Gazeteci Talin Sucuyan, Avrupa Konseyi bünyesinde faaliyet gösteren Irkçılık ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele Komisyonu'nun (ECRI) nüfus cüzdanlarından din hanesinin çıkartılması tavsiyesini bu sözlerle değerlendiriyor.
"Kişisel deneyimlerimden, nüfus cüzdanı değişiklikleri sırasında din hanesine 'Hıristiyan' yerine 'Müslüman' yazılmaya çalışıldığını biliyorum" diyen Sucuyan, "zorunlu din derslerinin kaldırılması" tavsiyesine ise "Avrupa'nın Hıristiyan kulübü olduğunu söyleyenlerin ekmeğine yağ süreceği" gerekçesiyle tepkili.
Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı Oral Çalışlar, her iki uygulamanın da "din ve vicdan özgürlüğü"ne aykırılığını vurguluyor; "Türkiye'nin bu iki uygulamayı, Avrupa'nın istemesine gerek kalmadan kaldırmış olması gerekirdi. Zaten biz de bunları yıllardır savunuyoruz" diyor.
"Türkiye'nin laik bir devlet olduğunu söyleyenler, 'devletin din işleriyle ilişkisini kesmesini' ve 'bütün inançlara eşit mesafede durmasını' sağlamalıdır" diyen Birgün gazetesi köşe yazarı Saruhan Oluç ise, hükümet mensuplarının tutumunu "samimiyetsiz" buluyor.
Oluç, laik bir devletten söz edebilmek için, kimliklerden din ibaresinin çıkartılmasının, zorunlu din derslerinin kaldırılmasının ve Diyanet İşleri Başkanlığının bütün inançlara yönelik bir kuruma dönüştürülmesi ya da kaldırılmasının gerektiğini vurguluyor.
Sucuyan, Çalışlar ve Oluç'un bianet'e açıklamaları şöyle:
Sucuyan: Tartışma AB karşıtlarının işine yarar
* Din hanesinin kaldırılması, devletin yurttaşların kişisel alanlarından çıkması adına, çok isabetli bir karar olur. Ayrıca, kendisine herhangi bir dine ait hissetmeyen, herhangi bir dinin gereklerini yerine getirmeyen ya da tanrı inancı olmayan yurttaşların "zorla" bir dine mensup gibi görünmesi sorunu ortadan kalkar.
* Konseyin din derslerine yönelik eleştirisine ise, Avrupa'da hala dini adları olan ve müfredatlarında "din" dersi bulunan üniversiteleri hatırlatarak yaklaşmak gerek.
* Belçikalı arkadaşlarımız, müfredatlarında din dersi bulunan üniversitelerin diğerlerinden daha prestijli olduğunu anlatıyorlar.
* Bu tartışmanın ne yazık ki daha çok, Avrupa'nın Hıristiyan kulübü olduğunu ve Müslüman Türkiye'nin bu kulübe üye olamayacağını savunanların ekmeğine yağ süreceği kanısındayım.
* Bu noktada en önemli vurgunun, din dersinin 'din kültürü' olup olmamasından çok Türkiye'nin sekülerliği üzerinde olması gerektiğini düşünüyorum.
* Alternatif olarak, Almanya'da olduğu gibi, din derslerin zorunlu olmaktan çıkarılması ve "etik" dersinin "din kültürü" dersiyle seçmeli olarak verilmesi de son derece adil bir uygulama olabilir.
Çalışlar: Tavsiyeler yeni değil, biz yıllardır söylüyorduk
* Demokratik bir ülkede, kimliklerde din hanesinin yer alması ya da din derslerinin zorunlu tutulması zaten düşünülemez.
* Zorunlu din dersleri, Türkiye'ye 12 Eylül Askeri Darbesinin hediyesi. Türkiye 28 Şubatlardan, laikliği çok sert savunan etkin dönemlerden geçtiği halde, laiklik savunucularının hiçbiri din derslerini kaldırmayı düşünmedi.
* Bir insana sorulmadan, nüfus cüzdanına İslam yazılması zaten insan haklarına aykırı bir durum. Dini inancın nüfus cüzdanında belirtilmesi ayrıca, insanların inançlarını açıklamama hakkını da ortadan kaldırıyor.
* Türkiye'nin bu iki uygulamayı, Avrupa'nın istemesine gerek kalmadan kaldırmış olması gerekirdi. Zaten biz de bunları yıllardır savunuyoruz.
Oluç: Hükümet samimi davranmıyor
* Türkiye'de hem parlamento dışındaki sol partilerin bir kısmı, hem Alevi dernekleri hem de demokratlar yıllardır bu talepleri dile getiriyorlardı.
* Hükümet mensuplarının konuya yaklaşımı gerçekleri yansıtmıyor ve sorunu tanımlamaktan uzak. Hükümet mensuplarının iddialarının aksine, Anayasada yazılı olan zorunlu din dersleri, genel olarak din kültürü dersleri değildir; Sünni İslam'ın anlatıldığı derslerdir.
* Bunları din kültürü dersine dönüştürmek, Hıristiyanlık, Budizm, inançsızlık gibi her türlü "inancı" içeren bir din kültürü eğitimi vermekle mümkün olabilir.
* Ancak, doğrudan doğruya öğrencilerin inançlarını etkileyeceğinden, din kültürü dersleri bile "zorunlu" değil ancak "seçmeli" olabilir.
* İnanç ve vicdan özgürlüğünden söz edilebilmesi için, kimliklerde dini inanca ilişkin bir belirteç olmaması gerekir. İnanç ve vicdan kişiye özeldir, kimliklere yazılamaz. (BB)