Biz aşağıda imzası bulunanlar, her türlü şiddetin, silahlı çatışmaların son bulmasını ve Türkiye'de demokratik, barışçıl bir ortamın yaratılmasını istiyoruz.
Bizler aşağıda imzaları bulunan değişik çevrelerden bir grup insan, ülkemizdeki sürece ilişkin duyduğumuz kaygılardan ötürü bir araya geldik.
Duygu ve düşüncelerimizi sizlerle ve sizin aracılığınızla kamuoyu ile paylaşmak, bununla kalmayıp bu sürece müdahil olacak bir girişim ve irade oluşturmak istiyoruz.
Türkiye'nin demokratikleşmesi, huzuru, barışı ve herkes için yaşanılabilir olması tek kaygımızdır. Türkiye halkının eşit, özgür ve kardeşçe yaşaması, itici gücünün halkımızın olduğu gerçek bir demokrasi ve barış ile olasıdır. Bunun inşası da halklarımızın ortak özlemlerini, beklentilerinin kesiştirecek özgür bir ortamdır. İşte bizler bu ortamın yaratılmasını ve bunun koşullarının açığa çıkarılmasının kendimiz için kaçınılmaz bir ödev ve görev saymaktayız.
Toplumsal yaşamı etkin ve yaşanılır kılan öncelikle barıştır. Demokrasi de insan haklarına dayalı, hukukun üstünlüğünü temel alan örgütlü sivil toplum rejimidir. Toplumun çatışmacılığı, barışın ve demokrasinin öngörülerini etkisiz bırakmakla kalmamakta, demokrasi ve barış adına otoriter, baskıcı rejimlerin beslenmesine ve onların iş başına gelmesine yol açmaktadır.
Barışı ve demokrasiyi zorunlu kılan koşul ve olguların herkesçe bilinmesi ve anlaşılması, sorunların çözümünü de kolaylaştırır. Çünkü, "bir sorunun çözümü için, o sorunun herkesçe fark edilir bir gerçeklik olması gerekirken", ve de "bir sorunun çözümünde kendi gücüne güvenmek yerine o sorunu yok sayan güce biat ederek çözme anlayışı da, o sorunu daha da çözümsüzlüğe iteceğini" dikkate almak, sorunun çözümünde başka sorunlarla ilişkisinin doğru kurmak gerekir. Barışın demokrasi ve insan haklan ile insan hakları ve özgürlüklerin demokrasi ve ekonomi ile ilişkilerinin kurulması gibi.
Bu bağlamda, ülkemizde Kürt sorununun çözümsüzlüğü, diğer sorunların çözümsüzlüğünün de ana nedenlerinden biridir. Sorunun demokratik ve barışçıl çözümü yerine şiddet ve çatışma yolunun seçilmesinin, toplumumuzda ve ülkemizde nelere mal olduğu hala belleklerimizden silinmemiştir.
Yaklaşık 6 yıldır tek yanlı ateşkes süreci ve bu sürece bağlı tek yanlı düzenleme ve uygulamalar sonuçsuz kalmış, sorunun demokratik, barışçıl çözümüne yetmemiş ve de barış için yaratılmış fırsatlar süreci ne yazık ki ne yönetenlerce nede toplumun diğer katmanlarınca değerlendirilebilmiştir. Bu süreçte dahi operasyonlar sonucu 500 kişi yaşamını yitirmiştir.
Türkiye'nin bir bölgesinde yaklaşık beş aydır olup bitenlerden, her gün beş-altı gazete okuyan yada birkaç televizyonda haber kanalı izleyenlerin dahi bilgi ve haberinin olmadığı olaylar yaşanmaktadır. Bölgede askeri operasyonlar sürmekte ve her geçen gün daha geniş bir alana yayılmaktadır. Silahlı çatışma ve şiddet bütün hızıyla genişlemekte, her gün üç-beş insan yaşamını yitirmektedir. Yeniden köyler boşaltılmakta, sistematik işkence başta olmak üzere kişi güvenliği ve özgürlüğü ortadan kaldırılmaktadır. Ormanlar ve içinde yaşayan canlılar yakılmaktadır. Yeni düzenlemelere karşın yollarda kurulan karakollarca insanların üstleri aranmakta, toplantılar güvenlik kameraları ile görüntülenmekte; bu uygulamaların yeni düzenlemelere uymadığı ileri sürüldüğünde de Cumhuriyet Savcılığı'nın izin belgeleri gösterilmektedir.
Bölgedeki operasyonların, çatışmaların son bulması için, barış için, kardeşlik için operasyon bölgelerine giderek ateşe göğüslerini siper etmek isteyen Türk ve Kürt gençleri her türlü uygulamaya hedef olmakta ve tutuklanmaktadır. "Canlı Kalkan" olan gençlerden 80'i tutuklanmıştır. Gençlerin, demokratik, barışçıl bir Türkiye özleminin, çabalarının sonuçlarından ne var ki bizlerin bilgisi yoktur. Çünkü; bu olup bitenler medya da yer almamakta, kamuoyu bilgi edinme ve haber alma hakkından yoksun kalmaktadır.
Hala 350 bin dönümü arazide bir milyona yakın mayın döşelidir. Mayın döşemelerinin durdurulması, mayın bölgelerinin açıklanması ve mayınların temizlenmesine ilişkin kararın uygulamaya geçirilmesi gerekmektedir.
AB'nin Türkiye'ye ilişkin 6 ekimde açıkladığı İlerleme Raporu'nda, Türkiye'nin önüne konulan ev ödevinin başlıklarında ön görülün sorunların çözümü ve 17 Aralık'ta açıklanacak "üyelik müzakere günü" ile o günle başlayacak süreç, Türkiye'nin Kürt sorunun çözümü ve barış ile doğrudan bağlantılı iken, bunun AB'ce Türkiye'ce saptanmamış olması o denli hazin ve o denli de düşündürücüdür.
Bizler, burada Kürt sorunun çözümüne ilişkin neler yapılması gerektiğini sıralamayacağız. İlgili birçok kurum, kuruluş ve kişiler yıllardır bunun nasıl olması gerektiğini yazıp çiziyorlar. Yaşamın her alanını kilitleyen Kürt sorununun anahtarı bellidir. Bizim çabamız, derhal operasyonların ve çatışmaların durdurulması içindir. Çünkü; çatışmanın ve şiddetin esir aldığı bir toplumda, sorunların çözüm kanallarının açılamayacağını düşünüyoruz. Öncelikle barış, çatışmanın yerine geçmelidir. Silahlar susturulmalıdır. Toplumsal yaşama dönüşün önündeki engeller kaldırılmalıdır. Hiç kimse, barışa itiraz etmemelidir. Türkiye çaresiz değildir. Çatışma, tek çıkış yolu değildir.
Bizler, Avrupa'nın Türkiye'ye silah satışını durdurmasını, operasyonların durdurulmasını, çatışmaların sona ermesini istiyoruz. Bunun için herkesle görüşeceğiz. Dağdakilerin, yurtdışındakilerin ve cezaevlerindekilerin toplumsal yaşama dönüşleri için, Kürt sorununun, başkalarının emel ve çıkarları yerine, Türkiye halkının barış, huzur ve kardeşliğini geliştirecek çözümler üretmek için kesintisiz her türlü çaba ve girişimde bulunacağız. Bu çabaya sizlerin aracılığıyla başta Türkiye'nin demokratikleşmesini, barışını ve kardeşliğini isteyen herkesi katılmaya çağırıyoruz. (ÖG/BA)