyaseti çerçevesinde yürütülüyor, makro siyaset üzerinde değil. Partilerinizin konumlarını korursanız uzlaşamazsınız.
Mahçupyan: "Anayasa açısından 1.5 yılda çok şey değişti"
Uçum’un çalışmaların yürütüldüğü yeni anayasanın yeni ve sivil olmadığı tespitine katılan Mahçupyan, buna rağmen son altı ayki yeni anayasanın bir buçuk yıl öncesinden farklı olduğunu söyledi. Ancak, bu değişime rağmen yine de yeni anayasanın Uçum’un bahsettiği “yeni” vurgusunun çok gerisinde olduğunu ekledi.
Mahçupyan, raporun üçüncü bölümünde yer alan taspitlerinden satır başlarını aktardı.
“AKP iktidara geldiğinde karşısında olan üç mesele; vesayet, Kürt ve meşruiyet meseleleri hala var. 2010 referandumu bir dönüm noktası oldu. Yeni bir anayasa o referandumla konuşulmaya başlandı. AKP’nin üç meseleyi aynı anda çözme hedefi de yeni anayasa ile ortaya çıktı.
Yeni anayasayı AKP ve CHP’nin birlikte yapmasının gündeme geldiğini belirten Mahçupyan, bu birlikteliğin CHP’de değişikliği ima ettiğini belirtti. AKP’nin yeni anayasayı gerçekleştirmesini istemeyenlerin CHP’nin yenilikçiliğini engellemeye yöneleceğini ekledi:
“Bir buçuk yılın sonunda AKP başka yola girdi. Kılıçdaroğlu, Öcalan’ın yolunu açtı AKP açısından. AKP, yeni Anayasa'ya muhtaçken bunun yolu Kürt meselesinin bir şekilde çözülmesinden geçiyordu. Şu anda BDP ile AKP arasında muhtemel işbirliğinin daha öne çıktığı noktadayız.”
"En kritik tartışmalar yargı üzerinde olacak"
“Kürt meselesindeki son dönüşüm olmayıp AKP ve CHP işbirliğinde olan bir anayasa söz konusu olsaydı, çok kısıtlı imkanlarla, küçük değişikliklerle geçmiştekine çok benzeyen, çok açık konularda ilerleme kaydedilen bir anayasa olacaktı.
“Şimdi daha belirsiz ama ucu da açık. AKP, BDP ile arasındaki ilişki diğerlerinin katılımı ile ilerlerse toplumda meşruiyet tabanını genişletme şansı olacak, vesayet sisteminin yokolup Kürt meselesi çözülecek. AKP’nin elinde üç meseleyi birden değiştirme şansı var.”
“Raporda, üç partinin anlaştığı ancak AKP ile uyuşmazlık içinde olduğu maddeler yargı ile ilgili. En kritik tartışmalar yargı üzerinde olacak görüyor. AKP ve BDP arasındaki tartışma da yargıdan çıkabilir.”
AKP ve BDP siyasi reformculukta birleşiyor
Mahçupyan’ın raporun üçüncü bölümünde yer alan diğer değerlendirmeleri ise şu şekilde:
* Partileri birey ve toplum ilişkisine bakışına göre AKP ve MHP gelenekçi iken CHP ve BDP daha modernist noktada. Siyasi konum alma itibari ve mevcut rejime karşı duruşa bakılırsa ise AKP ve BDP daha reformcu durumdayken, CHP ve MHP var olanı küçük değişikliklerle devam ettirmek isteyen statükocu bir bakış açısında.
* AKP ve MHP hiçbir konuda BDP’den daha reformcu değil. BDP ve CHP arasında CHP sadece mahkemelerin tarafsızlığı ve bağımsızlığına ilişkin maddede daha reformcu iken, BDP en az 11 maddede CHP’den daha reformcu. BDP’nin yalnız kaldığı teklifler ise düşünce hürriyeti, basın hürriyeti, merkezle yerel arasındaki idari ilişkiler ve olağanüstü yetkili mahkemeler.
* AKP’nin yalnız kaldığı maddeler ise yargı denetiminin sınırlandırılması, mahkemelerin tarafsızlığı ve bağımsızlığı, hakim ve savcıların örgütlenme güvencesi.
* AKP ile MHP’nin muhafazakar noktalarda buluşması reformcu yaklaşım önünde engel oluşturuyor. AKP, CHP ile sadece iki konuda reformcu noktada birleşirken, BDP ile ise birleştiği noktalarda siyasi reformculuğun öne çıktığı görülüyor. (BK/HK)